Arabalarla Oynayan Kadınlar

Arabalarla Oynayan Kadınlar

Deneyimli gazeteci Hande İpekgil, özel sektörde yönetici olarak çalışan, motor sporları tutkunu kadınlardan biri olan Hande Tancar'la motor sporları dünyasını ve o dünyada kadın olmayı konuştu.

Hız tutkunu, adrenalin bağımlısı ve otomobil sevdalısı olan pek çok kişinin hayalidir motor sporları dünyasında yer alabilmek ve daha da ötesi profesyonel olarak yarışabilmek. Hayal etmesi çok güzel ve kolay gelebilir kulağa, ancak bunun için neler yapmak gerekir? Bugün bunlara değineceğiz. Konuşacağımız diğer bir konu ise; motor sporları dünyasındaki kadın sürücüler; özellikle son yıllarda sürücü koltuğuna oturan ve o koltuğun sadece erkekler için olmadığını gösteren kadın sürücülerin arttığını gözlemliyorum. Artan kadın sürücü sayısıyla motor sporları dünyası artık sadece erkeklere özel bir kulüp olma görüntüsünden uzaklaşıyor diyebiliriz. Kadınlar bu alanda da pek çok başarıya imza atıyor. Bugün, sektörde yönetici olarak çalışan, diğer taraftan da pistlerde görmeye başladığımız o kadınlardan biri olan Hande Tancar' ı sizlerle tanıştırmak, motor sporları dünyasını ve o dünyada kadın olmayı konuşmak istiyorum.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

Hande Hanım otomobil tutkunuz nasıl başladı anlatır mısınız?

Hande Hanım, “otomobil tutkusu” diye çok güzel ifade etmişsiniz. Her şey aşk ve tutkuyla başlıyor. 26 senedir bu sektörün içindeyim. Halen de sektörde faaliyet gösteren yabancı bir firmada üst düzey yönetici olarak çalışıyorum. İşinizi ne kadar seviyorsanız bir o kadar da kendinizi geliştirme, öğrenme ve araştırma merakınız oluyor. Sürekli öğrenme çabası da insanı hep bir üst seviyeye taşıyor. Bitmek bilmeyen bir tutku içinde devamlı kendinizi geliştiriyorsunuz.

 

-Motor sporları dünyasına erkekler egemen diyebiliriz, uzun yıllardın bu sektörde çalışan bir kadın olarak karşılaştığınız zorluklar olmuştur. Zorluklarla nasıl başa çıktınız?

Aslında sektörde sizin tahmin ettiğinizden çok daha fazla kadın var. Bugün üretilen birçok aracın ARGE’sinin, yedek parça tasarımlarının başında kadın yöneticiler ve mühendisler var. Ancak sahaya inildiğinde, sizin de dediğiniz gibi genellikle erkek egemenliği olan bir alan orası ve bir kadının müdahale ettiğini pek göremezsiniz.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

Otomotivde erkek egemenliğinin baskın olduğu ayrıca ülke içi güvenliğin de bir o kadar riskli olduğu; İran, Pakistan, Brezilya, Güney Afrika, Arjantin gibi birçok pazarda sahada, sanayilerde çalıştım. Güvenlik anlamında yaşanılan problemler aslında siz önleminizi aldığınız sürece problem teşkil etmiyor, aynı risk İstanbul gibi bir şehrin arka sokaklarında da sizi bir kadın olarak bulabilir. Ama sahada çalıştığınızda çoğunlukla insanlar önyargıyla yaklaşıp sizin ne kadar donanımlı olabileceğiniz konusunda şüpheye düşebiliyorlar.

Tecrübe ettiğim bir durumu paylaşmak isterim; İran’da çalıştığım bir gün, çarşaf giyip mollaların yoğunlukta olduğu bir şehre servisle gitmek durumunda kalmıştım. Kapıdan girince kimse yüzüme bakmamıştı. Bir araçla ilgili sıkıntı vardı. Ne zamanki, ani bir hamle ile motorun içindeki bir parçayı elimle söküp problemin çözüm yolları hakkında konuşmaya başladım, bir anda ortamdaki herkes taş kesildi. Kapıdan girdiğimde yüzme bakmamışlardı ama günün sonunda başköşeye oturtulan bir “hanım ağa” mertebesine erişmiştim. Aslında en büyük zorluk evrensel önyargı diyebilirim.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

-Tüm zorluklarına rağmen sizi bu sektörde tutan ya da sizi motive eden, 26 yıl çalışmanızı sağlayan neydi?

Bu çok basit aslında “cinsiyetsiz olmak” en büyük motivasyon. Sahaya indiğimde kendimi hiçbir zaman erkeklerin karşı cinsleri olarak görmedim. Her zaman çözüm odaklı oldum, işe yoğunlaştım. İşte o noktada da kimse sizi kadın olarak görmüyor. Yani cinsiyetinize değil yaptığınız işe odaklanıyorlar. En büyük motivasyon da orada başlıyor aslında. Otomotiv dünyasının cinsiyeti yok ki, bu durumu beyinlerimizde kendimiz yaratıyoruz. Bu biraz “arabayla sadece erkek çocuğu oynar,” demek gibi bir şey, yani kısaca otomotiv sektörü sadece erkeklere ait diye bir şey yok. Bu düşünce şeklini bırakmalıyız. Sektörün her alanında çalışan kadınlar var. Kimse fazla bilmez ama Türkiye’de işini çok iyi yapan kadın tamirci, göçük, boya ve kaporta ustaları da var.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

-Bildiğim kadarıyla kadınların otomotiv sektöründe daha fazla yer alması için değişik projelere de dâhil oluyorsunuz. Bize biraz da bu projelerden bahseder misiniz?

Firmamın üyesi olduğu OSS -Otomotiv Satış Sonrası Hizmetler- Derneği’nin 2021 yılında KAGİDER derneğiyle birlikte başlatmış olduğu, İŞ’te BALANS projesinde mentor olarak görev aldım. Hedefimiz, ağırlıklı olarak kızlar olacak şekilde gençlerimizi bu sektöre kazandırmak ve bu sektörde görünür hale gelmelerini sağlamaktı. Kısa dönemli bir projeydi. Böyle bir projede yer almış olmaktan son derece keyif duyuyorum. Dileğim, belli bir dönem süren bu tarz projelerin daha uzun dönemler olacak şekilde yapılması ve tekrarlanmasıdır.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

-Hareketli bir yaşamınız var diyebilir miyiz? Annesiniz, profesyonel bir yöneticisiniz ve bir de devamlı pistlerdesiniz. Nasıl bir planlama ile yönetiyorsunuz hayatınızı?

Çok basit, TV seyretmiyorum. Dizilere takılıp saatlerce TV karşısında oturmuyorum. Bu şekilde harcayacağım vakti, oğluma, ev işlerine, işime ve piste ayırabiliyorum. Keyifle yapmak istediğiniz bir hobi veya işin hiç bir bahanesi olamaz. Gerçekten isterseniz zamanınızı da ona göre planlıyorsunuz.

 

-Endurance at biniciliğiniz de var? Drift yapmak mı yoksa at binmek mi? Hangisi risk açısından daha korkutur sizi?

At binmek, tüm motor sporlarından tehlikeli diyebilirim. At binmek bilinmeyen riskler denizinde, her türlü riskli olasılığa bile bile lades demektir. At binenler ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır. Yaşadığım birkaç acı tecrübeden dolayı at üzerindeki tedirginliğimi henüz atabilmiş değilim. O yüzden ara vermek durumunda kaldım. Drift yapmak konusuna gelirsek, aslında düşünüldüğü kadar riskli bir motor spor değildir. Drift daha çok odaklanma, neyi, neden yaptığınızı çok iyi bilmek ve bolca antrenman yapıp kendinizi geliştirmeniz, kas refleksinizi dinç tutmanızı gerektirir. Bunun yanı sıra zaman, emek, sabır ve de para gerekiyor. Ben şu anda öğrenme aşamasındayım. Henüz herhangi bir yarışa katılmamamın temel sebebi; bu işi öncelikle en iyi şekliyle öğrenmek ve de eğlenmek. Ne kadar zaman alır, ne kadar iyi olurum bilmiyorum. Her antrenman, her geçen gün bir kazanım benim için ve gerçekten iyi bir noktaya geldiğime, hazır olduğuma inandığımda evet, o zaman yarışırım. Ama öncelikli hedefim bu değil, önceliğim keyif aldığım bir konuda kendimi geliştirebilmek, diyebilirim.

 

-Drift’ten önce de özel bir offroad rallisinde, Transantaolia’da Raid kategorisinde yardımcı pilot olarak yarışmışlığınız var. Sanıyorum ki, kırılım noktası da bu oldu. Sebebini sorabilir miyim? Ne oldu da bu yola girmeye karar verdiniz?

Covid herkesin hayatını değiştirdiği gibi benim de hayatımı değiştirdi. Nefesimiz maskelerle, özgürlüğümüz de evlere kapatılarak elimizden alındı. O dönemde karşıma Transanatolia çıktı. Dakar’dan sonra dünyanın en büyük cross over country offroad rallisidir. Her sene Türkiye’nin değişik tarihi ve kültür miraslarının rota olarak belirlendiği uluslararası özel bir yarış. 7 gün boyunca toplam 3000 km’yi bulan etaplarıyla dağlarda, sarp ormanlarda delice yarıştığınız bir ralli. O dönemde aradığım özgürlüğün bileti gibi geldi. 7 gün boyunca başımıza gelmeyen kalmadı, yarışı kendi kategorimizde 10. olarak bitirdik. Ama bitiş çizgisindeki halimi hala hatırlıyorum. Her yerim yara bere, çizik içinde olmasına rağmen yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dönmüştüm. İşte o gün zehir damarlarıma girdi diyebilirim. İnsanın kendini zorlamadan limitlerinin sınırını öğrenmesinin imkânsız olduğunu böylece daha iyi anladım. Bu söyleşiyi okuyanlara “Sizin limitiniz nedir?” diye sorsam. Bu sorunun cevabı önemli bir noktadır.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

-Cesursunuz diyebilir miyiz? Tehlikeli ve bir o kadar dikkat gerektiren bir sporun içindesiniz.

Cesaretim herkesin ki kadar diyebilirim. Korkunun üzerine gidebilmek ve yapabileceğini görebilmek insanı bir sonraki seviyeye zorluyor. Drift, normal bir trafikte geçirebileceğiniz kaza olasılığı kadar bile bir risk içermiyor. Ne yaptığınızı biliyorsanız, güvendesiniz. Ayrıca çok da eğleniyorsunuz. Dikkat gerektirdiği bir gerçek, beş duyunuz da çalışmak zorunda, aracı dinlemek ve hissetmek zorundasınız, aracın kaymasını hissettiğiniz anda refleks olarak araç ile bir olup onunla dans ediyorsunuz. Serilik, dikkat, gaz dengesi, direksiyon, el freni reaksiyonu bunların hepsi bir koordinasyon içerisinde beş duyunuzla birlikte çalışmalı yoksa birinin az veya çok olması riski getirir. Bu denge durumu da birden olmuyor tabii, zamanla ve de antrenmanla gelen bir yetenek hem de herkesin de zaman, emek ve sabır vererek kazanabileceği bir yetenek. Bir de battle yani ikili olarak yarışıyorsanız rakibinizi de takip etmeniz çok önemli. Rakibinizin verdiği reaksiyonlara göre hem kendiniz yarışacaksınız hem de onu zorlayacaksınız. Birçok bileşenin olduğu bir reçeteye ihtiyaç var diyebilirim. Ben bu reçetenin bileşenlerinin hepsini henüz tamamlayamadım ama her gün yeni bir şey ekliyorum.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

-Özellikle drift alanını seçmenizin bir sebebi var mı?

İşimin bir ayağı performans motorları üzerine, senelerce masanın diğer tarafında sponsor ve ürün tedarikçisi olarak çalıştım. Motor sporlarında dünya genelinde motor parçası üretimi yapan iki- üç firmadan biriyiz. Diğerlerinin hepsi yurtdışında bulunan firmalar, yabancı menşeli olan firmamızın Türkiye’de de lojistik dağıtım merkezinin olması ve drift araç motorlarına Türkiye depolarından motor parçası tedarik etmemiz bir şekilde beni büyük bir ailenin parçası yaptı, yani kendiliğinden gelişen bir süreç oldu.

İkinci sebebi ise, pist unsuru diyebilirim. Maalesef drift öyle trafiğe açık her yerde yapabileceğiniz bir spor değil. En yakın pist İzmit Körfez Yarış Pisti ki ulaşması 45 dakika sürüyor. Şanslıyım ki evime on dakikalık bir mesafede özel bir pist var. Eğer olmasaydı, bir anda kendimi bu sporun içine atacağımı düşünemezdim. Yukarda da bahsettiğim gibi Transanatolia sonrası zehir damara girmişti bir kere, covid döneminde yapabileceğim, kendimi en özgür hissedebileceğim ve eğleneceğim en güzel yerin pist olduğuna karar verdiğimden olsa gerek, kendimi bir anda drfit eğitimi alırken buldum. Sonra bu da yetmedi, gittim kendime bir araç aldım.

 

- Peki, çevrenizden nasıl tepkiler aldınız? Yakınlarınızdan yeterli desteği aldığınızı düşünüyor musunuz?

İşin aslı hala, insanların yüzlerinde bir gülümsemeyle meraklı meraklı bakarak “Bu kadın ne yapıyor?” diye düşündüklerini hissediyorum. Çevremden ve meslektaşlarımdan hayranlık ve saygınlık dolu sözler duymak da hoşuma gidiyor. Beni tahmin edemeyeceğiniz kadar motive ediyor. Diğer yandan kendim bile hızla ilerleyen sürece şaşkınım. Benim durumumdaki kadınların normal koşullarda alış-veriş konusunun; parfüm, topuklu ayakkabı olması beklenirken ben bir ayakkabı eksik olsun, onun yerine bir lastik daha alırım diye düşünüyorum.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

-Kadınların otomobil sporlarıyla ilgilenmeleri ve hatta bu alanda büyük başarılar elde etmeleri bir kadın olarak size neler hissettiriyor?

 

Gurur duyduğumu belirtmeliyim. Erkekler gençlik dönemlerinden itibaren arabalarla ilgilenip hız yapıyor, yollarda makas atıyor. Daha önce de bahsettiğim gibi toplumsal olarak erkeklere araba, hız vb. konularını yakıştırıyoruz. Bu nedenle de daha rahatlar, daha hâkim, özgüvenli oluyorlar. Kadınlar da ise; bu durum daha değişik ilerliyor. Kadınlar trafikte bile erkek şoförlerin tacizlerinden, yargılayıcı bakışlarından, her an hata yapabilirmişiz gibi düşünmelerinden kaçınmak için daha diken üstünde, gergin araba kullanıyoruz. Haliyle de bir ürkekliğimiz var. Sevdiğim bir söz var; “Erkek bilir ama kadın yapar.” Kısaca erkeğin 40 yılda öğrendiğini kadın 40 günde yapar. Yeter ki istesin.

 

- Peki, bundan sonraki planlarınız, hedefleriniz neler?

 

Öncelikle hedefim, bu alanda kendimi doğru ve en iyi şekilde geliştirmek. Daha sonra da kadınlara yönelik eğitimler verebilmeyi istiyorum. Ayrıca kadınlara hizmet verebilecek, onları bilinçlendirecek araç mekanik eğitimlerinin de olduğu bir “Kadın Garaj Kulübü” açmak da planlarım arasında var.

İşim sebebiyle motor sistematiğini bilmeme, elimin altında bizzat çalıştığım garaj ve yedek parça kaynaklarının olmasına rağmen, süreç boyunca maddi ve manevi olarak gerçekten çok zorlandım. Bunca zorluk sonucunda Türkiye’de kadınların motor sporlarında neden aktif bir şekilde bulunamadığını çok iyi anlıyorum. Eğer yukarıdaki bahsettiklerimin bir kısmını bile gerçekleştirebilirsem, yolu açabilirsem arkamdan yığınla kadının geleceğinden adım gibi eminim.

Arabalarla Oynayan Kadınlar

- Sizi örnek alan, bu spora gönül veren ve yolun başında olan kadınlara neler tavsiye edersiniz?

İstiyorlarsa yapsınlar, elalem ne diyecek diye kendilerini kısıtlamaktan vazgeçsinler. En azından bir günlük eğitim alsınlar, yapabilme güçlerini görünce çok keyif alacaklar ve isteklerinin peşinden gideceklerdir. Maalesef Türkiye’de garaj, yedek parça ve pist yönünden sıkıntılar var. Etraflarında bu işlerden anlayan birileri varsa, onlara da danışarak beraber hareket etsinler. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Motor sporların yaşı, cinsiyeti, medeni durumu yok. Kadınlar erkeklerden duygusal olarak daha güçlü.

İzmit Körfez pistinde ralli için hazırlanan bir kadının araçtan inerken, eşinin 2-3 aylık bebeğini annesinin yanına getirdiğine şahit oldum. Bundan daha güzel bir manzara olamaz. Sonra; Transanatolia’ da, İtalyan bir enduro yarışçısının ilk gün kaza yapmasına rağmen yaralı bacağıyla 3000 km ‘lık etapları 7 gün boyunca bırakmadığına da şahit oldum. Kadın isterse, erkekten daha iyisini yapar ve bir şekilde yolunu bulur. Bilekten çok yürek gücüdür kadını motive eden, inanırsa yapar. Bunu kesinlikle unutmamalarını ve devamlı kendilerine hatırlatmalarını tavsiye ediyorum.

 

-Motor sporlarıyla uğraşan profesyonel yarışçıların trafikte tam bir trafik canavarı olduğu söylenir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, sizce ne kadar doğru?

Buna gülüyorum. Çok fazla yarışan arkadaşım var. Bilinenin aksine o kadar dikkatli ve özenli araba kullanıyorlar ki. Sokak ve pist ayrımı var. Sokaklarda gördüğümüz makas atanlar birer amatör, bilinçsizce şov yapıp diğerlerini de tehlikeye atıyorlar. Drift kulüplerinin hepsinin özellikle bu yönde çalışmaları var. Sokakta şov yapmak isteyen trafik canavarlarını profesyonel olarak pist dünyasına kazandırarak aslında hem sokakları rahatlatmak hem de onların içindeki yeteneği daha iyi kullanmalarını sağlamak.

 

- Kadın sürücüler konusunda hemen hemen herkesin söyleyecek bir sözü, yapacak bir şakası mutlaka var. Hatta bir kaza haberi gördüğümüzde; "erkek sürücü" vurgusu görmüyoruz ama sürücü kadınsa cinsiyet vurgusuna daima şahit oluyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Öylesine kodlanmışız ki bu konuda, erkeğin sürücü olması çok normal ve kaza yapması imkânsız ancak kadının sürücü olması nadir görülen bir durum ve kaza yapma olasılığı da çok doğal kabul ediliyor. Yine de eskisine göre kadın sürücüler daha da arttı. Ve artmaya da devam ediyor. Bu durum trafikteki önyargıyı zamanla yıkacaktır. Ayrıca kadınlar daha fazla pistlerde görüldüğünde de bu durum kendiliğinden son bulacak diye düşünüyorum. Yarınlardan umutluyum.

 

-Biraz konuştuk ama daha da üzerinde duralım isterim. Kadınların trafikte yaşadığı sıkıntıları detaylandıracak olursanız, nelere değinmek istersiniz?

Öncelikle artık bir erkekten çok daha iyi araba kullanabilen pek çok kadın olduğunu kabul edelim. Bir erkekten daha cesur olan, direksiyon ve hız hâkimiyetine sahip kadın şoförler gün geçtikçe de çoğalıyor. Hem de erkek şoförlerin tacizlerine, sabırsızlıklarına, eleştirilerine rağmen vazgeçmeden yollarına devam ediyorlar. Zamanla öyle bir noktaya ulaşacağız ki kadın sürücü tabiri de tarihe gömülecek, inanıyorum.

 

-Yabancı bir firmada çalışıyorsunuz hatta kariyerinizin büyük bir çoğunluğunu yurtdışında sahada dünyanın değişik yerlerinde çalışarak geçirmişsiniz. Yurtdışını Türkiye ile kıyaslandığınızda motor sporları açısından nerede olduğumuzdan biraz bahsedebilir misiniz?

Performans/yarış sektörünü temel alırsak Türkiye bu konuda geri kalmış ülkelerden biri diyebiliriz. Yedek parçaya ulaşabilmek zor, performans sektörü olunca tedarik sıkıntısının yanında kura dayalı bir maliyeti de göz önüne almak lazım. İkinci el motor ve otomotiv yedek parçasının Türkiye’ye ithalatı yasak. Tedarik, maliyet ve erişebilirlik anlamında büyük bir sıkıntı var. Bunun doğal bir sonucu olarak da yurtdışında çok daha iyi araç ve güçlü motorlarla yarışma imkânı varken, sadece eldekilerle bir şey yapılmaya çalışılması sektörü geliştirmiyor.

İkinci sebebi; garajların donanım ve teknik bilgi eksikliğidir. Türkiye’de 1135 adet yetkili servis varken buna karşılık 30.000’ e yakın da özel servis veya garaj mevcut. Bu sayılar her ne kadar size bir büyüklük hissi verse de performans sektörüne tam olarak hizmet veren garaj sayısı bir elin parmaklarını maalesef geçemiyor. Bu konudaki sıkıntı çok büyük, zaten yukarda da bahsettiğim gibi orta vadeli hedeflerimden bir tanesi kadınlara tam hizmet veren bir garaj sistemi oluşturmak.

Üçüncü sebebe gelirsek, otomotiv sektörünün tedarik zincirlerinden biri olarak bunu söylemekten çok büyük üzüntü duyuyorum ki, otomotiv sektöründe kalite ve inovasyon anlamında her ne kadar öne çıkan ülkelerden biri de olsak, otomotiv sektörünün motor sporlara olan ilgisi Türkiye’de yok denecek kadar az. Bir aracın komple bir yıllık sponsorluk maliyeti, 4 gün süregelen show amaçlı bir fuar tanıtımından daha az olduğu halde yağ ve petrol firmalarının haricinde bu sektöre destek veren hemen hemen hiç yok. Umarım, meslektaşlarım bunu da bir mesaj olarak alır ve bu konuda belli çalışmalara başlarlar.

 Son olarak da ekleyebileceğim şey pist eksikliği. Maalesef İstanbul içerisinde İstanbul Park ‘ı saymazsak ki, genel kullanıma açık değil, evimin arkasındaki özel pistten başka bir pist yok.

 

-Son olarak da bu işe bir şekilde başlamak isteyenlere vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?

Kadın veya erkek ayrımı yapmadan şunu söylemek istiyorum. Sokakta ya da kafalarında hayallerini yaşamak yerine piste çıksınlar. Bu zaten hepimizin ortak amacıdır. İmkânsız diye bir şey yok. Gelin, sorun, deneyin ve inanın, direksiyon başına geçtiğinizde zaten ne istediğinizi anlayacaksınız ve ondan sonra sabır, emek ve inançla kendinizi geliştireceksiniz. Bu durumun cinsiyeti, yaşı, medeni hali yok.

 

-Bu keyifli sohbet için teşekkür ederiz.

RÖP: HANDE İPEKGİL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.