Alev Alatlı: Nobel için belirli kodlara sadık kalmanız gerekir
Kapadokya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Alev Alatlı, Nobel Ödülleri'ne ilişkin Analiz Editörü Zeliha Eliaçık'ın sorularını yanıtladı.
Nobel Ödülleri'nin aday ve seçim süreçlerinde siyasi ön yargının hakim olduğu eleştirileri yapılıyor. Özellikle Obama’nın 2009’da Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesi, siyasilerin aday gösterilmesi konusundaki tartışmaları artırdı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Nobel ödülünün itibarı veya (kimilerine göre) itibarsızlığı nereden kaynaklanıyor?
Nobel Edebiyat Ödülleri, Avro-Amerikan entelijansiyasının dünyanın bütünü için idealize ettiği liberal ideolojiyi idame ve himaye etmeyi hedefler. Onurlandırılan kişinin, ödülün verildiği tarihte kabul gören egemen siyasi doğruların iyi bir temsilcisi olduğunu söyler. "Liberal" derken Anglo-Amerikan gelenekteki "sol liberal" bağlamı kastettiğimi hatırlatayım. Bu çerçevede "Batılı sol liberal değerlere", dilerseniz "kültür"e bağlı olan yazarları onurlandırır. Daha çok yazabilsinler diye maddi destek sağlar.
Nobel ile ödüllendirilebilmek için belirli kodlara sadık kalmanız gerekir. Niye Giritli Nikos Kazancakis, Nobel alamamıştır da mesela Bangladeşli Teslime Nesrin almıştır? Çünkü Teslime Nesrin tam da siyasi konjonktüre uygun bir roman yazmıştır ama Zorba’nın yazarı mütedeyyin muhaliftir. Kodlara teslim olmayan bir diğer yazarın da Yaşar Kemal olduğunu hatırlatayım.
Nobel ödülü alan kişiler alanlarında markalaşıyor. Nobel ödülü almak bir yazarı, bilim insanını veya aktivisti iyi veya kötü yapar mı? Zira ödül alanlar sadece övgü almıyor, eleştirilere de maruz kalıyorlar.
Markalaşıp markalaşmadıkları da tartışılır. Nitekim, Nobel ihdas edildiğinden bu yana edebiyat ödülünü alan 118 yazardan on tanesinin adını ancak sayarsınız. O yazarlar da ana akım Batı medyasının siyasi nedenlerle gündemde tuttuğu, övdüğü, yerdiği ya da unuttuğu yazarlardır.
Diyeceğim o ki iyi veya kötü yazar yoktur, siyaseten kullanışlı olan veya olmayan yazar vardır. Düşünün ki Müslüman Teslime Nesrin’e ödül veren Fransa Devlet Bakanı Rama Yade, “Bugün sizi Hugo‘nun, Zola’nın, De Gaule’ün, Simone de Beauvoir’ın, Cesaire’ın Fransası bağrına basıyor.” demekten çekinmemişti. Vurguladığı kendi ülkesinin değerleridir; Müslüman Bangladeş’in dili, kültürü, sanatı, değerleri değil.
2019 yılında Nobel Edebiyat Ödülü, Srebrenitsa soykırımını inkar eden, Sırp savaş suçlarını savunan Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilirken ödülün bu yıl İngilizce yazsa da sömürgeciliğe karşı çıkan Afrikalı bir yazara verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Srebrenitsa faciasında kıllarının kıpırdamamış olmasını başka nasıl aklayacaklardı ki Avrupa Birliği (AB) entelleri? Dünyanın bir ucunda mukim Avusturyalıyı ünlendirirsiniz o da sizin şarkınızı söyler. Olur biter. Afrikalı yazara gelince ne yazdığını bilmiyorum ama geleneksel sömürgeciliğe karşı çıkış epeydir siyaseten doğru bir tavır sayılıyor. Kraliyet Bilimler Akademisi ak sakallıları, vermekte mahsur görmemişlerdir diye düşünürüm. Kaldı ki bildiğim kadarıyla Zanzibarlı romancı, Kent Üniversitesi’nden emekli profesördür. Yabancı değil yani.
Nobel ödüllerinin seçim süreçlerinin şeffaf olmadığı, jüri sisteminin belli bir zümreden oluştuğu, kapsayıcı ve tarafsız olmadığı eleştirileri doğru mu?
Doğru ama yetersiz. Batılılaştırmacılar, Nobel ödüllerini "nişan-ı zişan" gibi takındıkları sürece yetersiz. Kraliyet Bilimler Akademisi mensuplarının Venezuela yerlilerine mesela rikkatle yanaşacaklarını düşünebiliyor musunuz? Ya da Libya Bedevilerine?
Fizik-kimya gibi bilim dallarında verilen Nobel ödülleri pek tartışılmazken sosyal bilimler alanlarında verilen ödülleri tartışmalı kılan nedir?
Dil, efendim. Lisan. Fen bilimlerinin dili matematiktir, Türk Aziz Sancar ile Alman Benjamin List aynı dili konuşurlar. Oysa sosyal bilimler hele de edebiyat anadille kaimdir. Çeviri yontar, torna nüansları ortadan kaldırır, tekdüze hükme indirger. Sonuç her zaman tartışmalı olacaktır. Kur’an-ı Kerim meallerinden pay biçin.
Nobel ödüllerinin verildiği isimlere bakılınca Avrupa merkezli "beyaz adam"a daha çok verildiği öne çıkıyor. Bu kapsamda ödülün Avrupa merkezci ve cinsiyetçi olduğu eleştirilerine neler söylersiniz?
Parayı veren düdüğü çalar. Bence Avrupa merkezli olmamasını beklemek abestir. Nobel Ekonomi Ödülleri'ni mesela İsveç Merkez Bankası Sveriges Riksbank’ın fonladığını bilir miydiniz? Böyle bir düzende mesela Marksist bir iktisatçının veya Müslüman iktisat kuramcısının şansı olabilir mi? Neden olsun?
"Cinsiyetçi" eleştirisi de bir garip. Avro-Amerikan toplumu kadına bir rol biçiyor, bu rolün dünyanın tüm diğer kültürleri tarafından nihai doğru gibi kabulünü istiyor. Kesenin ağızını açıyor, müthiş bir promosyon faaliyetine giriyor, hepsi bu. Garip olan (ve hüzün veren) dışarıda kalanların ağlanmasıdır derim.
Ödül süreci değerlendirilirken Batı kökenli adaylarla Batı dışı dünyadan isimler için aynı kıstasların geçerli olduğunu düşünüyor musunuz? Örneğin bu yıl gazetecilere barış ödülü verildi. Avrupa’da “ana akım siyasi görüşlere” aykırı haber yaptığı için görevden alınan gazeteciler varken Rusya’dan isimlerin seçilmiş olması bir tesadüf mü?
Elbette. Nobel, öğrencilerin gerekirse torpille geçirilebilecekleri bir sınav değil. Gerek de yok. Ürün siyaseten kullanışlı olduğu, promosyon malzemesi işlevi gördüğü sürece yazarının dünyanın hangi bucağında yetiştiğiyle niye uğraşsınlar? Unutmayın ki insan Kamçatkalı bir “Batılı” da olabilir, Ugandalı Batılı da Bağdatlı bir Batılı da. Belirttiğim gibi mesele, İsveçli dostlarımızın dünyanın bütünü için idealize ettikleri ideolojinin benimsenip benimsenmeme meselesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.