İlahiler Balkanlardaki Türk kültürüne ışık tutuyor
Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla hazırlanan ve Türkiye Yazarlar Birliğince (TYB), Türk müziği alanında ödüle değer görülen çalışma kapsamında, Balkanlarda yaşanmakta olan Osmanlı kültürüne dair araştırma notlarının yanında görseller, nota ve müzikal bilgileri de yer alıyor.
Editörlüğünü, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, sanatçı ve akademisyen Ubeydullah Sezikli'nin üstlendiği, Trakya Üniversitesi (TÜ) İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abbas Jahja ile kültür araştırmacısı yazar Mikail Türker Bal'ın birlikte kaleme aldığı kitapla birlikte ayrıca Arnavutça, Boşnakça ve Türkçe eserlerden oluşan bir albüm hazırlandı.
İÜ Dini Musiki Uygulama ve Araştırma Merkezinde müdürlük görevinin yanı sıra "dini musiki" dersleri de veren Doç. Dr. Sezikli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Balkan İlahileri 2 albümüyle beraber 33 albüm çıkardığını dile getirdi.
Sezikli, alandan derlenen eserlerle, farklı konu ve konseptlerde yaptıkları albüm çalışmaları da olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"Türklerin hakim olduğu coğrafyalarda ve Anadolu'da, kaybolmaya yüz tutan ilahiler var. Bu ilahileri acil olarak derlemek, kaydetmek gerekiyor. Biz bunların hem sesli hem görüntülü kayıtlarını alıyoruz. Daha sonra bunları notaya alıyor, güftelerini divanlardan tashih ediyoruz. Bu tashihler neticesinde eserlerin notasını neşrediyoruz. İçerisinden seçtiğimiz eserleri de bir albüm olarak genelde her kitabın sonuna koyuyoruz."
Balkanlarla ilgili beşinci albümü yaptıklarının altını çizen Sezikli, "Derlediğimiz bu ilahiler çok önemli. Bir müzik ve kültür antropologu gibi çalışıyoruz. Tarihin imbiğinden süzdüğümüz irfan geleneğini gelecek nesillere aktarıyoruz. Alana gittiğinizde, oradan kimlerin geçtiğini müzikten anlayabiliyorsunuz. Yani siz Balkanlarda bir ilahi derleyerek, 'Çok güzelmiş' demekle kalmıyorsunuz, aslında söylediğiniz şey şu, 'Ben burada bir hükümdarlık, bir medeniyet kurmuşum ve bunlar da aynı medeniyetin tezahürü ve izdüşümü." diye konuştu.
Ubeydullah Sezikli, Yunus Emre'nin onlarca şiirinin Arnavutça ve Boşnakça'nın da arasında bulunduğu dillere tercüme edildiğine dikkati çekerek, "Bunları aynı bizim okuduğumuz gibi, ilahi ve Türk müziği formatında tekkelerde okuyorlar. Hem Yunus'un yazdığı gibi Türkçe, hem de Arnavutça veya Boşnakça okuyorlar." dedi.
- "Balkanlardaki herkes bir Türkçe ilahi bilir"
Medeniyetin gücünün musikide çok net ortaya çıktığını vurgulayan Sezikli, "Ben size desem ki bir tane Arnavutça veya Boşnakça ilahi okuyun, bilmezsiniz ama oradaki hemen hemen herkes, Türkçe bilmediği halde Türkçe ilahi bilir, yani okur." ifadelerini kullandı.
Sezikli, bu eserlerin İstanbul'dan Anadolu'ya yayılan medeniyet ve kültürün izlerini taşıdığını ve bir tapu senedi gibi olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Yugoslavya zamanında, Balkanlarda yaşayan insanlar kendilerini hep azınlık gibi hissedip üzerlerindeki o baskıdan dolayı bu eserleri çok iyi muhafaza etmiş. Bu muhafaza, bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra biraz gevşemiş. Bu kadar yoğun popüler müziğin, popüler kültürün ve dijitalleşmenin yanında, onlara da hak vermek lazım. Fakat bunları sadece Balkanlar için derleniyor diye düşünmemek lazım. Bunları Orta Asya'da da Anadolu'da da yapmak lazım."
Derlemeleri yaparken zamana karşı yarıştıklarına vurgu yapan Sezikli, "Mesela 80 yaşında bir amca size 70-80 ilahi okuyor. Bir dahaki gittiğinizde o amca olmuyor. Ne oldu? İlahilerle ya da bildiği eserlerle beraber gitti. Kültürel eserlerle, hafızasındaki o manilerle, şiirlerle gitti. Ama bunu kaydederseniz ki kaydetmek, bu asırda çok zor bir şey değil, o zaman sizin bir envanteriniz oluşuyor." diye konuştu.
Ubeydullah Sezikli, bu amaçla Çorum, Amasya ve Kütahya'daki ilahileri derlediklerini, Kastamonu, Konya ve Urfa'daki eserlerin de bölgedeki akademisyenler tarafından derlendiğini belirterek, şunları söyledi:
"Kimin yaptığı hiç önemli değil, önemli olan değerlenmesi. Yüksek lisans yaparken Makedonya'dan gelen arkadaşımız, Trakya Üniversitesi'nden Abbas Yahya ile orada inanılmaz bir tasavvuf kültürünün olduğunu ve bu kültürün derlenmeye muhtaç olduğunu gördük. 10 senedir, hemen hemen her sene gittik, her gittiğimizde bir şeyler topladık."
- "İnsanlık bir gün bu irfan medeniyetine tekrar dönecek"
Sezikli, bir yıl öce kurulan İÜ Dini Musiki Uygulama ve Araştırma Merkezi'ne de değinerek, dini müzik alanında dünyadaki ilk resmi kuruluşlardan biri olan merkezde, İslam dinine ait müziklerin yanı sıra Batıdaki dini müzik, halk müziği ve bütün dini müzikler üzerine araştırmalar yapıldığını ifade etti.
2014'te sundukları projeyle çalışmaların kurumsallaşmaya başladığını, sonrasında merkez bünyesinde derlemelerin sürdüğünü aktaran Sezikli, şu bilgileri verdi:
"Bu yaptığımız şey ne işe yarar yani kim ilahi dinliyor ki? Her şeyin bir zamanı var. O zaman geldiğinde, elinizde bir materyal olması lazım. Bakın insanlık öyle bir yere doğru gidiyor ki hiçbir şeyden tat almıyor artık. Onun için hayatın bir anlamı yok. Bu yokluğun içerisinde, insanlık bir gün bu irfan medeniyetine tekrar dönecek, o zaman kuş gibi kalmasın ortada. Döndüğü zaman kendi köklerine ait bir şeylerle karşılaşsın. O yolu tekrar kat etmesin. Bizden iki nesil sonrakiler için düşündüğünüzde, bu inanın aynen böyle olacak. İnsanlık tekrar bu irfan medeniyetine dönmek zorunda kalacak. Çünkü bu dünyadaki yaratılış gayesinin asıl ne olduğu o zaman idrak edilecek ve bu ilahilerin tamamı sizin yaratılış sırlarınızı anlatan şeyler. Onun için ben onun adına diyorum ki ilahi değil 'sır', bildiğin 'sır küpü' yani. Yaşadıklarını anlatmışlar, hayali anlatmamışlar. Onun için derlemek, kaydetmek lazım."
- "TRT ve Diyanet TV için çocuk ilahileri hazırladık"
Diyanet TV için 10 çocuk ilahisini klipleriyle birlikte yayına hazırladıklarını, 30'a yakın ilahiyi ise TRT Çocuk için yaptıklarını dile getiren Sezikli, "Çocukları çok çocuklaştırırsanız da ortada bir şey kalmıyor. Yani Fuzuli'nin ilk şiirini yazdığı yaşa, Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşa bakıyorsun, çocuk diye diye yok ediyoruz biz çocukları. Yani bir çocuk Yunus'un bir şiirini rahatça ezberleyebilmeli. İçindeki bir kelimeyi bilmiyor diye ezberletmemezlik yapmayalım. Çünkü bu çocuk bu öğrendiği ilahiyle bir ömür yaşayacak. Öğrendiği Yunus'un bir ilahisi, ona hayatının sonuna kadar eşlik edecek. Bu eserlerde, çocukların coğrafyanın enstrümanlarının tınılarını duyması ve onlara aşina olmasını istediğimiz için geleneksel her tür müziği kullandık. Bölgelere, coğrafyalara göre eserleri besteleyip icra ediyoruz. O yönden çok eğlenceli eserler aynı zamanda." dedi.
- "Yunus Emre'yi her zaman baş tacı ediyoruz"
Sezikli, dini musiki konusunda önemli isimlerin en başında Yunus Emre'nin geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yunus Emre ilahilerini neden okuyoruz? Çünkü arı, duru bir Türkçe kullanıyor ve yaşadığını yazıyor. Aşkın özünü, bize bir şekilde çağlayan gibi, akan bir su gibi anlatıyor. Bir şiiri yazmanız önemli değil, o şiiri yaşayarak yazdıysanız, bir beste yapmanız önemli değil, o besteyi yaşayarak yaptıysanız, bu kalıcı oluyor. Yunus'un şiirlerinde böyle bir yaşanmışlık var hakikaten. Bu coğrafyaya mühür vurmuş birisi olduğu için Yunus Emre'yi dini musiki ve müzik adına her zaman baş tacı ediyoruz. Onlar Anadolu'yu, Balkanları, Orta Asya'yı irfan medeniyetiyle mayalayan isimlerin başında gelir." şeklinde konuştu.
TYB'nin "Evlad-ı Fatihan'dan Kadim Sesler Balkan İlahileri 2" çalışmasına verdiği ödülün bir motivasyon kaynağı olduğunu ifade eden Sezikli, "Tabii bu motivasyon insana güç veriyor. Bazen duraklıyorsunuz, mesela bizim Balkan aşkımız ödülden sonra daha da arttı." açıklamasını yaptı.
Sezikli ayrıca TİKA ile Macaristan, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya'ya giderek benzer çalışmalar yapmayı planladıklarını belirterek, oralardan derlenecek eserlerle bir külliyat ve arşiv oluşacağını, araştırma merkezinin desteğiyle Orta Asya'yı da ele almak istediklerini sözlerine ekledi.
"Evlad-ı Fatihan'dan Kadim Sesler Balkan İlahileri 2" çalışması, Balkanlardaki Türk ve Osmanlı kültürüne dair bilgi ve görsellerin yanı sıra Türkçe, Arnavutça, Boşnakça ve Arapça ilahilerin nota ve güftelerini de bünyesinde barındırıyor.
"Rumeli'ye hayat veren nağmeler", "Balkanlar'da tarikatlar ve musiki ilişkisi", "Balkanlarda kadim dini musiki geleneği" başlıkları altında Balkanlı sufi şairlerin ilahilerinden de örnekler vererek konuyu irdeleyen kitapla birlikte, derlenen Arnavutça, Boşnakça ve Türkçe İlahilere yer verilen albüm de yer alıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.