KONYA HABER
Konya
Açık
31°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9922 %0,52
47,5982 %0,57
4.394,62 % -0,28
Ara

SOKAK LAMBASI MI OLMAK YOKSA GÜNEŞ Mİ OLMAK?

YAYINLAMA:

Siyasetinde bir yazım kuralı olsa ne iyi olurdu. Ne demiş Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk: “Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır.”

Siyaset; üç hece, yedi harf. Keşke bu kadar kolay olsa. Belki çoğumuz ucundan kıyısından biraz bulaşmış veya bir partiye üye de olmuş ya da sempatizan olarak üye olmadan desteklemişsinizdir, destekliyoruzdur. Evet bu süreç içinde partileri babalarının tapulu malı gibi görenler meclis kürsüsünü evlerindeki sedir niyetine kullananlar da var. Bu güruh içinde olanlar aldıkları eğitim ne olursa olsun kendilerini partinin savcısı, hâkimi, avukatı yerine koyup, sizi kendi kafalarına göre cezalandırabilirler. Siz bir bilgisiz onlar ise ulaşılmaz bilgilere sahip vasıflı kişiler olurlar. Öyle ki açıkladığınız, yazdığınız veya parti toplantılarında sarf ettiğiniz bazı sözleri, düşünceleri, kendi kafalarına göre değerlendirip, size karşı cephe alırlar ve bir takım yaptırımlar uygulamaya karar verirler… Veya sizi gelecekte potansiyel aday (rakip) gibi algılayıp, sizi partiden dışlamak için çeşitli yollara başvurabilirler. Geçmişte de bu böyle olmamış mıdır zaten; cebren ve hile ile…

Siyaset yapmak ve siyaset yazıları yazabilmek için daha özgür, önyargısız, birilerine hesap verme zorunluluğunuz olmamalıdır. Üyesi olduğunuz, desteklediğiniz veya sempati duyduğunuz partiyi de rahatça eleştirebilmelisiniz. Yaşadığımız dönem bilgisizlerin dönemi ve bir o kadar da fikirlerin engeller çerçevesinde kaldığı bir dönem işte bu bağlamda fikirlere kurşun işlemez demenin tam zamanı diyen usta kalemlere ve düşüncelere ihtiyacın olduğu zamandır.

Yerel siyasettin eşiğinde olduğumuz şu zamanlarda çalışmalar siyasi partilerin birilerinin üstünü çizmek veya yok saymak için olumsuz bir takım davranışların sergilendiği ortamlar görmekteyiz. Siyasetin yerelde yapılış şekline, biçimine, yanlışlarına tepki göstererek, partimize partinize karşı tavır almamızın ya da almanızın veya parti değiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum kendi adıma. Partinin genel yapısı kafanıza uyuyor, sadece yerel yapısından şikâyetçiyseniz bunu partiyi aforoz etmek yerine partide kalıplaşmış olan mücadeleye destek vermek ve kalıp mücadelenin içinde devam etmek en doğru karardır. Çünkü kişilerin gidici, lakin partilerin kalıcı olduğunu unutmamalıyız. Siyasilerinde aslında gözde o kadar büyütülmemesi gerekir. Bunu sadece yerel siyasetçiler için değil, kendi ülkemizdeki ve hatta tüm dünya siyasetçileri için de söylemek mümkündür. Biraz siyasetçileri eleştirmek isterim. Burada yani siyasetçi olmak için o kadar zeki olmaya da gerek yoktur. Hatta çok zeki olmak siyaset yapmanıza bir engeldir. Neden mi? Çünkü siyasetçiler ve siyasete yön verenler zaten yanlarında zeki insanları pek görmek istemezler. Hasbelkader siyasete bulaşmış zeki insanların ise siyasi ömürleri hep kısa olmuştur. Ülkemizde siyasetçilerin önemli taktiklerinden birisi de “al gülüm, ver gülüm” anlayışıdır. Sev beni seveyim seni, gel bana geleyim sana, ver pasını al pasını deyimlerden kısaca siyasetçiler diyebilirim ben bu yaklaşıma. Siyasetçi havayı koklayandır. Rüzgârın yönünü keşfedendir. Tek seçici liderinin gözüne girmek için önünde takla atandır, onun arkasından uçuruma atlayacağını beyan edendir. Ağır bir eleştiri mi oldu dersiniz; fakat bazı siyasetçiyim diyenlerin giyindiği hırka bundan ibarettir. Daha da ileri giderek ona dokunmanın kutsallığından bahsederek, nerdeyse peygamber ilan edendir. Onun emirleriyle parmaklarını indiren ve kaldırandır.

Peki hiç düşündünüz mü siyaset kelimesinin anlamını? Siyasetin Arapçası “seyis” yani (at bakıcısı) sözcüğünden türemiştir. Siyaset veya diğer adıyla politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütmeyle ilgili özel görüş ve anlayışların bir bileşkesidir. Siyasetin gelişim süreci, düşünselden, deneyciliği ve bilimselliğe doğru bir yol izlemiştir. Bilimsel açıdan siyasete; Eflatun, Aristo düşünsel, Montesquieu, David Hume, Aguste Comte’un deneyci, Karl Marx ise bilimsel yaklaşmışlardır. Günümüzün siyasi anlayışı; iktidar olabilmek için seçmenle bir uzlaşı içine girerek, onu etkilemeye, ikna etmeye, kısacası kandırmaya dayanıyor. Kaba bir tabir de olsa bu böyledir; kandırmak. Sağ cebinden sol cebine giden yol işte siyasetin vatandaşa yaklaşımı. Siyasetçiler toplumsal yapıyı iyi tanırlarsa, iktidar olma şansları daha çok artar. İktidar olana kadar yapılan siyasetle, iktidar olduktan sonra yapılan siyaset arasındaki farklılıklar da her zaman olagelmiştir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, AK Parti’nin iktidar olduğu ilk günlerde söylediği “Adeta kekeme oldum” sözü de bu gerçeği açıklar niteliktedir. Siyaset, bir bardaktaki sudur aslında yani toplumsal yapıya, toplumsal zemine göre şekil alır. Toplumsal zemini ve yapıyı iyi etüt eden tam anlamı ile tanıyan siyasiler, daha çok oy alarak iktidar oluyorlar. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak isteyenler de hep avucunu yalıyor işte duygusal değil tamamen duygusal yaklaşmak yani.

Toplumsal yapıya ve anlayışa göre siyaset peki bu yapıya göre siyaset yapmak toplumları ileriye mi götürür yoksa oldukları meydanı turlamak gibi bir alan mı yaratır? Tabiî ki de ileriye götürmek gözü bağlı bir at gibi sadece sezgisel olarak oldukları yerde döner dururlar. İşte günümüz siyasilerin en çok kullandığı anlayışı da budur yani gittiğin yerdekiler körse, sen de bir gözünü kırp anlayışı… Toplumlar, yapıları ve inançları doğrultusunda siyaset yapanlar tarafından sömürülürler. Bugün ülkemizde yaşadığımız siyasi kaos da böyle değil midir? Din üzerinden siyaset yapanlar, vicdani ahlaki açıdan sömürenler ve amacın dışına çıkanlar siyasetin geldiği son noktanın üzücü hali.

Siyasetçi siyaseti içinde bulunduğu çıkmazlardan, yanlışlardan, kötü örneklerden arındırmak için var olmalıdır. Siyasetin kötü gidişine dur demek için bizzat siyasete girmeniz, siyaset yapmanız gerektiği kadar siyaseti okumak ve okuduğunu yansıtmak, yazmak çok önemlidir. Teknoloji çağında hala geri demokrat bir siyasetin var olması üzücü olsa da ümitsizlik çıkmazından kurtulup siyaseti gerçekten siyaset olarak görüp bu mücadelenin en iyi yönünü yakalayıp yapanlardan olunması ümidi ile.

Sokak lambası sadece olduğu sokağı aydınlatır peki ya güneş? Siz karar verin sokak lambası mı olmak yoksa güneş mi olmak…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *