BİR BAKIŞIN ESARETİNDE YAŞAMAK
Gözaltında yaşamak
Gönüllü gözaltı mutluluğu
Hayatı umduğumuz ama göremediğimizden emin olduğumuz şekilde yaşarız.
Bir göz vardır ve bu gözün bakışı vardır, tıpkı bir pencereden bize bakın birinin olduğu gibi; onu görmeyiz, sadece hissederiz ve öyle yaşarız.
Bu bakışın varlığıdır yaşamımızı kuran ve düzenleyen.
Bu bakış olmayan ama var olduğuna inandığımız ötekinin bakışıdır.
Yaşamı hem birinin bakışları altındaymış gibi yaşarız.
İşte orada, bir bakış var bize bakan.
Bizi nesne haline getirmiş olan bu bakış işte beni yaşamımı düzenleyip beni hayata bağlayan.
Ben bu bakış için uyanıyorum, giyiniyorum, sokağa çıkıyorum…
Bu bakış benim hem esaretim hem özgürlüğüm.
Kim değil, nasıl bir bakış.
O bakışın altındayım ben.
Bu bakışın var ettiğim andan itibaren ben zaten başka bir şey oluyorum, başkalarının bakışları için bir nesne haline geldiğimi hissediyorum. Ama karşılıklı olan bu pozisyonda başkaları da kendilerinin bir nesne olduğun biliyor; birlikte birbirimizi görmemiz gerektiğimizi biliyoruz.
Biz birbirimizin bakışıyız,
Biz birbirimizin yaşamı birbirimize mahkûm…
“Gözlerini görmediğim, hatta ayırt edemediğim birinin bakışları altında olduğumu hissedebiliyorum. Gerekli olan tek şey, bir şeyin bana orada başkalarının da olabileceğine işaret etmesi. Bu pencere, eğer hava biraz kararırsa ve bunu düşünmek için nedenlerim varsa... arkasında biri var, hemen bir bakış. Bu bakışın var olduğu andan itibaren ben zaten başka bir şey oluyorum, başkalarının bakışları için bir nesne haline geldiğimi hissediyorum. Ama karşılıklı olan bu pozisyonda başkaları benim bir nesne olduğumu biliyor. Görülmesi gerektiğini biliyor.”