Toplumsal Çöküş 5: Medyanın Hakikati Örtme Gücü
Hakikati bilmek bir haktır. Ama ya hakikat, gözlerimizin önünde manipüle ediliyorsa? İşte asıl tehlike burada başlıyor. Bugün medya dediğimiz devasa güç, artık gerçeği göstermek için değil, gerçeği örtmek için çalışıyor.
Görünmeyen Gerçekler, Gösterilen İllüzyonlar
Televizyon kanallarını açın, haber sitelerini gezin, sosyal medyada dolaşın… Hep aynı tablo: Önemsiz magazin haberleri, yapay gündemler, tartışma programlarında sahnelenen tiyatro. Gerçek sorunlar ya arka plana itiliyor ya da çarpıtılarak aktarılıyor.
Halkın gündemi ile ekranların gündemi arasındaki uçurum, her geçen gün büyüyor. İnsanlar pazar filesindeki boşluğu konuşurken, ekranlarda ünlülerin düğünleri ya da sosyal medya kavgaları tartışılıyor.
Taraflı Yayıncılığın Pençesi
Medya, toplumun aynası olmak yerine, belli çıkar gruplarının sesi haline geldi. İktidarlar kendi propagandasını yapmak için, şirketler ürünlerini satmak için, cemaatler kendi ideolojilerini yaymak için kullanıyor.
Sonuç? Tek taraflı bir gerçeklik. Eleştirenler susturuluyor, farklı seslere alan bırakılmıyor. Halk ise kendisine sunulan bu tek boyutlu dünyayı, sanki tek gerçeklikmiş gibi kabulleniyor.
Sosyal Medyanın Sahte Özgürlüğü
“Artık herkes sesini duyurabiliyor” denilen sosyal medya da özgürlüğün değil, manipülasyonun alanı oldu. Algı operasyonları, trol orduları, sahte hesaplar… Hakikat, bilgi kirliliğinin içinde kayboluyor. Gerçek, milyonlarca yalanın arasında görünmez hale geliyor.
Ve biz, ekranlarımızdan akan bu illüzyonun içine hapsoluyoruz. Gerçekleri değil, bize gösterilenleri görüyoruz.
Hakikati Savunanlar
Yine de tüm bu tabloya rağmen, hakikatin peşinde koşan gazeteciler, araştırmacılar ve bireyler var. Baskılara rağmen gerçeği yazan, manipülasyona boyun eğmeyen insanlar… Onlar belki azınlıkta ama toplumun vicdanını ayakta tutan da onlar.
Unutmayalım: Bir toplumda hakikat susturulursa, adalet de kaybolur. Adaletin olmadığı yerde de güven olmaz, umut olmaz.
Bugün sormamız gereken soru şu:
Biz hakikati arıyor muyuz, yoksa sadece işimize geleni duymak mı istiyoruz?