“İçimdeki ruh, içindeki ruhu selamlıyor”

“İçimdeki ruh, içindeki ruhu selamlıyor”

​​​​​​​Bugün, şifa ve ruhsal çalışma tekniklerine dayanan binlerce yıllık bir öğretiden bahsetmek istiyorum. Kimilerinin desteklediği, merak ettiği, faydalandığı, kimilerinin karşı çıktığı, kimilerinin duyup da hiç ilgilenmediği, kadim bir öğreti: REİKİ.

20.yüzyılın başında Japonya'da ortaya çıkan, enerji aktarımı ile ruhsal şifa vermeye dayalı olduğuna inanılan bir tekniktir. Rei "her yerde var olan"  ki ise "ruhsal yaşam enerjisi" anlamına gelmektedir. Batıda "Evrensel Yaşam Enerjisi" olarak tercüme edilmiştir. Japonya, Amerika ve Avrupa' nın bazı üniversite hastanelerinde Reiki klinikleri bulunmaktadır. Türkiye'de de son yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu yüzden Reiki ile ilgili merak ettiğimiz tüm konuları Reiki Master Orhan Babaoğlu ile konuştuk.

 H- Reiki bir çeşit din midir? En çok merak edilen ve belki de en yanlış bilinen bu soruyla başlamak ve  doğru cevabı sizden duymak istiyorum

O- Reiki’ nin herhangi bir dini inanç ile uzaktan ya da yakında bir ilişkisi yoktur. O yüzden herkes içindir. Reiki, belli frekanslara ve titreşimlere sahip, canlıların şifalanma sürecine destek olan tamamlayıcı bir süptil enerjidir. 

 

H- Reiki enerjisi ile şifa nasıl verilir? Kimler reiki öğrenebilir?

 

O- Reiki’ nin uygulanabilmesi için enerjisel anatominin baz alındığı temel ve geliştirilebilir teknikleri vardır. Genel olarak eller ve dolaylı olarak avuç içlerinde bulunan ara çakralar sayesinde enerjiye kanal olarak karşı tarafa aktarmak suretiyle uygulama yapılır. 

 

Reiki’ yi isteyen herkes öğrenebilir ve uygulayabilir. 

 

H- Orhan Babaoğlu’ nun reiki ile tanışması nasıl oldu? Bu tanışıklık hayatınızda neleri değiştirdi? Size neler kazandırdı?

 

O- Reiki hayatıma olabilecek en umulmadık şekilde girdi. Çünkü ben Reiki ile tanıştığımda Reiki’ nin ne olduğunu bile bilmiyordum.

 

Seneler önce internette gördüğüm bir reklam üzerine arama motorunda arama yapıp karşıma çıkan ilk sayfaya girdim. Sayfada gördüğüm fotoğraf öyle güzel bir enerji yayıyordu ki içimden patlayan “aramalısın” sesini bastıramamıştım. Çok iyi hatırlıyorum, aradığım gün perşembeydi ve Reiki Masterım Barselona’ daydı. Ama aradığım an havalimanında olduğunu ve hafta sonu vereceği Reiki eğitimi için İstanbul’a geldiğini söyleyince evrenden işareti almıştım zaten. İki gün sonra Reiki’ ye adım atmış oldum ve o andan sonra hayatımda çözülmeler başlamıştı bile. 

 

Öz benliğim ortaya çıktı. Kendimi yeniden tanıdım. Hayata karşı olan tavırlarım, düşüncelerim, ön yargılarım yıkıldı ve yerini daha yapıcı olanlarıyla doldurdum. Şifalandırmam gereken çok yoğun sağlık problemlerim yoktu ancak sağlık konusunda da sihirli bir el gibi dokunduğunu hissettiğim çok nokta oldu. Zaten Reiki fiziksel sağlık için uygulanan bir enerjiden ziyade zihinsel ve ruhsal şifa için de uygulanabilir bir enerji. 

 

H- Bebeklere, hamilelere, hayvanlara ve bitkilere de reiki enerjisi verilebilir mi? Reiki ile şifa vermenin yan etkileri var mıdır?

 

O- Elbette. Reiki var olan her şey ve herkes içindir. Kendi bilinci olan bir enerjiden de bahsettiğimiz için olumsuz bir niyetle kullanılsa dahi kişiye zarar vermesi mümkün değildir. Sadece, kalp krizi, kırıklar, koma ve şok gibi bazı özel sağlık durumlarında kullanırken dikkat etmemiz gereken ince detaylarımız var. 

 

H- Hocam merak edenler için biraz da teknik bir soru sormak isterim. Reiki’ de iki elin bir araya gelmesinin anlamı nedir? Kadim bilgilerin altında felsefi derinlik de olduğu düşünülünce basit görünen bir hareketin anlamını öğrenmek pek çoğumuza iyi gelecektir.

 

O- Anjali Mudra (daha çok bilinen ismiyle Namaste) iki elin avuç içini kalbin önünde bir araya getirerek ve hafifçe başını eğerek yapılan basit bir eylemdir. En basit tabiriyle doğrudan kalpten ve alçakgönüllü bir selamlama olarak kabul edilir.

 

“İçimdeki öz, içindeki öz ile buluşuyor” veya “İçimdeki ruh, içindeki ruhu selamlıyor” manalarına gelir. 

 

Başka bir deyişle herkesin eşitliğini tanır ve yaş, statü veya zenginlikten bağımsız olarak herkesin kutsallığını onurlandırmak için yapılan bir jesttir. 

 

Namaste, aynı zamanda bu evrende sonsuza dek var olacak olan düaliteyi tanır ve bizim tarafımızdan bu iki gücü bir araya getirme çabasını gösterir. Erkek ve kadın, cennet ve Dünya, Güneş ve Ay, zihin ve beden, akıl ve içgüdü, kelime ve anlam…

 

Ek olarak ilahi katman ile bağı olan enerjisel bedenimizi ve çakralarımızı dua ederken ya da spiritüel çalışmalar yaparken uygun enerji titreşimine getirmek için kullandığımız hareketlerden biridir. Bilindiğinin aksine, Reiki enerjisinde olduğu gibi belli bir dini inanca bağlı değildir. Belli kültürlerde daha çok görülüyor olması evrensel bir sembolün tekelleşmesini sağlamayacaktır.

 

H- O zaman biraz daha teknik konulardan devam edelim. El vermek, uyumlama, inisiasyon nedir?

 

O- El verme ya da İnisiyasyon aslında Anadolu insanından alışkın olduğumuz terimlerden biridir. Kurşun döken anneannelerimiz, eski toprak şifacı kadınlarımız, bilge kadınlarımız yıllarca bu topraklarda öğretilerini, yeteneklerini, bilgeliklerini kendi soylarına aktarmak için kullanmıştır el vermeyi. Aynı zamanda bizim toplumumuzun çok da yabancı olmadığı şamanik öğretide de el verme bilinen bir uygulamadır. Temel anlamıyla İnisiyasyon, bireyin spiritüel gelişimi için gerekli olan bilginin, enerjinin aktarımıdır. Bu düzenli bir eğitim ile de gerçekleşebilir ancak Reiki gibi enerji aktarımının gerektiği inisiye aşamalarında, seremoniyi gerçekleştirecek olan Reiki Master’ ının öğrenciyi belli tekniklere dayalı bir enerji seansına tabii tutması gerekir. 

 

 

H- Reiki eğitimi alanlar için resmi bir lisans veya diploma veriliyor mu?

 

O- Reiki eğitimi alanlar her seviye için ayrı ya da aldıkları enerji sistemine ait sertifikaya sahip oluyorlar. Ancak ne yazık ki ülkemizde var olan Reiki federasyonu eksikliğinden dolayı Reiki enerjisi resmi olarak tanınmıyor. Bu sebeple sertifikasyonlar öğretmenlerin kendi silsilesini kayıt altına almasıyla korumaya alınıyor. Bu şekilde yaşanabilecek bir sahteciliğe karşı hem kendimizi hem de Reiki öğrenmek isteyen kişileri korumaya çalışıyoruz.  Dolayısıyla, Reiki eğitimi alacak olan kişinin hiç bir şekilde çekinmeden öğretmenliğini üstlenecek olan kişiye sertifikasını, silsilesini, eğitim geçmişini sorma hakkını kullanması gerekir. 

 

H- Verdiğiniz eğitimler sonrası aldığınız dönüşler nasıl? Sizi sevindiren ya da şaşırtan geri bildirimler alıyor musunuz?

 

O- Reiki çok kişisel bir pratiktir. Bu sebeple pratiğe ve alışkanlığa bağlı olarak kişiler üzerinde gösterdiği etkiler de farklılık gösterecektir. Kimisinde çok hızlı dönüşümler ve açılımlar sağlarken, bazı uygulayıcılarda biraz daha sakin ve derin ilerleyebilir. Ama tabii ki öğrencilerimin büyük çoğunluğundan güzel geri dönüşler alıyorum. Kendi hayatımda Reiki ile ilgili uyguladığım disiplini elimden geldiğince onlara da aşılamaya çalışıyorum. 

 

Özellikle de kronik rahatsızlıklarla ilgili geri dönüşler aldığında kişiler daha somut değerlendirmeler yaptıkları için etki daha net görünüyor fakat zihinsel ve ruhsal dönüşümler kişinin kendisinden çok çevresi tarafından fark edilen şeyler oluyor. 

 

Benim için birinin Reiki’ ye başlaması bile sevindirici olduğu için özellikle bir geri dönüş beklemiyorum. Fakat her şeyden önemlisi, Reiki enerjisinin tamamlayıcı bir enerji olduğunu unutmamak gerekir. Her ne olursa olsun, bir sağlık sorununda başvurulması gereken ilk nokta modern tıptır. 

 

H-Yaşamın içinde doğru soruları sormak, doğru cevapları aramak çok önemli. Sizce insan bu soruları ne zaman sormaya başlar? İnsanı soru sormaya iten ve bir anlamda ruhunun uyanışını sağlayan durumlar hep acı, keder veya bir hastalıktan sonra mı gelir?

 

O- Her insanın hayatında belli dönüm noktaları vardır evet, ama dediğin gibi acı, keder ve bir hastalık sonrasında sorulan sorular her zaman kişinin spiritüel uyanışını sağlayan sorular olmadığı gibi sadece hayatın geçiciliğinin farkındalığı etrafında dönen sorular olması çok yüksek bir ihtimaldir. 

 

Gerçi farkındalığın her türlüsünü severiz. :) İnsanın tekâmül süreci içerisinde doğru sorular ve cevapları kişiye hep olması gereken zamanda gelecektir. Ben, bunun özel bir zamanı ya da somut bir sebebi olduğuna inanmıyorum. 

 

Öyle ki, etrafında seni buna teşvik edecek insanlar olsa dahi, o cevapları almanın zamanı gelmediyse olmuyor. 

 

 

H- Louise Hay, sizin de çok sevdiğinizi bildiğim "Düşünce Gücüyle Tedavi" kitabında düşündüğümüz her şeyin, yaşayacağımız her şeyin belirleyicisi olduğunu söylüyor. Hatta kendisinin de bu sayede bazı durum ve hastalıkları atlattığını biliyoruz. Bu konuda sizin düşünceleriniz neler? Düşüncelerimiz gerçekten hayatımızı etkiliyor mu?

 

O- Aynı düşünce Reiki için de söz konusu. Yaşadığımız tüm rahatsızlıkların ilk oluştuğu yerin zihin olduğunu söyler. O sebeple geleneksel Reiki ile çalışma yaparken en çok vakit geçirdiğimiz yer zihin ve bilinçaltını yöneten aura bedenlerimiz ve beynimiz oluyor. 

 

Konversiyon Bozukluğu (toplu histeri) bunun en belirgin örneklerinden biridir. Konversiyon Bozukluğu çeşitli ruhsal sıkıntıların (üzüntü, korku, utanç, öfke) bedensel sorunlara (konuşamama, bayılma, felç, güçsüzlük, duyu kaybı vb.) dönüşmesi anlamına gelir. Yani, ortada hiç bir sebep yokken kendine o rahatsızlığı fiziksel olarak yaşatan şey beynin kendisidir. 

 

Düşünce yapısını köklü olarak değiştirdiğinde de Louise Hay’ in de inandığı gibi yaşadığımız rahatsızlıkların köklerini şifalandırmamız mümkün. 

 

H- Sizce pandemi sürecinde insanların bu tarz kadim öğretilere ilgisi arttı mı? Gözlemleriniz neler?

 

O- Pandemi süreci, insanların olmadığı kadar içlerine dönmelerini ve kendilerini dinlemelerini sağladı. Kulaktan kulağa anlatılan hikâyeler sayesinde zaten halkımızın spiritüel konulara ilgisi hiç eksik olmamıştı. Fakat pandeminin de bu konuda olumlu bir etkisi olduğunu inkar etmek mümkün değil. 

 

Önemli olanın spiritüel bilgilere kolay ulaşmak değil, doğru bilgilere ulaşabilmek olmasını tercih ederim. 

 

H- Siz sık sık “Bir karma var karmadan içeri’’ diyorsunuz. Ne demek istiyorsunuz? Biraz da karma konusuna değinelim.

 

O- Karma aslında hareketin kendisidir. Evrende var olan veya bizim ifa ettiğimiz her eylemin mutlaka bir karşılığı olduğundan bahseder karma. Dikte edildiğinin aksine sadece bir ödül ve ceza sistemi değildir. O sebeple karmayı anlayabilmek için çok geniş bir perspektiften bakmak gerekir. Öyle ki sadece karma adına yazılmış çok fazla kitap vardır. 

 

Vaişeşika Sutralar eserinde Yogi Kanada der ki;

 

“Bir eylem gerçekleştirdiğimizde bir döngü başlatırız. Bu döngü tamamlanmadan da karma ortadan kalkmaz.” Örneğin, bir arkadaşınızın taşınması için ona yardıma gittiğinizi düşünelim. Bu eylemin kendisidir. Arkadaşınıza yardım ettiğinizde arkadaşınızdan yardım alabilirsiniz, bir başka arkadaşınız bu durumu kıskanabilir, bir başkası ona yardım ettiğiniz için sizi sevgili sanabilir… İhtimallerin sonu yoktur. Bu eylemin ortaya çıkardığı tüm etkilerin, tepkileri ile buluşmasıyla eylem sonuca ulaşır. Eylem sonuca ulaşmadan, yani göle atılmış taşın yarattığı tüm dalgalanma durulmadan, ortaya konmuş eylem aslında devam etmektedir. Sadece artık ilk baştaki gibi deneyimleyen tarafından kolaylıkla görünür değildir. 

 

Kısacası her eylem görüldüğünden kat kat fazla alanlara yayılarak etkiler oluşturur. Karmanın etkileri ya şu anda ya da henüz yaşanmamış gelecekteki bir anda ortaya çıkar. 

 

H- Çekim yasasını, her düşünce ya da duygunun belirli bir enerji frekansına sahip olması olarak biliyorum. Çekim yasasını siz nasıl anlatırsınız? Çekim yasası nasıl işler?

 

O- Evet çekim yasası, her arzumuzun evrende karşılık gelen bir frekansa sahip olduğuna inanır ve der ki; “arzularını hayatının gerçekliğine çekmek için onu yaşaman gerekir.” Hem yaptığım ritüelleri hem de çekim yasasını anlatmaya çalışırken çok sevdiğim bir benzetme kullanırım. 

 

Kendini bir radyo olarak düşün. Sen bu evrende tüm enerjilere kendini açabilecek bir alıcısın ve dinlemek istediğin bir müzik var. Evrende de düzinelerce müzik yayını yapan frekans var. Burada önemli olan, kendi dinlemek istediğin müzik yayınını yapan frekansa ayarlamak için düğmeni çevirmek. Onun için de çok fazla pratik ve yöntem var. 

 

Bunların bütününe de “Çekim Yasası” deniyor. 

 

H- Hocam bir de gölge yanlarımız var. Bazen kabullenmediğimiz bazen hiç farkında bile olmadığımız. Öncelikle gölge yanlarımızı nasıl tespit edebiliriz ve neler yapmamız gerekir?

 

O- Gölge yanımız bilinçdışı veya bilinçaltının bir parçasını oluşturan ve bastırılmış fikirlerden, içgüdülerden, dürtülerden, zayıflıklardan, arzu ve isteklerden, toplumun kabul görmeyeceği eğilimlerden ve utanç verici korkulardan oluşan tarafındır. 

 

Gölge yanlarımızı kabul etmek her zaman kolay değildir. Zorlayıcı ve belki de biraz hırpalayıcı bir süreç olacaktır. Ancak eksiksiz bir şekilde uygulandığında sonu her zaman mutluluk verici olacaktır. 

 

İnstagram sayfamda geçtiğimiz ay içerisinde uzun soluklu bir gölge çalışması başlatmıştım. Kalabalık bir şekilde başlayıp güzel sonuçlarla bitirdik çalışmayı ve şimdi de gölge çalışmasının etkilerinin güzelliğiyle çekim yasası çalışmasına start verdik. İsteyen herkes gölge çalışmasının adımlarına kendine uygun bir planla başlayabilir. 

 

H- Çok konuşulan, çok merak edilen ve tartışılan birkaç konu daha var. Nazar boncuğu kullanımı, adaçayı yakılması ve tütsü. Neler söylersiniz?

 

O- Nazar boncuğu çok eski zamanlardan beri bu topraklarda kullanılan koruyucu sembollerden biridir. Daha önce nazar boncuğuyla ilgili çok fazla kulaktan dolma bilginin dolaştığına da şahit oldum. Nazar boncuğu, kökeni Şamanizm’e dayanan bir semboldür. 

 

Asıl ismi Tengri Karak (Tanrının Gözü) dür ve sürekli olarak bizi izlediğini ve koruduğunu anlatır bir anlamı vardır. 

 

Tütsü de tıpkı nazar boncuğu gibi toplumumuzda ve antik dünya toplumlarında kullanılmış ve içinde olduğumuz yüzyıla kadar aktarılmış bir bilgi birikimidir. Hali hazırda cenaze merasimlerinde, nazarı kovmada, kilise ayinlerinde yakılmaya devam ediyor. 

 

Adaçayı da çok fazla tartışılan tütsülerden biridir aslında. Özellikle bu konuda biraz savaş vermiş olabilirim. Ancak adaçayı dumanının etkileri sadece enerjisel düzeyde etki etmiyor. Tütsü yapılan mekandaki böcekleri ve sivrisinekleri kovacaktır. Aromaterapik olarak sinir yatıştırıcı, damar gevşetici, kan dolaşımını dengeleyici etkisi vardır. Hatta yapılan bir araştırmada yaklaşık bir saat boyunca yakılan adaçayının mekanda bulunan bakterilerin de %94’ünü öldürdüğü tespit edilmiş. 

 

H- Büyük emek verdiğiniz, her ürünü özenle hazırladığınız “Orb Dükkan” hakkında da konuşmak istiyorum. Orb Dükkan’ da bizi neler bekliyor? İçeriğinde neler var?

 

O- Orb Dükkan’ ı kurmak uzun soluklu bir hayalimdi. İlk başta her ne kadar doğal taşlar ve kristallerle başlamış olsam da asıl gelmesini niyet ettiğim noktaya ulaştım. 

 

Reiki dışında uzmanı olduğum diğer nokta majikal bitki bilimi. Bitkilerle çok uzun yıllardır çalışıyorum, hatta sahip olduğum bitki bilgisinin yarısını anneannemden edindim diyebilirim. Fakat bu bilgi, bitkilerin şifalı özelliklerini kullanmaktan ziyade, onların enerjilerinden, titreşimlerinden, gezegensel ve elemental özelliklerinden yararlanmaktan ibaret.

 

Şimdi sahip olduğum bilgileri de Orb Dükkan’ da yaratıma dönüştürüp tamamen doğal ürünlerden tütsüler ve farklı karışımlar ortaya çıkarıyorum. Geçmişte yoğun solunum rahatsızlıkları ve sıkıntıları çekmiş biri olarak hazır tütsülerin zararlarını birebir yaşadığım için organik tütsüler benim kurtarıcım oldu. Orb Dükkan’ da standartlaştırdığım ürünlerimin yanında belirli aralıklarla sınırlı üretim özel ürünler de çıkarıyorum. Çünkü bazı ürünleri hazırlamak için de uygun zamanları, uygun mevsimleri beklemek gerekiyor. 

 

H- Bu güzel sohbet ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

 

O- Benim için çok keyifliydi. Asıl ben teşekkür ederim. :)

Röportaj: Hande İpekgil 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.