Pragmatist entelektüel
*Pragmatik olmak yani faydacı olmak, ahlaki değerlerin yozlaşmasına, çıkarcılığa, adaletsizliğe ve toplumsal yozlaşmaya yol açarak insani ilişkileri çıkara dayalı hale getirdi. Sadece anlık faydaya odaklandığı için uzun vadeli zararlar doğurdu, zengin ile fakir uçurumunu arttı ve etik sınırları hiçe sayarak bencillikler oldu. Mutlak faydayı esas aldığı için, dürüstlük ve adalet gibi evrensel ahlaki değerleri ihmal ederek toplumda yozlaşma oldu. İnsan ilişkilerini sadece menfaat eksenine oturdu, samimiyetin azaldı ve aile bağları zayıfladı. Değeri sadece az bulunurluğa ve değişen şartlara bağladığı için zengini daha zengin, fakiri daha yoksul yaptı. Sadece somut ve anlık sonuçlara odaklandığı için, uzun vadeli etkileri çevresel veya sosyal felaketler görmezden gelindi. Her durumda çıkarı ön plana çıkarmak, insanlara olan güveni azalttı ve güvenilirliğin yok oldu.
*Günümüzdeki bütün toplumsal değişme, gelişme ve dönüşümleri teknolojik olarak açıklama eğilimi var. Bu eğilim içerisinde bulunanlar, teknolojik faktörlerin dışındaki unsurları dikkate almamakta, hatta onları, negatif bir söylem geliştirerek dışlamaktadırlar. Entelektüeller de bu negatif söylemin içerisindeki dışlananlar arasında yer aldı, dolayısı ile topluma olan katkıları göz ardı edildi. Oysaki entelektüeller, içinde bulundukları toplumda soyutlama kapasiteleri ve kullandıkları dil sayesinde eleştirel söylem ve tartışma kültürünün temel yapı taşlarını inşa eder. Bunun da ötesinde entelektüeller, toplum üyelerinin sorumluluğunu gönüllü bir uğraş olarak yüklenerek kendilerini düşünerek kamu vicdanının en önemli temsilcileri haline geldiler. Kısaca entelektüeller, hem toplumun ve kültürün inşacıları hem de onların değişimi, gelişimi ve dönüşümünün en önemli aktörleridir. Gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki en önemli farklılıklardan biri de kültürel üretim alanında faaliyet gösteren, yani zihinsel egzersizleri bir iş ve meşguliyet haline getiren entelektüellere bakış tarzıdır. Bilindiği üzere hakikatin kendine giden yollar bir hayli zor ve dolambaçlıdır. Entelektüeller, hakikat arayışı söz konusu olduğunda bu meşakkatli yolculuğa kendilerini gönüllü olarak adamışlardır. Bu nedenle düşünme işi ile meşgul olan entelektüeller, toplumda ayrıcalıklı bir yer edinmekte ve iltifat görmektedirler. Kuşkusuz böyle bir olumlu bakış tarzının takınıldığı toplumlarda entelektüeller, bir tehdit unsuru değildir, tam tersine onlara, iktidar karşısında meydan okuyucu bir duruş ve direnç göstermeleri nedeni ile uygarlık katlarının oluşturulmasını sağlayabilen yaratıcı ve üretken bir güç olarak bakılmaktadır. Günümüzde her şeyin ticarileştiği, maddiyata dayalı fayda ve maliyet analizlerinin yapıldığı, dolayısı ile toplumun ve toplumsalın içinin metalar ile doldurularak boşaltıldığı bir dünyada, entelektüellerin varlığına duyulan ihtiyaç, hayati önemi olan bir zorunluluktur. Entelektüeller, müşkülpesent bir kişilik olarak hem kendileri bir direnç hem de içinde yaşadıkları toplumun direncidirler. Bu sayede entelektüeller, farklı güç odaklarına veya tehditlere karşı muhafazakâr bir tavır sergileyerek direnişin öncüsü ve örgütleyicisi hüviyetine bürünmek sureti ile toplumda yapısal anlamda yenilikleri getirebilecek değişim ve gelişimin başlatıcısıdırlar. Kısaca entelektüel, stratejik bilgi temelinde çok önemli bir güç kaynağıdır. Böyle bir kaynağa sahip olan ülkelerde yaşanan değişme ve gelişmeler, adeta online hızında takip edilmektedir. Toplumsal değişim ve gelişmelerin online hızında gerçekleştiği ve takip edildiği bir yerde, bütün değerler ve standartlar altüst olmakta, dolayısı ile uyumsuzluk, kriz, gerilim, güvensizlik ve yabancılaşma öncelikli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle online değişim ve gelişmeler karşısında direnç gösterebilmek için çok yüksek düzeyde uyum kabiliyetine sahip olmak gerekmektedir. Bill Gates, bu uyum kabiliyetinin dijital sinir sistemi ile düşünce hızında çalışmak sureti ile gösterilebileceğini düşünmektedir. Pierre Bourdieu da Bill Gates’in düşüncesine ancak fast thinker olunduğunda, yani kendi gölgelerinden bile daha hızlı olabilen ve düşünebilenleri dikkate alarak destek vermektedir. Her iki örneğin temelinde stratejik bilginin yer aldığı söylenebilir. Bu bilgi, hem iktidar sağlamakta hem de iktidarları alt edip başlı başına bir egemenlik alanı inşa etmektedir. Kaynağında ise, entelektüeller bulunmaktadır. O halde entelektüeller, stratejik bilgilerin kullanımına bağlı olarak sadece direncin ve direnmenin değil aynı zamanda iktidar için de çok uygun bir zemindir. Bu zeminde entelektüeller, farklı güç tekellerine karşı egemenlik mücadelesinin yürütücüsü olan bir otoritedir. Nitekim bunun bilincinde olan ülkeler, farklılıklardan farklar ve farkındalık yaratabilecek entelektüellerini el üstünde tuttuklarından kendileri ile rekabet yarışında olan ülkelerin önünde ve üstünde yer almaktadır. Bilgili olmaktan bilge olmaya gitmek isteyenler ve
ateşe, ateşle değil, su ile karşılık vermek durumunda olanlar, entelektüellerin gücünü yabana atmamalı, onların, başlı başına bir hazine olduklarına dikkat etmelidirler.
*Sonuç olarak, entelektüeller, her toplumda vardır. Ancak işlevleri ve önemleri toplumdan topluma değişir. Entelektüeller belli bir meslekten mi ya da entelektüeller şunlardır gibi bir gruplama yapmak gereksizdir. Entelektüel olmanın anlamı, kişinin kendi mesleği ya da sanat türü ile ilgili kısmi uğraşının üzerine çıkması ve içinde yaşadığı zamanın hakikat, yargı ve beğeni gibi küresel konularıyla ilgilenmesi demektir. Bu nedenle entelektüellerin toplumsal sorumluluğu ve bu sorumluluğun getirdiği dönüştürücü etki ile açıklanması kavramsal karmaşayı önler. Faydacılar sadece kendine faydalıdır.