Düşündüren ve tebessüm ettiren çizgilere imzasını koyan genç; Hüseyin Taşkıran

BBN Haber’de Konya’nın kültür sanat yaşamına katkıda bulunan değerlerimizle röportajlar yapmaya devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz genç bir kalem… Muhasebecilik yaparak hayatını idame ettiren spor ve özellikle de Konyaspor sevdalısı Hüseyin Taşkıran, çizdiği karikatürlerle önemli bir kitleye ulaşmış durumda.

Mesajlarını çizgiler ve karikatürler yoluyla anlatan Taşkıran çizmeye 15 dakikalık bir telefon görüşmesinde önündeki kağıdı karalayarak başlamış. İşte Hüseyin Taşkıran ve çizim yeteneğine dair ilginç hikaye…

*Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

-1988'den beri dünyadayım. Kadim başkentin evladıyım. Liseyi bitirdikten sonra çalışma hayatıma başladım. 2010 yılında çalıştığım firmada muhasebe müdürümün bir faturanın fotokopisini rica etmesiyle birlikte muhasebe departmanına adım atmış oldum. Muhtelif firmalarda muhasebe departmanlarında çalıştım. Halen mesleğime devam ediyorum. Aslına beni tanıyanların da sıklıkla söylediği gibi benim kimyama, karakterime son derece aykırı bir meslekteyim.  Sonuçta ben bir İkizler burcuyum. Mesleğimle o kadar zıt kutuplardayım ki Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümü okudum. Klişe olacak ama ekmek parası benimkisi. Bunun yanında karikatür ile uğraşıyorum. Ulusal bir medya grubu bünyesinde spor karikatürleri çizmeye devam ediyorum. Aynı zamanda Konya merkezli bir haber sitesinde de spor köşe yazarlığı ve çizerliği yapıyorum. Futbol, karikatür ve KDV üçgeninde yaşıyorum diyebilirim.

*Karikatür serüveniniz nasıl başladı?

-Çalışma hayatımda telefonla konuşurken sürekli bir yerlere çizgiler atar, notlar alırım. Uzun soluklu bir telefon görüşmesinde telefonda konuştuğum tok sesli beyefendiyi çizmeye başladım. Daha sonra konuşma balonuna Konya şivesi ile bir metin yazarak sosyal medyada paylaştım. Beğeniler beklediğimden fazla olunca ikincisini çizdim. Sonra devamı geldi. Dijitale adım attım. Çizim tableti kullanarak boş vakitlerimde çizmeye devam ettim. Şimdilerde özel vakit ayırarak çiziyorum.

*Kendi tarzınızı oluşturmanız ne kadar zaman aldı?

-15 dakika. Az evvel bahsettiğim telefon görüşmesi bitince çizdiğim karakter benim her çizimime yansıdı. Değiştirmek istesem de beceremedim. Klasik karikatürlerde tarzım o çizgide devam ediyor.

*Fikir dünyanızı niçin çizgilerle ifade etmeyi tercih ettiniz?

-Yazarak ifade etmek daha güzel aslında ama okuyan bir toplum değiliz. Bunun yanında karikatürde şu güzellik var; hiçbir şey yazmasanız da o çizim mesajı en net şekilde açıklar. Üstelik görsel hafızamızın daha güçlü olduğuna inanıyorum. Hem çizim daha renkli, merak uyandırır.

*Konya sizi örnek taraftar olarak tanıdı. Özellikle Konyaspor üzerine yaptığınız karikatürler ve yorumlarla tanınıyorsunuz. Biraz da bundan bahseder misiniz?

-Burada mütevazı olamıyorum maalesef. Ama gösteriş meraklısı da değilim belirtmek isterim. Sadece örnek teşkil ettiğine inanıyorum. 3 sezon önceydi. Evimizde Trabzonspor’u misafir etmiştik ve maç hayli gergin geçiyordu. Kırmızı kart ile 10 kişi kalmıştık, ama ne kart! Yani kırmızının çok ağır ve manasız olduğu bir pozisyondu. Daha sonra Trabzonspor benzer pozisyonda bir faul yaptı, değil kırmızı sarı kart dahi verilmedi. O an hayli sinirlenip istemsizce koltuğa tekme attım. Maalesef koltuk oracıkta kırıldı. Devre arasında kulübe tweet atarak bu hareketi tamamen kontrol dışına çıkarak yaptığımı, kırma amaçlı olmadığımı belirttim ve ekledim; koltuğun tadilatı yapılarak masrafların tarafıma yansıtılmasını rica ederim, bu stadyum hepimizin… Sonra kulüp bu konuda beni ziyadesiyle mahcup etti. Kulüp binasına davet ederek o maçta beraberlik golümüzü atan Orkan Çınar’ın formasını hediye ettiler ve bu olayı resmi hesaplarından paylaştılar. Böyle ilginç bir anı yaşadım. Sonuçta stadyumlar hepimizin, milli servet. Hiçbir durum kamu malına zarar vermemize sebep olmamalı.

Bu olay dışında takımımız için her hafta çizimler yaptım. Köşe yazısı da ekleyerek farklı bir pencereden baktım hep. Bir dönem ulusal basının hemen hemen hepsinin haber yaptığı, ajansların geçtiği hesap makinesi başlıklı bir çizime de imza attım. Sormuştunuz ya neden karikatür diye; eğer yazı olsa bu kadar etkili olmazdı.

*Karikatürist olmasaydınız ne olmak isterdiniz?

-Aslında karikatürist olmak isterdim. Çünkü bu çizimler ile maalesef hayat devam etmiyor. Burada bu şehre de ufak bir sitem etmek istiyorum. Çünkü zamanında Konya'nın tek mizah dergisini çıkartmışlığım var, üstelik adı bile Zerde'ydi. Ama olmadı. Gelirim bu işin altından tek başıma kalkabileceğim kadar değildi. Hep tek kalınca da devam edemedim, sonlandırmak durumunda kaldım. Dediğim gibi aslında Karikatürist olmayı isterim. Kim bilir belki olurum diyelim...

*Karikatürlerinizde hiç yanlış anlaşılmaktan endişe ettiğiniz oldu mu?

-Her çizimde hissediyorum. İstisnasız her çizimde. Buna sebep de sosyal medyadan gelen mesajlar etkili oluyor tabi. Bu sebeple siyasi karikatür hiç çizmiyorum. Çizdiğim konularda da yanlış anlayanları kendilerine bırakıyorum sıklıkla.

*Bir mizahçı olarak siz nasıl bir “sanatçı" tarif edersiniz?

-Aslında çok basit; "Seven herkes sanatçıdır..."

Röp: Aslı Sena Çevikbaş