KONYA HABER
Konya
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3099 %0,23
48,7911 %0,44
4.907,15 % 0,46
Ara

Herkes ihtiyacı olanı alır

YAYINLAMA:

Yine, hikayenin başında kahramanımızın adından bahsetmeyeceğim. Sadece kahramanımız diyeceğim. Evet kahramanımız , Londra’ da hukuk okumaktadır. Londra’da okurken Peters soyadlı bir hocası vardı. Hocası kibirli olnca, kahramanımız onunla her karşılaştığında boyun eğmedi. Hep dik durdu. Bir gün Peters, üniversite kantininde bir şeyler atıştırırke, kahramanımız istemeden de olsa onun yanına oturdu.  Peters onun geldiğini görünce onun yüzüne bakmadı bile..  Eliyle yemeğini yerken, ağzı dolu bir şekilde konuşmaya daldı. Kahramanımıza, “Bilmiyor musun?” dedi. Bizimki “Neyi?” diye çıkıştı.  Arkasından bunu pek de hoş olmayan cümlelere yansıyan bir konuşması olduğunu kahramanımız hemen anlamıştı. Fakat yüz ifadesine, yenilmişlik edası takınmak istemiyor ve karşısındakine kazanılmış bir zafer duygusunu ilk planda vermek istemiyordu.  Kahramanımızda yemeğe koyulurken, o da Peters’ın suratına bakmadı bile. Peters hemen cümleleri patlattı, “Hiçbir zaman bir kuş ve bir domuz yan yana oturamaz’’. Kahramanımız vereceği cevap zihninde hemen şimşek çakarcasına çakmıştı, istifini hiç bozmadı ve “Sakin olun hocam ben uçuyorum öyleyse”  deyip, hafif dans edercesine başka masaya çoktan geçmişti bile.. Peters’in yediği lokmalar adeta boğazına dizilmişti. Bu kendisini on ikiden vuran cümleler, adeta lokmaları boğazına dizmişti. Çok kötü bozulmuştu.

Kendi, öğrencisinin bu karşı hamlesine ve kendisine domuz yerine koyan kahramanımıza çok içerleyen Peters, yapacağı sınavda kahramanımıza, kendince büyük bir ders verme niyetindeydi. Ama her şey Peters’in umduğu gibi gitmemiştj. Karşısındaki şahıs bütün soruları bilmişti. Bunu gören Peters, kendisi son soruya güvenircesine, ‘’Peki söyle bakalım’’ dedi,  iki eli kendi yakasında ve biraz böbürlenen bir edayla, “Yolda yürüken iki çanta görüyorsun, birisinde akıl diğerinde para var. Hangisini alırdın’’. Soruyu bitiren Peters, kahramanımızın kendince cevap veremeyeceğinden son derece emindi. Ama kahramanımız altta mı kalır? Hemen cevabı yapıştırdı. ‘’Para olanı hocam’’. Pes etmeyen Peters hemen lafa dalarak, “Ben senin yerinde olsam, diğerini alırdım, sence de öyle olması gerekmez mi?’’. Kahramanımız, hafif tebessüm etti ama alçak gönüllülüğünden olacak, bunu ona göstermeden kafasını sağa dönerek bu işi yapmıştı. Hocasının yüzüne bakmadan, kafasını iki yana sallayarak, hocam yine kaybettiniz dercesine güldü ve aniden yüzünü hocasına dönerek “Herkes ihtiyacı olanı alır hocam’’. Biraz önce öğrencisine küçümser bir edayla bakan, Peters’ın omuzları birden düştü, yüzü kızardı, yutkundu. Bu cevap karşsında hiçbir şey demeden sınıftan ayrıldı.

Diğer soruları yazılı alan ve son soruyu da sözel soran Peters, aldığı cevap karşısında hiç öfkelenmediği kadar öfkelenmişti. Sonuçta, öğrencisinin bu çıkışına rağmen, kahramanımızın cevapladığı sınav kağıdına APTAL yazdı ve kağıdı kahramanımıza uzattı. Kağıdı gören kahramanımız (Hadi sizi merakta koymayayım, kahramanımızın adı GANDİ),  bir yere oturdu. Bir müddet düşündü. Çünkü ani bir kararı, kontrol edemese büyük bir fiziksel öfkeye dönüşebilir, bu da şimdiye kadar Gandi’nin bütün kazanımlarını yerle bir edebilirdi. Sakin kaldı ve büyük bir serinkanlılıkla hocasına ‘’Hocam kağıda imazanızı atmışssınız ama bana bir not vermemişsiniz.’’ Bu artık kötü karekter Peters’ın yıkılışının son perdesiydi.

Hikayemiz burada bitiyor. Sanırım herkes Gandi’nin nasıl bir şahsiyet olduğunu anlatmama gerek yok. Bu hikayeden kıssadan hisse yaparsak, 1. Bilgi her zaman için kuvvettir. Ne kadar çok bilirseniz o kadar güçlüsünüz demektir.  2. Tüm yaşamınız boyunca, bu tür insanlarla elbette karşılaşacaksınız. Hepimizin bir Gandi elbette olamayız ama, bilgimizin gücü sayesinde bir takım maniplasyon teknikleri ile, karşınızda kinin sizi maniple etmesine karşın , kendi maniplasyon teknikleriniz ile bu işin üstesinden gelebilirsiniz. Gandi, bu karşı maniplasyon tekniklerin gücünü sürekli kendisini yenilediği bilginin gücünden alıyordu bunu unutmayın.  3. Öfke kontrolünü çok iyi yapabildi, ve kazandı. Bunu kişisel gelişimine verdiği önemle kazandı. İşte kişsel gelişim insan adeta bir manevi bir servet kazandırıyor. Tıpkı Gandi örneğinde olduğu gibi. Onun için kişisel gelişiminize önem verin ve hergün pozitif bir değişim geçirin. Çünkü herkesin buna ihtiyacı var.  Umarım bir faydam olmuştur. Sağlıcakla kalın.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *