"Normalleşmeye Çalıştığımız Günlerin Buruk Olsa da Birlik ile Güçlenen Bayramı"
RÖPORTAJ: YELDA HEDİYE BOYRAZ
Araştırmacı Yazar Beyzanur Yılmaz ile deprem sonrası normalleşme süreci, yakınlarını kaybeden afetzedelerin sevdikleri olmadan geçireceği ilk bayram ve Ramazan Bayramının deprem sonrası normalleşme sürecinde toplumsal bağların güçlendirilmesi üzerine söyleşi gerçekleştirdik
Deprem sonrası normalleşme sürecinde hangi aşamaya geldik?
Deprem ülke olarak telafisi zor olan bir doğal afet olmakla birlikte kimilerimizin yakınlarını kaybettiği, beraberinde psikolojik travmaları oluşturan veyahut doğrudan etkilenmesek de dolaylı olarak hemen herkesin mutlaka psikolojik olarak etkilendiği ve ülkemizin bu süreçte tek yürek attığı sarsıcı bir olaydı.
Depremin gerçekleştikten sonraki akut döneminde çok çabaladık. Ülke olarak birlik ve beraberlik içerisinde tek yürek olduk. Temel ihtiyaçların karşılanması adına seferberlik içerisindeydik. Devamında psikolojik desteğin gerekliliğine binaen uzmanlarımız bu konuda faaliyet içerisine girdiler. Maddi ve manevi anlamda birçok yönden ayağa kalkma sürecinde olmaya çalışsak da şu an galiba yas süreci ve travmaların hayatımıza etkisini henüz aşabilmiş değiliz. Bunu depremi doğrudan yaşayanlar için söylüyorum ancak dolaylı etkilenen kişiler için bu süreç biraz daha hızlı ilerliyor diyebilirim.
Manevi perspektiften normalleşme sürecine ne şekilde katkı sağlayabiliriz?
Bu sürece katkı olarak maddi ihtiyaç ve gereksinimlerin dışında manen el uzatacağımız unsurlar işin içine girmekte. “Ben ne yapabilirim?” sorusuna mana dünyamızdan aldığımız cevaplar doğrultusunda eyleme döktüğümüz şeyler aslında. Kimimiz için bir depremzedenin elinden tutma, bir çocuğun başını okşama ile başlayan doğal ve herkesin yapabileceği terapötik dokunuşlar. Ya da aktif dinleme ile karşıdaki kişiyi gözlerinin içine bakarak ve yanında olduğunu hissettirerek dinleme. Yani karşıdaki kişinin mana dünyasında onarılmayı bekleyen birçok şey için ona katkı sağlayacak ve normalleşme sürecine girmesine yardımcı olacak her türlü dokunuş ve eylem diyebilirim. Buna ek olarak manevi temelli olgular arasında kişiyi rahatlatıcı etkisinin olduğunu düşündüğümüz kişilere dini ve manevi yaklaşım ile dinin huzur veren yönünü Yaratıcı ile bağı ve teslimiyet duygusu ile aşmasında rehberlik edebiliriz. Tabi ki bunu da alanında uzman olan kişilerin yapması makul.
Normalleşme sürecini doğru yaşayabiliyor muyuz?
Ne yazık ki normalleşelim derken fazlasıyla normalleşenlerimiz var. Bunu kimseyi yargılamak adına söylemiyorum. Ancak empati kurma yeteneğimizi biraz daha kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Herkes aynı yeteneğe sahip olmayabilir ancak empatinin en temel unsuru olan duyarlılığa hepimiz sahip olmalıyız. Çünkü hala barınma başta olmak üzere içindeki yaraları sarmakla mücadele eden depremzedelerin varlığından haberdarız. Bunu bilerek hareket etmek ve bilinçli davranmak zorundayız. Hayattan tamamen soyutlanmadan, yaşanılan bu olayı da geri plana atmayıp olaydan doğrudan etkilenen kişilere olan duyarlılığımızı kaybetmeden yaşamak en güzeli.
“Bayramı bayram yapan sevdiklerimiz ile bir arada olmaktır” sözüne de binaen bu yıl Ramazan bayramını sevdikleri ile olamayanları da gördüğümüzde bayram olarak yaşayabilecek miyiz?
Şu an depremzedelerin bedensel ve ruhsal açıdan ayakta durma çabalarını gördüğümüz ve onlara verilen destekler ile bu süreci en iyi şekilde aşmaya çalıştığımız bir süreçteyiz. Mübarek Ramazan ayını normalleşmeye çalıştığımız süreçte yaşadık bu ayın manen iyileşmemize katkı sağladığını düşünüyorum. Bayramlar ise bizlere birliği, dostluğu, kardeşliği, mutluluğu ve neşeyi hatırlatır. İdrak ettiğimiz Ramazan Bayramının deprem sonrası normalleşme sürecinde toplumsal bağların güçlendirilmesi, kişilerinsosyal etkileşimlerini arttırmaları, onlara motivasyon sağlayıcı etkisi bakımından önemli bir yeri var. Bireylerin sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmeleri,zihinsel sağlıklarını korumaları hususunda vesile olmasını ümit ettiğimiz önemli bir gün. Bunu en iyi şekilde onlara hissettirecek kişiler ise aslında iş ve yürek birliği içinde olan hepimiziz.
Sevdikleri ile bu yıl olamayacak kişilerin bayramı buruk bir bayram. Onlara karşı duyarlı olmak ise bizim vazifemiz. Ancak yaralarını sararak bu burukluğu gidermek adına elimizden geleni yapmaya çalışmak, birlik ve beraberlik duygusunu onlara hissettirerek bayramı geçirmek büyük bir hizmet diyebilirim.
Kaynak:BBN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.