KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3144 %0,23
48,6560 %0,44
4.833,95 % -0,47
Ara

Sen Korkma Ali

YAYINLAMA:

Ali; senin en büyük şanssızlığın bencil, acımasız bir dünyada yaşama “merhaba” demiş olman. Ali, hafif düzey zihinsel engelli, aynı zamanda, hayatının tamamını tekerlekli sandalyede geçirecek olan bir yavrumuz.

Çocukken sokağa çıkmak istemezdi neden sonra sebebi belli oldu. Arkadaşları onunla dalga geçiyordu, ya konuşmasının taklidi yapılıyor ya yüzüne “deli” diye haykırılıyor, ya da tekerlekli sandalyesi itilip kaçılıyordu. Arkadaşlarının, bu oyun oynama anlayışına  dayanamayan Ali, pes etmiş olacak ki oyunlarını evde kardeşiyle kuruyordu.

Bazen elbette az da olsa bir kaç aile "yapmayın, etmeyin, yazık" derdi çocuklarına  ama o kadar. Ne onun da bir insan olduğunu anlatan olurdu çocuklarına, ne de Ali'ye onların da çocuk olduğunu... Çocuklarsa ailelerine, ondan korktuklarını onun için böyle davrandıklarını söylerlerdi. Ancak değişen bir şey olmazdı oyunun kurallarında.

Zaten genel bakış açısıda Ali onlara vurursa ya korkutursa idi.  Sanki diğer arkadaşları hiç vurmuyorlarmış, korkutmuyorlarmış gibi.

Aslında Ali korkuyordu onlardan, zaten çelimsiz, güçsüz, küçücüktü. Dikkatle baksalar görecekler gözlerinin içindeki titremeyi. Şakalaşmak için dokunduklarında bir yeri kırılırsa, sandalyesinden düşerse ve daha onlarca korku vardı içinde. Yaşı ilerledikçe korkular artacak azalmayacaktı. Henüz farkında olmasa da.

Tüm bunların üstüne komşular gelirdi evlerine, sanki Ali orada yokmuşçasına annesine söylenirlerdi, çocuğunu çıkarma sokağa, çocuklarımız korkuyor derlerdi. Dünya onlar için yaratılmış diğerleri fazlalıktı nasılsa. Komşular çocuklarını korumuş olmanın mutluluğuyla evlerine döner, Ali'ye de annesinin gözyaşlarını izlemek kalırdı bükük bir boyunla. Oysa ki bir kez yaklaşmayı deneseler, güler yüz gösterselerdi. Yüreğindeki güzelliği, yumuşacık kalbini, gözlerine bakıp insanların içini okuyabildiğini. Kimin sevdiğini anladığını, katkısız, riyasız bir sevgi ile bağlandığını. Keşke görebilseler, keşke farkedebilselerdi...

Ama olmadı komşulara çocuklarını korumanın gururu, arkadaşlarına sokağın şen şakrak oyunları, Ona hep korkular düştü.

Bu kaderi sen seçmedin Ali, ilahî kudret, sabrettiğinde büyük bir mükafatın olacağına müjdeliyor seni...

Eğer biri korkacaksa yarından;

Sen, ağrıdan sızlanıp yalvaran gözlerle o’na bakarken seni muayene etmek istemeyen, sandalyesinden bile kalkmayan doktorun korksun.

İhtiyacın olan sağlık raporunu vermek için seni günlerce hastane koridorlarında süründüren kurum amirleri ve yönetmelikleri hazırlayanlar korksun.

Haketmediği raporu alıp sırf bu sebeple zorlaşan bürokrasiye, seni yem eden üç kağıtçı amcalar korksun.

Tekerlekli sandalyene rampa açmaya üşendiğinden seni azarlayarak otobüse alan bazen görmezden gelip durakta bile durmayan şoför amcan korksun.

Sadece seni görünce şükretmeyi hatırlayan komşu teyzeler, amcalar korksun.

Senin çıkamayacağını bile bile her seferinde yüksek kaldırımlar yapan, mühendis abin, mimar amcan, müteahhit dayın korksun.

Sen, asansör önünde beklerken önüne geçen ve arkadaşlarını da tıkıştıran filinta gibi sözde eğitimli beyefendiler, hanım ablalar korksun.

Çaresiz alacak kuralıyla tezgahını açmış, biri yirmiye satan medikalci abiler korksun.

Görevi sana hizmet vermek olan, ancak devletin her imkanını kendine hak, sana fazlalık gören bakanı, vekili, bürokratı korksun.

Aslında sen her şeyin farkındasın, bilirsin ki akıllıyım diye geçinen iki ayağının üzerinde gezen nice gerçek engelliler var. Ne diyeyim hangi birini anlatayım?

Şunu bil ki Ali'm, asıl engelliler, sana “sakat” diyenler ve özürlü kelimesini küfür olarak kullanan biçare insanlardır. O kadar zavallılar ki, kendilerinin sapasağlamken beyin kanaması geçirip felç olabileceklerini, trafik kazasında sakat kalabileceklerini ya da özürlü bir çocuğa sahip olabileceklerini unutuyorlar. O yüzden sen hiçbir zaman korkma Ali'm karıncanın karıncadan hakkını alacağı günler mutlaka gelecek.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *