“Kaşlar karar alma, gözler bakış açısı belirlemede önemlidir”
RÖPORTAJ: HANDE İPEKGİL
İnsanların iç alemlerini dışarıya nasıl yansıttığı her zaman ilgi çeken bir konu olmuştur. Bu yüzden bu hafta insan kaynaklarından güvenliğe, satıştan eğitime, psikolojiden liderliğe kadar insani ilişkilerin olduğu hemen her meslekte ve alanda büyük önem taşıyan profil analizi konusunu sizler için Profil Tanımlama ve Yüz Analizi Uzmanı Deniz Devrim Karaman Yılmaz ile konuştum. İyi okumalar.
-Deniz Hanım öncelikle son yıllarda sık sık duymaya başladığımız Profil tanımlama nedir, anlatır mısınız?
--‘Profil tanımlama’, psikoloji, antropoloji, sosyoloji gibi sosyal bilimlerle biyoloji, kriminoloji, genetik ve tıp gibi pozitif bilimleri kaynak alan pratik bir insan analiz yöntemidir. Bu kaynaklar ışığında insanların kişilik özelliklerini, alışkanlıklarını, ilgilendiğimiz durumla ilgili olası davranışlarını tahmin edebiliyoruz.
Biz genellikle ‘profil uzmanlarını’ Amerikan polisiye dizilerinde görüyoruz. Yani profil uzmanı denildiğinde hep akla kriminal durumlar geliyor. Profil tanımlama bunun dışında başka hangi alanlarda da kullanılıyor?
‘Profil Tanımlama’ yani profil analizi özellikle 1970’lerden itibaren özellikle suçlu profili çıkartmak üzere Amerika’dan başlayarak dünyada kabul bir gören bir multidisiplindir. Yani çıkış noktası daha çok kriminal olaylar. Filmlerde, dizilerde gördüğünüz gibi suçlunun olay yerinde bıraktığı izlerden, kanıtlardan, suçu işleme şekli ve varsa bıraktığı ‘imza’dan hareketle bir kişilik profili çıkarılıyor, fiziki yapısı, kişiliği, alışkanlıkları, bir sonra ki adımları hakkında çıkarımda bulunuluyor. İşte aynı metodoloji biraz daha geliştirilerek bugün pek çok farklı sektörde insanlarla etkin bir iletişim kurmak amacıyla kişiliği ve temel özelliklerini hızlı bir şekilde değerlendirmek için aktif olarak kullanılmaktadır. İnsan kaynaklarında, satış ve pazarlama sektöründe, eğitimde, halkla ilişkiler ve kitle iletişim yaklaşımlarında, hatta ikili ilişkilerde, eş veya partner seçiminde bile kullanılabilmektedir.
-Profil analizi için hangi bilgileri nasıl kaynaklardan topluyorsunuz?
--Bizim burada kullandığımız profil tanımlama yöntemleri Rusya’da geliştirilmiş bir metodolojiyi temel alıyor. Mükemmele yakın, gelişime son derece açık, biraz önce değindiğimiz sosyal ve pozitif bilimlerle oluşturulmuş bir metodoloji. Beynin çalışma prensipleriyle, hormonlar, psikolojik altyapı, sosyolojik etkiler ve daha pek çok alanın bir arada değerlendirilmesiyle şekilleniyor. Bu şekillenme sırasında kişinin profili, sözlü (metaprogramlar) ve sözel olmayan davranışlarının (mikro ve makro beden dili) kapsamlı bir değerlendirmesi temelinde gerçekleştiriliyor. Ayrıca bunlara aslında profil tanımlama metodolojisi içinde yer almayan morfopsikolojik yüz analizi de eklenmiş durumda. Bilimsel temellere dayanan bu analiz yöntemi kişiyle % 80-85 oranında örtüşme sağlıyor ve bu büyük bir oran. İşte tüm bu araçlar kişiliğin en önemli yönlerini yansıtan ayrıntılı bir psikolojik portreyi ortaya çıkarıyor.
-Profil tanımlamanın güvenlik dışında kullanıldığı alanları sayarken insan kaynakları, satış, eğitim, ikili ilişkiler dediniz bunları biraz açar mısınız? Yani örneğin profil tanımlama insan kaynaklarında nasıl kullanılıyor, ne gibi faydaları var?
--Profil tanımlama İnsan ilişkilerinin söz konusu olduğu her alanda kullanılır. Her hangi bir iş, ortaklık, ilişki durumunda karşımızdaki kişiye her şeyden önce güvenmek isteriz öyle değil mi? O kişinin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek bize daha işin başında çok yarar sağlar. İnsan kaynaklarından örnek verecek olursak, burada hedef uygun işe uygun kişiyi seçebilmektir. Bunun için pek çok üzerinde durulması gereken faktör var. Yapılacak işin doğru tanımı, şirketin beklentileri, personelin beklentileri, işin niteliği, personelin niteliği, yapısı, işverenin ve yöneticilerin yapısı bunlar tek tek faktörler. İş başvurusu, mülakat ve değerlendirme süreçlerinde tüm bunları göz önüne alarak yapılan profil analizleri iş ve personel arasında en uygun eşleşmeyi sağlayabiliyor. Bu eşleşme çok önemli. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki işe uygun olmayan bir personel, çalıştığı şirketin karını yıllık % 10, performansını ise % 41 oranında aşağı çekiyor. Bunlar ABD’de yapılmış araştırmalar, bu oranın Türkiye için çok daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. İşte profil tanımlama sayesinde elde edilen bu doğru eşleşmeyle çalışanların mutluluğu/verimliliği sağlanırken, şirketlerin karlılığı arttırılabiliyor.
-İnsan biyolojik, psikolojik, sosyal bir varlık dediniz peki bu kavramlar insanın kişiliğini, tutumlarını nasıl etkiliyor?
--İnsanın kişiliği daha anne karnında şekillenmeye başlıyor. Mevcut bir genetik kodlama zaten var. Bunun üzerine anne karnında 3. aydan itibaren maruz kalınan hormonal duşlar (testosteron, östrojen gibi) yine annenin hamileliği sırasında yaşadığı stress, travma, hastalık gibi durumlardan beslenme tarzına kadar her şey dünyaya gelecek küçük insan üzerinde etkili. Sinir sistemi yapısından -ki bizim kullandığımız profil tanımlama metodolojisinin temellerinden biri olan psikotipler bu yapıların esasına dayanır- cinsel yönelimlerine kadar… Bu temelin üzerine yine bu küçük insanın içine doğduğu aile yapısı, ailedeki ilişkiler, ebeveyn tutumları toprağa ekilen tohumlar gibi. Bir ikinci halka olarak sosyal çevreden alınan etkiler. Aldığımız telkinler, şartlanmalar. Büyüme sürecinde farkında olmadığımız ama yetişkinlikteki davranışlarımızın büyük bir oranını belirleyen bilinçdışı kodlamalarımız. Yetişkinlikte deneyimlenen tüm yaşanmışlıklar, deneyimler. İşte tüm bunlar kişiliği oluşturan, davranış ve tutumlarımızı belirleyen faktörler.
-Profil tanımlama altında söz ettiğiniz gibi pek çok alan var. Beden dili burada nasıl bir yer tutuyor?
--Az önce bilinçdışından söz ettim, büyük oran dedim. Bu oran nedir söyleyeyim. Bizler davranışlarımızın sadece %3-7’sini bilinçli yaparız. İşte beden dilinin dayanağı budur. Ne kadar yüksek bir oran, davranışlarımızın % 93-97’lik bölümünü bilinçdışı gerçekleştirmekteyiz! Üstelik bunu kontrol edebilmemiz çok zor. Stres anında, korku durumunda ya da gevşemede yine kontrol edemediğimiz hormon salınımlarıyla oluşan fizyolojik göstergelerle birleşince bedenimiz adeta konuşur. Bazen sözel ifadelerimizin tam tersini söyler. Gerçek duygularımızı, niyetlerimizi ortaya döker. Ancak burada şu yanılgıya da düşmememiz gerekir. Bugün çoğu kalıplaşmış beden dili yargılarıyla ve tek bir bakış açısıyla çıkarım yapmak yanıltıcıdır. Profil tanımlamada hangi açıdan inceleme yapıyorsak yapalım, çok yönlü açılardan incelemeli, kişinin içinde bulunduğu durum ve dış koşulları da öz önünde bulundurmalıyız.
-Yüz okuma özellikle çok ilgi gören bir konu. Benim araştırmalarıma göre 5 bin yıl önce bu teknikten faydalanılmaya başlanmış. Hatta Osmanlı da dahi çok kullanılmış. Öncelikle bu bilimsel bir yaklaşım mı? Fotoğraftan da yapılabiliyor mu yoksa yüz yüze mi olmalı? Belli kuralları var mı?
--İnsanlar, kendi türünü tanıma ve anlama çabasıyla tarih boyunca yüz analizi yöntemleri geliştirmişlerdir. Konuyla ilgili en eski çalışmalar Platon'un yazmalarına kadar uzanıyor. İnsanı tanıma çabaları içinde olaya İbn-i Sina, Hipokrat gibi tıp yönünden yaklaşanlar, 18.yüzyılın sonlarında Anadolu’da Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi deneysel/sezgisel yöntemlerle yaklaşanlar olmuş. Yine binlerce yıl önce Çin’de hastalıkların tedavisi amacıyla kullanılmış yüz analizi. Bugün yüz analizi dediğimizde farklı yaklaşımlara dayanan çoğu sezgisel yaklaşım var. Bizim kullandığımız yöntem, Morfopsikolojiyi ve insan beyninin çalışma prensibini temel alan bilimsel bir yaklaşım. İnsanın yaşadığı her deneyim içeride işlenerek yüzünde kendini gösteriyor. Bu yaklaşımın temeli kişinin içinde, arka planda olanlar. Anne karnında başlayan hormonsal etkilerden, sinir sistemi yapıları, alışkanlıklar, güçlü ve zayıf yönler, yaşam deneyimleri kişinin yüzünde karşılık buluyor. Kişinin yüz çerçevesi, çerçeve içindeki yapılar, bu yapıların birbiriyle olan durumu belli kurallar içinde değerlendiriliyor. Fotoğraftan da yapılabiliyor. Ancak her fotoğraf uygun değil bunun da bazı kuralları var. Tek başına kullanıldığında da örtüşme oranı çok anlamlı ancak profil tanımlamanın diğer unsurlarıyla değerlendirildiğinde müthiş sonuçlar elde ettiğimizi görüyoruz. Bu çok heyecan verici…
-Siz ilk karşılaştığınız kişinin yüzünde ilk neye bakarsınız?
--Kendi bilgilerimin etkisiyle tabii ki o yüze ait gözüme çarpan en baskın işarete. Bu işaret her kişide farklıdır. Değerlendirmeye de oradan başlarım. İnsanlar yüzdeki unsurların anlamını bilmeseler bile farkında olmadan sezgisel, bilinçaltı birikimlerle aslında bunu çoğunlukla yapıyor. Sadece kendilerinde o hissin, izlenimin neden oluştuğunu, nereden kaynaklandığını bilmiyorlar. İşte morfopsikolojik yüz analizi bu açıklamayı kusursuza yakın bir oranda yapıyor.
-Anadolu da derler ki “Kaş göz gerisi söz” kaşlar ve gözler bu anlamda en önemli göstergeler diyebilir miyiz?
--Kaşlar kişinin karar alma süreçleriyle gözler ise bakış açılarımızı belirlemede önemli. Kaşların, gözlerin şeklinden, birbirlerine uzaklıkları, açıları gibi pek çok ayrıntının bir karşılığı var. Ancak yüz analizinde de sadece kaş/göz özelliklerini değerlendirmeye alarak çıkarım yapamayız. Yüz içinde farklı noktalardan bu çıkarımı doğrulayan ya da geçersiz kılan bilgiler alabiliriz. Örneğin kaşlar ve gözlerin aralarındaki mesafe bize bir şey anlatıyordur ancak bu anlatımı kişinin kulaklarının konumu desteklemez.
-Bir insanın yüzüne baktığımızda o kişiyle ilgili ne bilgiler görebiliriz? Burada sezgilerimiz mi önemli? Yani özellikle diyelim bir insanın yüzü bize o kişinin güvenilir ya da tehlikeli bir insan olduğu şeklinde bilgi verir mi?
--Verir. Hepimizde doğuştan bu sezgi zaten mevcut. Bilinçaltının birinci görevi bizi hayatta tutmak ve tehlikeden korumak. Bunu çoğu zaman anlamlandıramasak da hissederiz. Ancak bu sezgiyi somut temellere oturtan şey morfopsikolojik yüz analizi. Bu metodolojiyi kullanarak bir kişinin düşünme ve problem çözme yaklaşımlarını, karar alma mekanizmalarının nasıl işlediğini, bakış açılarını, risk alma seviyesini, iletişim sosyallik alanında nasıl olduğunu, yönetme ve yönlendirebilme becerisini, otorite durumunu ve stres direnci seviyesini, yalana yatkınlığını, sabır seviyesini değerlendirebiliriz. Hatta çocukluğuna ilişkin kimi bilgileri bile alabilir, geçmişte yaşadığı travmaları tahmin edebiliriz.
-Yüz analizinin doğruluk oranı nedir?
--Yurtdışında yapılan araştırmalar yüzde 80-85 oranında doğruluk gösterdiğini ortaya koymuş. Bu çok yüksek bir oran…
-Günümüzde pek çok kişi özellikle kadınlar yüzünde botoks gibi, dolgu gibi bir takım operasyonlar yaptırıyor. Hatta çok radikal değişimlere yol açan estetik ameliyatlar var. O zaman bu kişilerle ilgili yapılan yüz analizleri yanıltıcı olmaz mı?
--Profil tanımlama açısından baktığımızda önemli olan bu işlemlerin neden gerçekleştirildiği. Biliyoruz ki insan iç ve dış dinamiklerinin uyumuyla mutlu olan bir varlık. İçerideki istek ve ihtiyaç, örneğin daha otoriter görünmek, kendini ezdirmemek, üstünlük kurabilmek isteği, dışarıda bunu yansıtan parametrelerle uyuşmuyorsa kişi dışarıdaki dinamiği değiştirmek isteyecektir. Zamanla da iç ve dış dinamikleri uyumlu hale gelecektir. Bu kişilere analiz yaparken bunu bilmemiz önemli. Bu bilgiye sahip değilsek tabii ki bu işlemlerle yapılan analiz bizi yanıltır. Nefes alma sorunu olmayan bir kişinin niçin ameliyatla burnunu küçültüp havaya kaldırdığı, ince ve yay kaşlı birinin neden gidip de kalın kırık kaşlar yaptırdığı sadece güzellik endüstrisinin bir dayatması olamaz, asıl bizim açımızdan önemli olan bunun altında yatan psikolojik altyapıdır. Bu istekler ve işlemler kişiyle ilgili önemli bilgi verir.
-Eş seçiminde de bu analiz oldukça işe yarar mı?
--Yarar yaramasına da aşkın gözü kördür malum… Yoksa insan partner olarak seçeceği kişide hangi özellikleri önemser? Kişiden kişiye tanımları değişse bile öncelikle güven duygusu, paylaşımcılığı, sadakati, hoşgörüsü, sabır seviyesi, dürüstlüğü gibi pek çok özelliği yüz analizi yönetimiyle ortaya koyabiliriz. Çiftlerin yüz analizi karşılaştırmalarıyla birbirlerine hangi alanlarda uygun, hangi anlamda birbirlerini tamamlayıcı, hangi alanlarda çatışma yaşayabileceklerini belirleyebiliriz. Bu noktada aşkın kör gözünü biraz açmakta fayda var. Ayrıca bunun yüz analiziyle sınırlı kalmayıp profil tanımlamanın diğer unsurlarıyla birlikte değerlendirilmesi çok daha iyi sonuçlar verir.
Sosyal medya profilleri bize ne anlatır?
--Sosyal medya hesaplarının sahipleri hakkında çok şey söyler bu profiller. Öncelikle karşımızda gerçek mi fake bir hesap mı var, hesap sahibinin kişilik tipi, bu tipin özellikleri, gösterdiği ve gerçekte olduğu kişi, istekleri gibi pek çok konuda bilgi edinebiliriz bu profillerden. Orada görünen her profil fotoğrafı, her paylaşım, her paylaşımın altında yazılanlar, sayfada kullanılan renkler, durum güncellemeleri hepsi ayrı birer bilgi kaynağı profil tanımlama açısından.
-Yalan da yine sizin alanınıza giren çok ilginç bir konu. Yalan konusunda ne söyleyeceksiniz? Yalanın yüzde yüz tespiti mümkün mü? Filmlerde görüyoruz yalan makinaları var.
--Hayatı boyunca hiç yalan söylememiş bir insan var mıdır? Hiç sanmam. Yapılan araştırmalara göre yetişkin insanların yaklaşık % 90'ı evde veya iş yerinde, sosyal ortamlarında yalana şu ya da bu nedenle başvuruyor. Haydi doğru konuşalım: HEPİMİZ BİRAZ YALANCIYIZ... Burada beyazdan koyu tonlara doğru değişen yalanda asıl belirleyici unsur biraz da niyet. Öncelikle YALAN ve ALDATMA arasındaki ayrımı yapabilmek. Aldatma durumunda maddi ve manevi bir çıkar söz konusu olurken yalanda her zaman bir çıkar olmayabiliyor. Yani ölümcül bir hastalıkla boğuşan hastaya moralini bozmamak adına doktorun açıklamaları ve yakınlarının söylediği sözler buna örnek verilebilir..Yalanlı hayat çocukluk çağında ebeveynlerin tepkileri ve sosyal çevrenin davranışları sonucu 'kendine kızılmaması' için başlar ve gençlik çağlarında yine aynı nedenlere bağlı olarak ilgi çekmekten, sorumluluklardan kaçmaya kadar pek çok nedene bağlı olarak devam edebilir. Yüzde yüz tespit edilebilmesi durumu ise yalanın türüne, söyleyen kişinin o yalanı ne kadar içselleştirdiğine, kendisine yöneltilen doğru sorulara bağlı. Kişinin sinir sistemi işleyişi yalan tespitinde en büyük dayanak. Bunun için öncelikle bilgi toplama, doğru gözlem yapabilme, doğru sorular sorabilme ve bunlar ışığında sonuç çıkarma durumu söz konusu. O filmlerde gördüğünüz yalan makineleri sadece deri tepkisi ve tansiyon verileriyle sınırlıdır. İşin aslı o kadar basit değil…
-Biraz da işin uzmanlık kısmına bakalım, ülkemizde henüz çok yeni olmakla birlikte sık sık duymaya başladığımız bir alan. Profil Uzmanı olmak için nasıl bir eğitim almak gerekir? Bu eğitimi veren kurumlar var mı? Herkes profil uzmanı olabilir mi ya da yüz analizi yapabilir mi?
--Profil tanımlama vurguladığımız gibi artık güvenlik dışında insanın olduğu, iletişim halinde olunan her alanda kullanılabilen bir sistem. Bilimsel araştırmalar ışığında gelişime açık, mükemmele yakın bir insan tanıma sistemi. Ülkemizde ise güvenlik dışında kullanım alanları daha yeni yeni tanınmaya, bilinmeye başlanıyor. Bu tanınırlığı yaygınlaştırmak için değerli hocalarımızla Ankara’da ‘Profil Tanımlama ve Yalan Araştırma Derneği’ adında bir oluşum gerçekleştirdik. Bu oluşum bünyesinde yapılan atölye çalışmalarıyla sınırlı sayıda uzman arkadaşlarımızla eğitimler veriyoruz. Bu alanın bizim kullandığımız metodolojiyle en azından İletişim Fakültelerinde, Hukuk fakültelerinde mutlaka ders olarak yer alması amaçlarımızdan biri, bunun için çabalarımız sürüyor. Derneğimiz bünyesinde olsun, diğer özel eğitim kurumlarıyla olsun bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda uzmanla üniversite onaylı uzmanlık sertifikası veren eğitimler düzenleniyor. Ancak bu konuda eğitim almak isteyen kişiler, öncelikle bu eğitimi doğru kişilerden almaya özen göstermeli. Başta İletişim, hukuk, psikoloji, adli bilimler, sosyoloji, antropoloji alanında öğrenim gören öğrenciler olmak üzere insanı tanıma ve anlama konusunda kendini geliştirmek isteyen herkes bu eğitimi alabilir, profil tanımlama ve yüz analizi uzmanı olabilir. Eğitimlerle ilgili daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler www.yuzkitabi.org sitesinden ya da instagramda #yüzkitabi profiling sayfalarından bana ulaşabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.