KONYA HABER
Konya
Açık
20°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,1813 %0,26
47,8898 %0,46
4.678,14 % 0,07
Ara

Kimin vekili, kimin Meclis’i… Kimin devleti?

YAYINLAMA:

Tarkan Kaleli

 

Kimin vekili, kimin Meclis’i… Kimin devleti?

 

Biz kimiz? Biz, 16 büyük devlet kuran, çağ açıp çağ kapatan hiçbir zaman varlığı tarih sayfalarında yok sayılamayacak köklü bir milletiz; Türk milletiyiz.

Doğrudur, kökenimizde padişahlık, otokrasi, mutlak ve meşruti monarşi gibi tüm güçleri tek adama veren sistemlerimiz de mevcut…

Ancak, sonu gelmiş sistemlerin denenmesi ve tekrar hataya düşülmesi bu köklü topluma yapılacak en büyük yanlışlardandır.

Toplumun fikirlerinin önemsenmediği, dikkate alınmadığı, ihtiyaç ve sorunların yoksayıldığı sistem, ne ahlaki ne vicdani ne de millidir. Alt tabaka olarak görülen insanlar, değil mi, şu an devlet kademesinde yer alanlar? Halktan geleni istemiyor muydu zaten bu millet? El üstünde tutmadı mı?

Ben yakın tarihimizde en çok sevilen isimlerden biri Vali Recep Yazıcıoğlu’nu hiçbir zaman unutamam. Bu coğrafyada yaşayan insanlar da unutamaz.

Recep Yazıcıoğlu neden sevildi peki? Sorguladınız mı? Çünkü, gereken ne ise görevi neyse onu yaptı Recep Yazıcıoğlu. Halktan biriydi. Vali olsa da, bu millet için çalıştığı için üst kademe olarak görmedi kendisini. Halkın hizmetkarıydı.

Şu an ülkemizin yönetiminde de böyle insanlar çok. Ancak, sistem gereği kabuk değiştirdiler. Vicdan ve etik kurallarının sistem içerisinde erimesine göz yumdular.

Yaşanılan sorunlar göz ardı ediliyor. Susuluyor ve sessizlik derinleştiriliyor. Haliyle bu keskin sirke küpüne zarar veriyor.

Bir an önce yanlıştan dönülmeli ve halk tekrar bu aristokrat (soylular, ayrıcalıklılar sınıfı) sistemden vazgeçilmeli.

‘Soylular olmasın’ demeyeceğim, elbette soyu güçlü, eli güçlüler çok. Ama güçlü olan haklı mı olmalı? Ayrıcalıklı mı olmalı?

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyaya seslenirken kullandığı çok da sevdiğim bir sözü var: Güçlü olanın haklı olduğu değil, haklı olanın güçlü olduğu bir dünya istiyoruz.

Böyle bir dünyayı ben, Erdoğan kadar çok istiyorum.  Ama bir söz daha var: Dünyayı değiştirmek için kendi evinden başla.

Kendi evinde pisse, başka evlerin perdesinden söz edemezsin!

Bizim dünyamız, Türkiye… Bu ülkenin içerisinde düzen olmadığı sürece dünyadaki adaletsizlik de değişmeyecek.

Biz örnek olacağız ki, ne istediğimiz ülkemizden görülsün.

Güçlülerin, haksız haklılığını elinden alın!

Güçlülerin, gücünden mi korkuyorsunuz?

Yıkabilir mi, koskoca Türk devletini onların gücü?

Kurulan ‘saltanat’ yıkılacak diye, gediği genişletmek midir milliyetçilik?

Fakir halkın elinden alınan haklarını, o doymayan kara deliğin içine atınca mı doğacak güneş?

Vergilerle dize getirmeye çalıştığınız bu halk, sabrın sonuna geldi.

İsteyerek ya da istemeden oluşturulan bu düzen, beraberinde anarşiyi getiriyor. Gözlerinizi açın ve yönetimde olduğunuz her birimi düzene sokun!

Bu gemi batıyor! Tepedekilerse geminin yükseldiğini sayıyor.

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *