‘İçindeki mucidi ortaya çıkarmak istiyoruz’
Bugün, özgül öğrenme güçlüğü ve dikkat dağınıklığı yaşayan pek çok çocuğa ve ailesine umut olan bir projeden bahsedeceğiz. Meraklı Karga şirketinin kurucusu ve Eğitim Teknolojileri Uzmanı Ege Orhan Hacettepe Teknokent'te geliştirdiği "Özöğretmen Projesini" ve yaşadığı deneyimleri bizimle paylaştı. Öncelikle Ege Orhan’ı biraz tanıyalım. 1993 yılında Ankara'da dünyaya gelen Ege Orhan, 1999 yılında DEHB ve Özgül Öğrenme Güçlüğü tanısı almış ve bununla baş etmek zorunda kalmış. 2013 yılında hayallerinin bölümü olan Anadolu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünü kazanmış ve öğrenciliği sırasında AIESEC ve Django Girls gibi yapılara katılmış, 2014 yılında savaşta olan Ukrayna’daki çocuklar için gönüllü eğitmenlik yapmış, 2016 ve 2017 yıllarında kadınlar için tek günlük web programcılığı etkinlikleri düzenlemiş. 2017 yılında üniversiteden mezun olurken, bitirme projesi olarak "Sığınmacıların entegrasyonunda iyi örnekler" adlı bir AB projesi de hazırlayan Ege Orhan, halen Hacettepe Üniversitesi Bilişim Enstitüsün de “Bilgi Yönetimi” üzerine yüksek lisans yapmakta ve bilginin özgürlüğünü savunmaktadır.
Ege Hanım öncelikle "Özgül Öğrenme Güçlüğü" ve dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu nedir, sorusuyla başlamak istiyorum. Bu konuda bilgi verir misiniz?
Biraz kitabi tanım yapmak gerekirse, dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB) okul öncesi dönem ve okul çağı çocuklarında belirgin hale gelen bir bozukluktur. Çocuğun davranışlarını kontrol etmesi ve dikkatini vermesinde sorun vardır. Bir türlü yerinde durmayan, hayallere dalan, düşünmeden davranan, dalgın, unutkan vb. pek çok sıfatla nitelendirilen çocuklardır.
Özgül öğrenme güçlüğü, yazılı ya da sözlü dili anlamak ya da kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde ya da birkaçında ortaya çıkan dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapmada yetersizlik nedeniyle bireyin eğitim performansının ya da sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.
Disleksi ile özgül öğrenme bozukluğu aynı mıdır?
Özgül öğrenme güçlüğü aslında bir çatı isim diyebiliriz. Altında disleksi (okuma bozukluğu), diskalkuli (matematik) ve disgrafi (Yazılı anlatım) var. Öğrenme güçlüğü tanıları arasında Disleksi yüzde seksen gibi yüksek bir orana karşılık geldiğinden özgül öğrenme güçlüğü anlamında da kullanılmaktadır.
Peki özgül öğrenme bozukluğunun ortaya çıkmasında etkili olan risk faktörleri nelerdir?
Bu konu benim doğrudan uzmanlık alanıma girmemekle birlikte; hamilelik sürecinde ve doğum sırasında yaşanan olumsuzluklardan kaynaklanabileceği gibi irsiyete bağlı nedenlerden olabileceği yönünde tezler var. Ancak kesin nedeni üzerine araştırmalar devam etmektedir.
Özgül öğrenme güçlüğü ve dikkat dağınıklığı tanıları sizin de deneyimlediğiniz konular, bu nedenle akademik hayatta büyük zorluklar yaşadığınızı da söylemiştiniz. Size tanı nasıl konmuştu ve yaşadığınız zorluklar nelerdi bize anlatır mısınız?
1999 yılında tanı aldım, şu an DEHB ya da disleksi tanısı almış çocukların sahip olduğu çoğu hakka sahip değildik. Öğretmenler yeterince bilgi sahibi değillerdi. Ben ve ailem için kocaman, karanlık bir mağaraydı ve bizim o mağarayı keşfedip yolumuzu bulmamız gerekiyordu. Nasıl tanı aldığıma gelirsek, babam Psikolog Ali Orhan bir gün DEHB ve özgül öğrenme güçlüğü hakkında bir seminere katılıyor, dinlerken “Ne kadar da Ege’ye benziyor.” diye düşünüyor. Sonra annemle beraber beni Ankara Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisine götürüyorlar. 6 yaşındaki bir çocuk için hiç de eğlenceli olmayan bir dizi testten sonra önce “Özgül Öğrenme Güçlüğü” tanısı konuyor, üç ay sonra da tanım “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu” olarak değiştiriliyor. Çoğunlukla bu iki tanı birlikte görülmektedir.
Çocukluğumda yaşadığım en temel sıkıntılar eğitim materyallerinin bana uygun olmaması ve zorbalıktı. Materyaller normal gelişim gösteren çocuklar için tasarlanmış olduğundan öğrenme güçlüğü açısından kapsayıcı değildi. Hala kullanılan materyallerin öğrenme güçlüğü açısından kapsayıcı olduklarından emin değilim. Zorbalık konusunda akranların yanı sıra o kadar hızlı öğrenemediğim için öğretmenlerden de zorbalık görüyordum. Yaşadıklarım aklıma geldikçe hala üzülüyorum.
Sanıyorum yaşadığınız bu deneyimlerimin sonucu olarak şu an çok anlamlı bir proje yönetiyorsunuz. Projenin detaylarına geçmeden merak ettiğim bir soruyu sormak istiyorum. Proje ismini neden "Özöğretmen" olarak seçtiniz?
Aslında bir anda ortaya çıkan bir isim oldu. Bu isimle projemiz, kendi kendine öğrenmenin önemini vurguluyor, yani her çocuğun doğru kaynaklarla kendi kendinin öğretmeni olabileceğine inanıyoruz. Ayrıca Özöğretmen, çocuklara kazandırmak istediğimiz öz-disipline söyleyiş olarak da çok benziyor.
Peki, "Özöğretmen" nasıl bir proje ve bu projeyle amaçlanan nedir?
Özöğretmen, Meraklı Karga ekibi tarafından geliştirilen; öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı almış, toplumda ötekileştiren ve yaşadıkları güçlükler nedeniyle dışlanan 9-15 yaş arası çocuk ve ergenlerin öz-disiplinlerini geliştirmeyi amaçlayan, onların toplumda saygın ve ekonomik özgürlüklerini kazanmış yetişkinler olarak yer almasını hedefleyen, uzaktan kendi kendine bir eğitim sistemidir.
Özöğretmen projesinin diğerlerinden farkı ne, neden Özöğretmen tercih edilmeli?
Projemiz yapısı gereği düşük maliyetli, zamansızlık ve ulaşım gibi imkansızlıkları ortadan kaldıran bir sistemdir. Özgül öğrenme güçlüğü ve DEHB sorunları yaşayan çocukların ve gençlerin Özöğretmen' in sunduğu derslere, evlerinden sadece bazı dersler için materyal alımı yaparak ulaşabilmeleri ana hedeftir. Kısa vadede çocukların ve gençlerin beceri kazanması amaçlanırken, orta ve uzun vadede bu derslere katılımın öz-disiplinlerini geliştirmesi, başarı hissini tattıktan sonra hayata daha olumlu bakmaları, hayatlarına daha girişken bireyler olarak devam etmeleri düşünülmekte; böylece hem kendilerine hem yakın çevrelerine hem de ülkemize katkı sağlamaları beklenmektedir. İş kolu ne olursa olsun, iş ile ilgili düzenin devam etmesini sağlayan öz-disiplin mefhumunun gelişmesi, etkisini önce bireyde gösterir; kendine güveni olan bireyin iş hayatına katkıları zamanla ülkemize de etki eder. Başka bir deyişle, öğrenme zorluğu çeken çocukların içindeki mucitleri ortaya çıkarmak istiyoruz.
Biz projeye başlarken çocukların akademik hayatlarının başarısız olduğunu biliyorduk. Matematik yapamıyor, coğrafyada zayıf, okuma-yazmada zorlanıyor. Kısacası akademik hayatlarında birçok sorun yaşıyorlar. Akademik hayatlarının kötü olması yeni beceriler kazanmalarına engel değil. Projemizle çocuklar proje geliştirebilir hatta kazanç da sağlayabilirler.
Projemizde şu anda sekiz eğitim teknolojisi uzmanı arkadaşım eğitim materyali geliştiriyor, dört arkadaşım teknik destek veriyor. Ayrıca ekibimizde özel eğitimciler ve psikologlar mevcut. Kayıtlı 87 çocuk var ve 6 ay içinde 300 kişiyi aşmak istiyoruz. 9-15 yaş aralığında çocukları kabul ediyoruz. 15 yaş üstü çocuklar da derslerle ilgilenebiliyor. Biz kullanıcılar videoları izlesin, geçsin sonra da bir sertifika verelim mantığı ile ilerlemiyoruz.
Sizce bu süreçte çocukların ve ailelerinin psikolojik destek almaları onlara ne gibi katkı sağlar? Siz bu konuda yönlendirmeler yapıyor ve psikologlarla ortak çalışma yürütüyor musunuz?
Çok önemli bir konuya değindiğiniz için teşekkür ederim. Çocuğun zorluklarla baş etmesinde ailenin tutumu çok önemlidir. Ebeveynler ilk önce çocuklarının durumunu kabullenmekte zorlanıyorlar. Durumu erken kabul edip çözüme odaklanırlarsa çocuk için gelişim daha hızlı gerçekleşiyor. Bu aşamada psikolojik destek almalarının önemini vurguluyoruz. Bir psikologla işbirliği yapmalarını öneriyoruz.
Sistemdeki derslerden bahseder misiniz?
Derslerimizi geliştirirken daha çok robotik kodlama, 3 boyutlu tasarım gibi 21. Yüzyıl becerilerine odaklandık. Sıkı şekilde müfredatımızı genişletmek için çabalıyoruz ve ailelerden ve öğrencilerden gelen dönütleri dikkate alıyoruz.
Ege Hanım Türkiye’de bu tanıyı almış kaç çocuk var?
Dünyada okul çağındaki çocukların (6-11 yaş arası), yani yaklaşık olarak çocukların %9,6'sı Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile mücadele ediyor. Türkiye'de 2017 yılında 41 bin 600 çocuk Özgül Öğrenme Güçlüğü tanısı almış. Sanıldığından daha sıktır, % 4-8 gibi bir oranda görülmektedir; bu da 25-30 kişilik bir sınıfta en az 1-2 DEHB olan çocuk görülebileceği anlamına gelmektedir.
Kendi yaşadığınız süreçle karşılaştıracak olursanız "öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliği" yaşayan çocuklarımız için, sizin projenizin dışında yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz?
Daha iyi olabilir. Okullarda hala dersten öğrenci çıkararak çocuğun ders eksikliğini tamamlamaya çalışıyoruz. Bu da damgalanmaya sebep oluyor. Günümüzde sadece DEHB ve Disleksili çocuklara eğitim veren rehabilitasyon merkezlerinin açılmış olması olumlu bir gelişme sayılmaktadır. Ancak bu durum çocukların kendilerini arkadaşlarından farklı görmelerine ya da görülmelerine kısaca kötü hissetmelerine engel değildir. Çünkü bu çocuklar normal ya da normalüstü zekâya sahip çocuklardır.
Son olarak bu konuda ebeveynlere neler söylemek istersiniz?
Tünelin ucunda ışık var. Öncelikle ebeveynlerin çocuklarına inanmaları ve güvenmeleri gerekmektedir. Anne-babalar çocuklarına güvendikleri oranda başarıları artacaktır. Çocuğunuz doğru eğitim ve materyallerle tahmin edemeyeceğiniz akademik ve akademik olmayan başarılar elde edebilirler. Biz, Özöğretmen olarak her zaman onların yanındayız. Son olarak DEHB ve Disleksiye sahip bireyler hayatları boyunca sosyal ve ekonomik desteğe ihtiyaç duyarlar, bu ihtiyacı en aza indirmek için bizim de Özöğretmen’de hedeflediğimiz gibi çeşitli yaşamsal beceriler kazanmaları şarttır.
Projenizin çok kişiye ulaşmasını diliyor bu keyifli söyleşi için teşekkür ediyorum.
Hande İpekgil
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.