TÜRBANLI KADINLARIN YENİDEN VAROLMA BİÇİMİ: MAKYAJIN ARDINA SAKLANMAK
Biraz allık, far, göze kalem, dudağa ruj, vesaire…
Makyaj, toplumsal hayatta kadının varoluşunun altını çizen bir olgu. Bir maske. Bu maskenin sergilendiği yer ise kamusal alan. Kadın evde makyaj yapmıyor, kadın evinden dışarıya çıkacağı zaman makyaj yapıyor.
Bir süslenme biçimi mi makyaj?
Makyaj süslenme biçiminden öte bir varoluşun, kadınca varoluşun en temel niteliğin.
Makyajsız her kadın solgun göründüğüne inandırılmıştır. Doğallık yadsınmıştır. Mutlaka yanaklara renk verilmelidir, kirpikler kalınlaştırılmalı, dudak belirginleştirilmeli ve gözler ortaya çıkarılmalıdır. Neden?
Kamusal alan kadının sahnesidir!
Kamusal alan kadının oyun alanıdır!
Ancak asıl konum bu değil.
Kadının örtünmesi siyasal bir araç olarak uzun zaman gündemde kalmıştı ülkemizde. Siyasal bir tartışmanın odağı olan türban günümüzde başka bir tartışmanın gerekçesi olarak hayatımıza girdi.
Türbanlı kadınların makyajları…
“Türbanlı kadınlar neden bu kadar ağır makyaj yapıyorlar, sahneye çıkıyormuş gibi?”
Sahneye çıkıyorlar. Kamusal alanda var olma savaşları bir başka yöne evrilen türbanlı kadınların yaptıkları bu makyaj onların türbanlarını gizleme yöntemi. Maskeye odaklanıyoruz ve türban ikinci planda kalıyor.
Aslına bakarsanız yine eril bir tavrın kurbanı olarak var oluyor türbanlı kadınlar kamusal alanda.
Sahne makyajı gibi makyaj yapmaları onlara adeta piyasa tarafından emrediliyor.
Makyaj mı bir fazlalık olarak kalıyor türban mı? Bu soru aslında hiç de yersiz değil. Hatta bu soruya verilecek cevap çok önemli. Çünkü bu cevap aynı zamanda türbanlı kadınların nasıl var olması gerektiğini dayatan sisteme karşı da bir meydan okuma ve direniş biçimi olabilir ya da olmayabilir.
Bir soru daha sorayım? Bu makyaj türbanlı kadının var olma biçim mi? O halde türbanın işlevini nasıl değerlendireceğiz?
Makyajın ardına saklanan türban artık işlevsel değil. Çünkü “Müslüman kadın”ı artık başörtüsü temsil etmiyor. Makyajı mı temsil ediyor veya bugünkü giyim tarzı mı?”
Müslüman veya dindar kadın artık yok, simgesel olarak. Bu da elbette bir var olma biçimi. Zaten bugüne kadar türban üzerinde koparılan fırtına “siyasi” değil miydi? Ya da artık bu konudaki bütün tartışmaların siyasi olduğunu bize türbanlı kadının makyajı göstermiş olmuyor mu?
İhtimal ki makyaj da siyasi türban sorununun eriyişi gibi eriyecek ve önümüzdeki süreç bize yeni bir kadın prototipi ortaya çıkaracak. Ancak bu eril bir misyonun temsilcisi mi olacak, yoksa gerçekten Yaratan'ın istediği söyleyen kadın tipi mi, yoksa kadının bizzat kendi isteğiyle olduğu kadın mı olacak?