KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

“Nelere inandığı, nasıl inandığı ve ne için inandığını bilmesi büyük önem arz eder...” diyen Özel Konya Başak Anadolu Lisesi Müdürü Yılmaz Taşcı’nın gazetemiz için farklı bir perspektiften ele aldığı COVID 19 sürecine yönelik düşüncelerini, okuyucularımıza sunuyoruz…
KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

Gerçeği kendilerine tabi kılmak isteyenleri fark edemediğimiz süreçlerde, hakikatlere ulaşmamız ve her türlü "Virüsle!" başarılı bir şekilde mücadele ancak bir hayal olacaktır.

Kişinin bu vb. olaylar karşısında ki tavrı başta olmak üzere;

“Nelere inandığı, nasıl inandığı ve ne için inandığını bilmesi büyük önem arz eder...” diyerek sözlerine başlayan Özel Konya Başak Anadolu Lisesi Müdürü Yılmaz Taşcı’nın gazetemiz için farklı bir perspektiften ele aldığı COVID 19 sürecine yönelik düşüncelerini, siz değerli okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz…

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

 

Sözleriniz arasında kişilerin olaylar karşısındaki tavrına değindiniz. Burada sunulan bilgi ve olayları doğru tanımlama, adını doğru koyma büyük önem arz ediyor. Aynı zamanda bir Biyolog olduğunuzu biliyoruz. Toplumun kafasındaki “Pandemi” ile tanımı örtüşmüyor gibi. Bu konuda kısa bir tanım yaparsak pandemi deyince ne anlamalıyız?

-Pandemi sürecinde karıştırılmaması için endemik, epidemik kavramlarına da değinmek gerekiyor. İsterseniz üç kavramı da kısaca tanımlayalım.

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

Endemik: Belirli bir coğrafi alandaki toplulukta, hastalığın veya hastalık etkeninin sürekli bulunması anlamına gelir. Sıtma bu duruma örnek verilebilir. Sıtma en çok Güney Amerika ve Afrika’da görülür ve ölümlerin % 91’i Afrika kıtasındadır. Sıtma vakaları İngiltere’de de görülür ancak hastalık etkeni olan Anopheles cinsi sivrisinekler mevcut değildir yani sıtma İngiltere için endemik değildir. Hastalık farklı bir ülkede kapılmış ya da sinikler bir şekilde ülkeye girmiş olabilir (uçak, gemi gibi).

Epidemik: Bir hastalığın lokal (bölgesel) olarak çok hızlı yayılıp salgın oluşturuyorsa bu durum için “epidemik” terimi kullanılır. Pekçok salgın epidemiktir. Epidemik kelimesi, Yunanca epidemia kelimesinden türetilmiştir. Epi “üzerinde” ve demos “halk” demektir. Epidemik bir salgında, hastalık hızlıca yayılır ve belli bir bölgedeki ya da ülkedeki insanların birçoğunu neredeyse aynı anda etkiler. Epidemik salgına yol açan hastalık, bölgeseldir. Aniden yayılmaya başlaması söz konusudur.

Pandemik: Epidemik gibi Yunanca’dan gelmektedir. Pan “tamamı-hepsi” ve demos “halk”. Bir salgının pandemik olduğu söylendiğinde Dünya’nın pek çok farklı bölgesini etkisi altına aldığı anlaşılır. Pandemik hastalıklar, küresel ölçekte bir tehlikenin varlığını belirtir. Veba, corona, AIDS vb salgınları örnek teşkil eder.

Günümüz de güncel olanı ve uğraş verdiğimiz “COVID 19” bilinen en canlı örneği olarak aramızda…

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

 

 

İSPANYOL GRİBİ VE COVID-19

COVID sürecinde konuşulan, gündeme getirilen, geçmişte ilk akla gelen salgınlardan birisi de İspanyol gribi idi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

-100 yıl öncesi ve bir kaç ayrıntı... Virüsün hedef kitlesi, COVID 19'a göre farklı olsa da "Olayların tekerrürü"… Zaman zaman medyada gündeme gelen İspanyol gribi; 1918 - 1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır.

İspanyol Gribi, 500 milyondan fazla kişiye bulaşması sonucu 18 ay içinde 50 ile 100-140 milyon arası insanın (o dönemde yaşayan dünya nüfusun %15'i) ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur. İspanyol Gribinin bir özelliği, zayıf, yaşlı ve çocuklardan çok, sağlıklı genç erişkinleri etkilemiş olmasıdır.

Salgın İspanya'da başlamamasına rağmen İspanyol nezlesi olarak adlandırılmasının sebebi ise İspanya'nın, Birinci Dünya Savaşı'nda yer almamış olması ve askerî sansür nedeniyle diğer Avrupa devletlerinde salgından söz edilmezken İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme getirmiş olmasıdır.

İspanyol nezlesi ilk kez 11 Mart 1918'de ABD'nin New Mexico eyaletinde tespit edildiği söyleniyor. Salgın 1918 Eylül-Kasım aylarında zirve noktasına ulaşmış ve Osmanlı dahil tüm dünya ülkelerini etkilemiştir.

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

 

ÇÜNKÜ VİRÜS BEDENE, KORKU RUHA ETKİ EDİYOR

 

Bu tarz salgınlar ekonomik yönden ciddi sorunlar oluşturmuş ve oluşturmaya da devam ediyor. Bu konuda sohbetimiz esnasında CORONA REZERV Mİ OLDU DOLARA? İfadesini kullandınız. Yine tüm ülkeler dikkatli olmalı “tavistock etkisine kapılmamalı" dediniz. Bununla ne demek istediniz?

-IMF ve Dünya Bankası'nın Corona için ayırdığı milyar dolarlar, Swaplar, belirlenen ülkeler için yapılacak yardımlar...!  Dünya genelindeki büyük salgınlarda para dengeleri sürekli değişmiş. Örneğin Marsilya Salgınında Fransız Frangı, Kolera Salgınında İngiliz Sterlini, İspanyol gribinde de Amerikan doları yükselişe geçmiş... Değişmeyen gerçeklerden biri de; bu tarz dönemlerde küresel ekonomiyi yönetenlerce, yardım yapılan ülkelerin 'tavuklarına değil her zaman yumurtalarına" göz dikilmiştir. Bilirler ki; tavuklara el konulursa, beklenen yumurtalara hiç bir zaman sahip olamayacaklar...

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

COVID 19(Corona), dünya üzerinde bir nevi "tavistock" aracı/tehlikesine dönüşmemeli!

Toplumlarda yaşanabilecek durumlar şunlar olabilir: Moral değerlerini yitirme,-Zihni bölünmeler,-Zihni ayrışmalar...

İbn-i Sina der ki: ‘Kara topraktan gökteki yıldızlara kadar, en bilge sözlerin ve işlerin sırrına erdim, iki yüzlülükten kurtuldum, bütün düğümleri çözdüm; çözemediğim tek düğüm, o da ölüm…’

Korku virüsten daha hızlı yayıldı/yayılıyor. Çünkü virüs bedene, korku ruha etki etmekte.

Enformatik çağda tedbiri elden bırakmayıp, korkuya kapılmadan, zorlukların iki kolaylık arasında olduğu bilinciyle hareket etmek inancımızın ve kadim kültürümüzün bize sunduğu bir öğreti. Asıl sorun sosyal medya üzerinden oluşturulan algı. Bu süreçte zihinlerini yönetemeyen insanlar corona (COVID-19) virüsünden ziyade en çok bu olumsuz algılardan etkilenecektir...  Köklerinden sökülmüş insanların, değerlerin sınırsızca çarpıştığı modern zamanlarda toplumda oluşacak kaos, herkesi bir girdabın içine çeker; insanı ölüm korkusuyla yaşamaya zorlar, bu da beraberinde farklı psikolojik rahatsızlıklara yol açabilir.

Etkilenmemek için çözüm; Değerlerini canlı tutmak, bedeni, aklı ve ruhu doğru beslemek...

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

COVID19 'lu günlerde sıkça gündemimiz de yer edinen aşı, ilaç, bağışıklık sistemi hakkında kısa bilgi istersek bu kavramları nasıl anlamalıyız?

-Malum gündem de en canlı tartışma konularından bir tanesi de AŞI konusu…

Aşı; İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri v.b. mikropların hastalık yapma karakterlerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin (toksinler) etkilerinin ortadan kaldırılarak, geliştirilen biyolojik maddelerdir. Günümüzde geçmişten gelen tecrübelerle daha güvenilir bulunan, uzun vadede sonuçlarının öngörülebildiği İnaktif yöntemle üretilen aşılar olduğu gibi, Biyoteknolojik çalışmaların hız kazandığı günümüzde Virüsün genetik yoluyla geliştirilen, kısa vadede iyi sonuçlar verdiği, ancak orta ve uzun vadede nasıl etkiler oluşturacağını henüz bilmediğimiz mRNA aşıları da üretilebiliyor. Türkiye’nin beklediği Sinovac aşısı(CoronaVac) bahse konu inaktif aşılara bir örnek iken, Daha çok Avrupa ülkelerinin tercih ettiği BioNTechPfizer ve Moderna ise mRNA aşılarına örnek verilebilir.

İlaç; Hastalığa karşı koruma, Enfeksiyon /İnfeksiyon sebeplerini yok etmek için, Enfeksiyon yüzünden hasta olanların semptomlarını gidermek için vb. kullanılan doğal,yarı sentetik,sentetik preparatlardır.

Bağışıklık sistemi; Bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır...

KORKU VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILDI

ODALARININ KAPISINI TAMAMEN EVE KAPATAN BİR NESİL…

12 Mart 2020 tarihinde başlayan pandemi dönemiyle birlikte sadece sağlık alanı değil, yaşamın hemen her alanı etkilendi. Ev de kal çağrısıyla bir süreci yaşadık. Bu konuda farklı bir bakış açısıyla olayları ele alırsak neler söylemek istersiniz?

-Evrensel boyutu olan sorunlar, evrensel boyutta cevaplar bekler... Modern insan, evden koptu... Modern hastalıkların reçetesi; "eve dönüş" oldu... Korona ile mücadele de tüm dünyada ilk önerilen tedbir "Evde kal" çağrısı oldu. Ev kalbin olduğu yerdir diyerek tüm dünyada insanlık gönüllü/ gönülsüz bu çağrıya kulak verdi halen kısıtlamalar kapsamında kulak vermeye de devam ediyoruz. Anlaşıldı ki; insanlığın biraz yavaşlamaya ve fark etmeye ihtiyacı vardı...

Zihinleri değiştirmeyi başaranlar, tarihin akışını da değiştirirler bunu en canlı şekilde yaşıyor ve görüyoruz. Toplum mühendisliği ve komplo teorileri bir kenara bırakılırsa, dünya genelinde Corona (COVID19) önlemi için tekrar eve olan çağrı bir fırsat olacak mı, insanlığın hayata olan, beklenen bakışını değiştirecek, yeni normale adapte olabilecek mi? Sorularına aldığımız cevaba bakarsak, zaman ve yaşananlar gösterdi ki; insanlık yeni normale alışamadı. Bu ve benzeri salgınlarda inanç, bilgi ve bilinç yokluğunun/yoksunluğun meydana getireceği durumlardan birisi de isyan tuzağına düşme olacaktır...

İnancımız gereği, "Zorluklar iki kolaylık arasındadır "müjdesiyle, bu sorunun da çözüleceğini biliyoruz. Ancak dikkat etmemiz gereken çok önemli bir konu var: Günümüz İnsanı, evinin kapısını dışarı kapatmakla kalmadı, evin içinde de odasının kapısını eve kapattı. Tedbir amaçlı uzaktan eğitimin yapıldığı bu dönemde özellikle de gençlerimiz.

Bu duruma dikkat edilmez ve önemsenmezse, toplumda COVID 19'a karşı önlem alınırken, süreç çok yönlü ele alınmazsa, bireylerde istenmeyen psikolojik sorunlar oluşabileceği de dile getiriliyor ve yavaş yavaş etkisini de hissettiriyor. Pascal'ın güzel bir sözü akla geliyor! “Mutsuzluğun tek nedeni, insanın tek başına odasında nasıl oturacağını bilememesidir” diye.

Özelde gençlerimiz bu konu da ihmal edilmemeli. Gençliğimiz pandemi günlerinde anlamsızlık kaygısı yaşıyor mu?  Zaman tasavvurları nasıl işliyor? Ruh ve gönül dünyaları ne alem de? Odalarının kapısını tamamen eve kapatan bir nesil, dijital ortamda sadece göz odaklı uyarılmalara, anlık baskılara maruz kalacak, zamandan kopma algısı yaşayacaktır.

Bir nevi “derealizasyon” benzeri bir durum. Geçmişinin kazanımlarından bi haber, geleceğe yönelik amaçlardan yoksun, tefekkürü unutan bir nesil, hiç birimizin istemeyeceği bir durumdur.

GENÇLER YALNIZLAŞMAMALI, YABANCILAŞMAMALI

Dünya çapında yaklaşık 1,5 milyar, Türkiye’de de yaklaşık 20 milyon öğrenci pandemi sürecinde örgün eğitim aldıkları okullarından ayrı kaldı/kalmaya devam ediyor. Gençlerimizin teknolojik çağda ve özellikle içinde bulundukları pandemi sürecinde yetişkinlere ve eğitimcilere düşen görevler nelerdir?

-Aldığımız yolda ışık kaynağımız olan “Niyetimiz” büyük önem arz etmektedir. Tüm eğitim camiası olarak toplumları etkileyen/dönüştüren teknolojik çağda, kuşaklar arasındaki farktan korkmak yerine yönetilmesi gereken bir sürecin içerisindeyiz... Bu süreçte hızlı yaşayan, hızlı tüketen, bizim neslimize göre bir nevi dijital yerli kabul edilebilecek gençlerimizin “epistemik bir köleliğe” düşmeden onların; yalnızlaşmaması, kendi toplumuna yabancılaşmaması, anlam kaygısına düşmemesi ve farkındalıklarını yitirmemesi adına teknolojinin ve sanal dünyanın içine girmek, aslında Z kuşağına yanaşmak, yakınlaşmak kaçınılmaz bir hal almıştır.  İçinde yaşadığımız süreçte onları anlamanın ve aynı dili konuşmanın başka bir yolu da görülmemekte. Tabi duyguları da ihmal etmemek şartıyla…

 

Peki, Süreçte ne yapılıyor/yapılacak?

-Bir şeyleri yapmakla, bir şeyi zamanın ruhuna uygun ve yaşanılan olaylara göre doğru yapmak dönemlerini en canlı şekilde yaşıyoruz

Corona öncesi/ sonrası... Değişim yaşanıyor/ yaşanacak. Değişimin dinamiklerini doğru okumakla yetinmeyip, o dinamiklere teslim olan değil, teslim alan olabilmek. Ebeveynler,eğitimciler ve toplumda söz sahibi olan kişilerin sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi başarması,İlmimizi, aklımızı ve anlayışımızı arttır diyen, kavli ve fiili duaları yapabilecek bir ruha sahip nesli en büyük zenginlik saymak ve bu yol da gerekli adımları atmaktan hiç bir zaman geri durmayıp, aksiyoner ve etkileyen olmayı başarırsak, reaksiyoner ve etkilenen olmaktan kurtulabiliriz.

PSİKOLOJİK VE SOSYOLOJİK YÖNLER İHMAL EDİLMEMELİ

 

COVID 19 vb. durumları aşmak için; yaşanılan olaylardan ve vakti zamandan büyük olmayı başarmak/başarabilmek bilinciyle hareket etme becerisine sahip toplumlar ayakta kalabilecek derken neyi ima ettiniz?

-“Devran ne zamanda ola ahir/Her devrinde ne ola zahir" ...

Olan/Olması gereken ! Olanla özdeşleşir/ bütünleşirsen, olması gerekenlere kör olursun... Bu kapsamda, Coronaya karşı yürütülen tüm çaba ve gayretler uzun süre toplumda sadece beden sağlığı ekseninde ele alındı. Ruhsal, psikolojik ve sosyolojik yönler de ihmal edilmemelidir...  Aksi durum, toplumlarda epistemik köleliğe kapıları sonuna kadar açacaktır... Atasoy MÜFTÜOĞLU’nun kaleme aldığı HİÇLİK'LE YÜZLEŞMEK adlı yazısında güzel bir mesaj var dikkate alınması gereken: Günümüzde, koronavirüs küresel sağlık krizi/kâbusu sebebiyle, bütün toplumlar-kültürler, yaşadığımız bu gerçekliği bilimselleştirmeye çalışıyor. Günümüz dünyasında toplumlar ve kültürler, gerçekliğinin nasıl insanileştirilebileceğini, nasıl ahlakileştirilebileceğini, nasıl vicdanileştirilebileceğini hiçbir şekilde bilmiyor...

 

Bir kez daha gördük ki sadece bilgi tek başına etkili olmuyor. Ancak duyguyla birleşince etkisini gösterebiliyor diye düşündüğünüzü, sosyal disiplin ve irade imtihanlarından geçtiğimizi söylediniz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

-Yaşanılan her değişimin sırası ile;

→ Şok →Reddetme →Öfkelenme →Depresyon, → Kabul Etme ve →Uyum şeklinde ilerlediğini bilmek zorundayız.

Sosyal Disiplin/İrade İmtihanı... İmtihan bu, yeri gelir; Talut ve Calut Kıssasında olduğu gibi Nehir suyuna ulaşınca verilen emire rağmen sınır tanımaksızın kana kana su içenler ve su ile çözülen iradeler...

Balıklara ulaşma sevdası ve verilen yasaklara karşı çözülen iradeler... Uhud’da Okçular tepesinde çözülen iradeler… Zer ile çözülen iradeler... Zen ile çözülen iradeler...  

Sosyal disiplinin toplumda hayat bulması için, hangi alanda olursa olsun, Toplumu sadece bilgilendirmek yetmiyor... Toplumun büyük kesimi COVID 19 virüsü hakkında medyada ilk günden beri kanal kanal gezen hiç tanımadığı uzmanlardan bilgi sahibi oldu.

Yaşanan zor zamanlar ve gerçekleşen olaylar, içinde yaşadığımız toplumu ve kendimizi tanıma fırsatını bizlere sundu. Sokağa çıkma yasağı öncesinde ve sonrasında toplumun gösterdiği reflekslere bakarak bir kez daha gördük ki; bilmek yetmiyor, anlamakta gerekiyor. Kazandırılmak istenen bilgi; Değer, Duygu, Düşünce ve Davranış boyutuyla da ele alınmadıkça sosyal disipline ve irade eğitimine istenen katkıyı sağlayamıyor.  Görünen manzarada, içinde yaşadığımız ve her yönüyle bizim olan toplumumuzla ilgili olarak; Bilgiden, yanlış bilinç, oluşan yanlış bilinçten de linç durumları oluşabileceğine dikkat ederek, ayrıştırıcı söylemlerden ve paylaşımlardan uzak durmamız gerektiğinin de farkında olmalıyız.  Verilen bilgi ve uyarıların toplumda kabulü ve istenen davranışa dönüşümü için her kes sorumluluk bilinciyle hareket etmeli/etmeye devam etmeli, virüsün toplumda istediği korkulara ve ayrışmalara fırsat vermemeli, akabinde; Rabbimizden rahmet talebiyle içinde bulunduğumuz durumdan bir kurtuluş yolu hazırlamasını da mağarada kalan gençlerin samimiyetiyle (Kef-10) talep etmeliyiz...

ÖNCE TEDBİR SONRA GÜVEN

 

COVID 19'lu günlerde/krizlerde engelleri aşmak, edilgin olmamak için sahip olunması gereken bazı beceriler sizce nelerdir?

Olumlu tutum geliştirme, umut sahibi olma, sebatlı olma, uyumlu olma, özyeterlik, ubudiyet bilinciyle hareket edebilme yeteneği... Sınırları aşıp gelen davetsiz misafirin çantasında belirsizlik, güvensizlik hissiyatı da varsa; edilgin olmaktan kurtulmanın çaresi; önce tedbir, sonra güvendir.”

 

Yaptığınız açıklamalar ve görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz. Son olarak neler söylemek istersiniz?

-COVID 19’u (Corona)  Sosyal Mesafe, Maske ve Hijyen başta olmak üzere alınan tüm tedbirlere riayet ederek hep birlikte yeneceğiz diye düşünüyorum. Mazisi güçlü olan bu millet; geçmişten getirdiği kadim medeniyeti, güçlü mirası, sahip olduğu değerler, akıl ve vicdanıyla bu zorlu süreçten de hep birlikte çıkmayı başaracak ve hem sahada hem masada güçlü bir millet ve devlet olarak, sahip olduğu duygularla insanlığı seven temiz yürekler olarak kalmaya, umut olmaya ve yol almaya devam edecektir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.