"Mutluluğun sağlıklı bağırsakla ilişkisi artık kanıtlanmıştır"
RÖPORTAJ: HANDE İPEKGİL
Bağırsaklarımızın trilyonlarca mikroba ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Her bir farklı mikrop grubu farklı gıdalarla gelişiyor. Dolayısıyla farklı gıdalar tüketmek bağırsak sağlımızı geliştiriyor. Bu yüzden bağırsak sağlığına önem vermek, ruh ve beden sağlığı için oldukça önemli bir konu. Bu arada son yıllarda bağırsak sağlığı üzerine yapılan pek çok araştırma sayesinde bugün bağırsak sağlığının beyin sağlığıyla yakın bir ilişki içerisinde olduğunu biliyoruz. Öyle ki bağırsak artık “ikinci beyin” olarak anılıyor. Peki ama neden? Bağırsak sağlığı neden çok önemli Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof Dr Meltem Yalınay ile konuştuk.
-Hocam öncelikle bağırsak sağlığı nedir, bağırsak düzgün çalışmazsa ne olur anlatır mısınız?
-Bağırsak mikrobiyotası sağlık ve hastalıkta insan için büyük önem taşımaktadır. Bu mikroorganizmaların bir kısmı zararsız bir şekilde bizimle yaşar, bir kısmı ise fırsat bulunca hastalık yapar. Bağırsak mikrobiyotasının vitamin sentezi, yağ asiti metabolizması, trigliserid metabolizması gibi normal vücut fonksiyonlarına çok önemli etkileri vardır. Bu bakterilerin bazı metabolizma ürünlerinin birçok metabolik hastalığa etkisi vardır. Günümüzün en önemli problemlerinden biri olan fazla kilo, mikroorganizma oran değişiklikleri ve onların kendi metabolizma ürünlerinin bizim vücut salgılarımızın ve organlarımızın çalışmasını etkilemeleri ile gerçekleşir. Nörotransmitter denilen salgılar yoluyla da bağırsak beyin aksı üzerinden duygusal durumumuz üzerine de önemli etkiler göstermekte ve depresyon, kaygı bozuklukları üzerine olan etkileri yapılan araştırmalarda da bilimsel olarak gösterilmiştir.
-Hemen hemen pek çok kişide karın ağrısı, ishal, kabızlık, şişkinlik, mide bulantısı gibi bağırsak hastalıklarının görüldüğünü biliyoruz. Ve bunların çoğuna da nasılsa geçer gözüyle bakıyoruz, normalleştiriyoruz. Peki aslında bu rahatsızlıkların ortaya çıkma sebebi nedir, bağırsak sağlığını ne bozar?
-Bağırsakta bizimle birlikte yaşayan bu küçük canlı topluluğu, bireysel farklılıklar gösteren dinamik bir sistemdir. Anne karnında başlayan süreçte bakterilerin vücudumuza yerleşmesi başlar ve doğumla birlikte bağırsaklarımıza hızla yerleşirler. İlerleyen yaşlarda yaşam tarzı, çeşitli ilaçların özellikle antibiyotik kullanımı (antiinflamatuvar, proton pompa inhibitörleri, antidepresan), anne sütü, beslenme şekli gibi çevresel faktörlerden etkilenerek o kişiye özel mikrobiyota yapısı oluşmaktadır.
Hipokrat’ın bir sözü var; “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar.” diyor. Kanser süreçleri, yaşlanma, hipertansiyon, depresyon, günümüzün önemli hastalıklarından bir tanesi olan obeziteye yol açan alt endokrin sebepleri oluşturan metabolik sendrom, tip 2 diyabet gibi hastalıkların aslında bağırsakta bulunan bakterilerin oranlarının değişikliği ile ilişkisi ortaya konmuştur. Üzerinde önemle çalışılan bir alan ve yapılan çalışmalar bize, bağırsak normal florasındaki popülasyondaki dengesizliklerin, kişide biraz önce bahsedilen hastalıklara çok ciddi zemin hazırlayabildiğini gösteriyor. Bağırsakta bulunan bakterilerin dengesi bozulunca (disbiyozis) sızdıran (geçirgen) bağırsak (leaky gut) oluşur. Belirtileri ise, şişkinlik, sindirim problemleri (kabızlık, ishal), yorgunluk, halsizlik, bitkinlik, sık hastalanma, fibromiyalji, sebebi bulunamayan baş ağrıları ve migren, duygulanım bozuklukları, gıda duyarlılıkları, alerjiler, kilo alma, metabolik sendrom, obezitedir.
-Peki bağırsak tembelliği (kabızlık) neden olur? Şunu da çok merak ediyorum; bağırsak çalıştırıcı kür tariflerine sıklıkla rastlıyoruz. O kürleri ne kadar sıklıkla uygulamak gerekir ve kürlerle ilgili tariflerde nelere dikkat etmeliyiz?
-Beslenme yanlışları, gıda duyarlılıkları, enfeksiyonlar, antibiyotik, proton pompa inhibitörleri, anti depresan kullanımı, stress bağırsak mikroplarımızın dengesini bozması sebebiyle kabızlık gibi dışkılama düzen bozulmamalarına neden olur. Kürden neyi kasdettiğiniz çok önemli. Doğru ve dengeli beslenme, nitelikli zeytinyağ tüketimi, bol su tüketimi basit ama önemli kurallardır.
Devam eden kabızlıkların bağırsak mikrobiyom analizleri ve ilişkili gastroenteroloji değerlendirmeleri ile ortaya konması tedavi ve önerilerin o doğrultularda yapılması gerekir.
-Yeşil çayı sormadan geçmek istemiyorum. Yeşil çay gerçekten bağırsakları temizler mi ve sık kullanımının zararları olur mu?
-Yeşil çay anti oksidan özelliktedir. Dokunun toksisiteden korunmasında sınırlı bir etkisi vardır. Her şeyin denge halinde kullanımı önemlidir. Günde 2 fincan kullanımı yeterlidir. Fazla tüketim önerilmez.
-Fonksiyonel gıda, fermente ürün nedir?
-Fonksiyonel gıdalar; temel beslenmenin ötesinde vücut için faydaları olan, belirli hastalıkların önlenmesinde ve hastalığa yakalanma riskinin azaltılmasında rol oynayan yani sağlığa bir fayda sağlayan gıdalar olarak tanımlanmaktadır. Bu faydaları sağlayan bileşenler, besinlerin içinde doğal olarak bulunabildiği gibi besinler işlenerek dışardan da eklenebilmektedir.
Fermente ürünler bitkisel ve hayvansal ürünlerinden doğal yolla ya da başlatıcı kültürlerin eklenmesiyle üretilen ürünler olarak tanımlanmaktadır. Fermente yiyecek ve içecekler, bakteri, maya ve mantarlar gibi mikroorganizmalar ve enzimler aracılığıyla üretilmektedir.Fermantasyon, mikroorganizmaların laktik asit, etanol ve diğer metabolik yan ürünlerle gıdaları başka ürünlere dönüştürdüğü bir süreçtir. Turşu, yogurt, tarhana örnek verilebilir.
-Probiyotik ürünler ve faydalarını da merak ediyorum. Probiyotik takviyesi gerçekten işe yarıyor mu?
-Probiyotikler “yeterli miktarda alındıklarında endojen mikrofloranın özelliklerini geliştirerek, konak sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalar” olarak tanımlanmaktadır. Bir ürünün probiyotik olarak tanımlanma için insan kaynaklı olması, mide asiditesi ve safra asitlerine karşı dirençli olması, sindirim kanalında canlı kalabilmesi, bağırsak epiteline tutunabilmesi, doğal floraya adapte olması, sindirim sisteminde kolonize olabilmesi, antimikrobiyal maddeler salgılayabilmesi (bakteriosin gibi), patojen ve toksik olmaması, konakçı sağlığı üzerinde olumlu etkileri olması ve üretim ve depolama sırasında stabil olması, canlı kalabilmesi gerekmektedir. Probiyotiklerin Chron’s hastalığı, ülseratif kolit ve irritabl bağırsak sendromu gibi gastrointestinal sistem hastalıklarındaki tedavi edici etkilerinin yanında obezite gibi pek çok hastalık üzerindeki olumlu etkilerini bağırsaktaki bakteri kompozisyonunu değiştirerek yaptığı kabul edilmektedir.
Probiyotik, seçilmiş bakterilerin belli konsantrasyonda hazırlanmasıyla oluşturulmuş formüllerdir. Probiyotiklere güncel yaklaşım metagenom analizleri ile kişiye özel bakteri desteğinin belirlenebilmesi yönündedir. Canlı bakterilerden oluşmuş destek ürünler olduğu için uzman kontrolünde önerilmesi uygundur. Ülkemizde ilk kez tarafımızca hazırlanmış olan Türkiye Probiyotik Rehberi’nden kullanımda olan probiyotik preparatlarına ulaşmak mümkündür.
Doğru probiyotik bağırsağı be bağışıklık yanıtını düzenler.
-Anlıyoruz ki güçlü bir bağışıklık için bağırsak dostu besinler önemli. Tavsiyeleriniz neler?
-Dengeli beslenme önemlidir.
-Bu arada bilim dünyasından gelen araştırmalar şaşırtmaya devam ediyor. Sağlığımız için oldukça etkili olduğu bilinen ve vücudun ikinci beyni olarak bilinen bağırsaklarımızın hafıza üzerinde de etkili olduğuna dair yeni bilgiler ortaya çıktı. Bağırsak Florası hafızayı nasıl etkiliyor hocam?
-Bağırsak mikrobiyotamızda bulunan ve fayda sağlayan mikroorganizmaların yediklerimizi sindirirken açığa çıkan kısa zincirli yağ asidi gibi düşük molekül ağırlıklı maddeler bağırsak sinir iletilerini birebir etkilemektedir. Enterik sinir sistemi milyonlarca nöronal bağlantı içermektedir ve bu mikroorganizma parçalanma son ürünleri vücudumuzda bulunan tüm nörotransmitter ve hormonal salgıların düzenlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle bağırsaklar ikinci beyin olarak adlandırılmaktadır. Bağırsak mikrobiyota yapısında faydalı ve zararlı bakteri oranının bozulması bağırsak geçirgenliğini değiştirmekte ve sızdıran bağırsak oluşmasına yol açmaktadır. Sızdıran bağırsak düşük düzeyli inflamasyona ve artan inflamatuvar sitokinler nöroinflamasyona neden olmaktadır. Mukozal immün sistem aktivasyonu ile inflamatuvar ve nöroaktif mediatörlerin salınımı ve sistemik dolaşımla ulaştığı beyinde kognitif ve davranış değişikliklerine yol açmaktadır. Bağırsak mikroorganizma popülasyonu ile konak arasındaki karmaşık ilişki nedeniyle mikrobiyota bağırsak-beyin ekseni tanımlaması yapılmaktadır.
Sinirsel aktivasyon molekülleri serotonin, melatonin, histamin ve asetilkolin gibi diğer mikroorganizma türevli moleküllerin de mikrobiyota bağırsak-beyin aksında rolü vardır. Stres gibi merkezi uyarılar mukozal bağışıklığı, bağırsak mikrobiyotasını ve bağırsak bariyer fonksiyonunu bozar. Bu dengesizlik sonucuna, esas etkisi merkezi sinir sisteminde bulunan ancak % 95 bağırsaktan sentezlenen serotonin örnek olarak verilebilir. Bu nörotransmitter dengesizliği depresyonla birebir ilişkilidir. Nörotransmitter denilen salgılar yoluyla da bağırsak beyin aksı üzerinden ruh durumumuz üzerine de önemli etkiler göstermekte ve depresyon, kaygı bozuklukları üzerine olan etkileri yapılan araştırmalarda da bilimsel olarak gösterilmiştir. Yani mutluluğun sağlıklı bağırsakla ilişkisi artık kanıtlanmıştır.
-Hastalıkların duygusal sebepleri de artık çok konuşulan ve araştırılan konuların başında geliyor. Her organın bir duygusu var deniyor. Bağırsak "duygusal beyin" olarak tanımlanıyor ve öfke, anksiyete, üzüntü, sevinç gibi duyguların bağırsağı etkilediği söyleniyor. Bu konudaki görüşleriniz neler?
-Bağırsak beyin ekseni sonucudur.
Kaynak:BBN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.