KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
18°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3304 %0,25
48,6170 %0,46
4.889,10 % 0,09
Ara

AŞIRILIK ÇAĞI

YAYINLAMA:

Tembellik hakkımız vardı ama tembelliğimizi çaldılar ve o günden bu yana yorgunluk toplumuyuz.

Boş vakitlerimizi de çaldılar ve artık ne zaman mesaideyiz, ne zaman boş vaktimiz var belirsiz.

Emeğimizin karşılığın artık alamıyoruz. Artık emeğin ne olduğunu bile unuttuk. Çalışmak bir sömürü unsuru oldu.

Aşırılıklarla kuşandık. Şiddet bu aşırılık içinde en iyi performansı sergiliyor ve yaşam her geçen ün biraz daha kendi içine doğru siniyor. Tedirginlik bir salgı gibi yayılıyor her yere. Eskiden de hiçbir şey yerli yerinde değildi ama şimdi bir “yer” yok.

İnanılması güç zamanlardan geçiyoruz. Yüzyıl sonra, iki yüz yıl sonra bugünler için tarihçiler, edebiyatçılar, sosyologlar, kısaca ilim insanları ne söyleyecekler acaba insan merak ediyor?

Buraya kadar olan bölümü bir olumsuzluk olarak elbette ele almıyorum ama şu bir gerçek ki bugün yaşadıklarımıza olumsuzluk olarak yaklaşacak olsak, bir hastalığın pençesinde kıvrandığımız hükmüne varabilirdik.

Şu bir gerçek ki yaşadığımız çağ anlama çağı değil, sadece yaşamak gerekiyor. Gerisi, yani alam bizden sonraki nesillere kalacak bir durum.

… ama neden böyle?

Böyle olması gerekiyordu. Düşünüyorum da, yani son kırk yılı düşünüyorum adeta bütün olup bitenler bugüne hazırlamış bizi.

Hiçbir şey kendiliğinden ve bir anda olmuyor. Her şeyin bir tohumu, bir kökü var. Dün bir çaresizlik değildi ve bugünkü aşırılığı icat etmedi; dün bir umutsuzluk da değildi ve bugün de bir karamsarlık havası yok.

… ama neden böyle?

Belki de soruları yanlış soruyoruz. Hoş doğru soruları sorsan ne olacak? Hemen hepimiz biliyoruz ki yaşamak dediğimiz şey biraz da sürüklenmek. Her şey bizim elimizdeymiş gibi ama öyle değil.

Yeni bir bin yılın ilk çeyreğinde zorladığımız her şey, yani aşırılıkla deneyimlediğimiz veya deneyimlemeye çalıştığımız her şey asılında bize bir şeyler söylüyor veya bize bir şey gösteriyor: Yaşamı kuran sadece sen değilsin, bu çağın bileşenleri sayısız ruha eşlik ediyor.

Bu aşırılığı körükleyenlerden biri de sensin veya sen de bu aşırılığı körükleyenlerin içindesin.

Yani kendini toplumdan ve toplumun gidiş güzergâhından sıyıramazsın, yaşamaya bak; bırak aşırılığın tanımını başkaları yapsın.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *