"Radyo, özel insanların dinlediği sihirli kutu olmaya devam edecek"

"Radyo, özel insanların dinlediği sihirli kutu olmaya devam edecek"

​​​​​​​Radyo samimidir. Meslek hayatıma radyo reklam seslendirmesiyle başlamıştım. Bu yüzden radyo ve radyo programcılığı benim için çok kıymetlidir. Bunun en önemli sebeplerinden biri bana göre radyonun samimi olmasıdır. Kulakta kulağa gider radyocunun sesi, nerede ne yaptıklarını bilmediğimiz onca insana eşlik ederiz. Bazı sesler vardır, nerede, hangi frekansta duyarsanız duyun hemen tanır ve hatırlarsınız. Bugün böyle bir isimle yaptık söyleşimizi.

Vural Özkan 26-10-1984 İzmit doğumlu. 1999 yılında medya sektöründe çalışmaya başladı. Sırasıyla Alem FM ve Lig Radyo'nun bağlı olduğu Türk Medya, sonra dönemin Kanadalı medya devi Canwest ‘in Türkiye'de bulunan Süper FM, Metro FM, Joy FM ve Joy TÜRK radyolarında görev yaptı. Rusya'nın Sesi diğer adıyla Rs Fm' in (Sputknik) kurulumundan itibaren rol alarak operasyon direktörlüğü görevini yürüttü ve uzun süredir de Show Radyo, Radyo Viva markalarının kreatif bölümü olan prodüksiyon ekibinde çalışmalarını sürdürüyor. Show Radyo markasının imaj seslendirmelerini yapıyor ve hafta içi her gün saat 16.00 da Show Radyo' da "Vural Özkan Konuşuyor" isimli radyo programıyla dinleyicileriyle buluşuyor. Sesi bilinen sesler kategorisinde olan Özkan ayrıca 7 sene Tivibu platformuna bağlı olan televizyon kanallarının kurumsal sesi olarak görev yaptı ve halen reklam, tanıtım filmi, belgesel ve televizyon programları seslendirmeye devam ediyor.

"Radyo, özel insanların dinlediği sihirli kutu olmaya devam edecek"

Ben radyo programcısı olmadan önce çok iyi bir radyo dinleyicisiydim. Hatta daha da geriye gidersem 5-6 yaşlarımda mikrofona olan ilgimi gören babamın aldığı mikrofonla kendi kendime konuştuğumu çok bilirim. Peki, sizin radyo ve seslendirme sanatçısı olarak yolculuğunuz nasıl başladı?

Benim hikâyem biraz tesadüf aslında, 1999 yılında eniştem olan İzmit’in tanınmış iş adamlarından Mahmut Babadağlı’ nın radyo istasyonu satın almasıyla başladı. Radyonun içinde dolaşan 15 yaşında bir çocuk olarak merak ve inceleme yaptığım kısa bir dönem sonrası kendimi hafta sonları program yaparken, prodüksiyon işleriyle uğraşırken buldum. Sonra aile içinde radyoculuğa devam eden olmadı ama ben o tozu bir defa solumuştum. Başlarda istemeden gittiğim radyonun sonrasında hayatımın vazgeçilmez mesleği olacağını bilemezdim.

"Radyo, özel insanların dinlediği sihirli kutu olmaya devam edecek"

O günden bu güne radyonun, radyo programcılığının geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Radyo dinleyicisinin kesinlikle çok özel olduğunu düşünüyorum, özellikle Vural Özkan Konuşuyor’ u kesintisiz yapmaya başladığım günden beri bunu daha iyi anladım. Çünkü kaliteli bir işi sahiplenen dinleyen sizi bulundukları yere konuk eden harika insanların varlığını hissetmek çok güzel. Dinleme oranları en güvenilir mecra olmasının etkisiyle artarak devam ediyor, dijital mecranın hayatımıza girişiyle tabii ki pasta bölünmüş olabilir ama söylediğim gibi hiçbir mecranın sahip olamayacağı özel insanların dinlediği o sihirli kutu olmaya devam edecek radyo.

Programcılık bazında konuşacak olursak ben işin mutfağından geldiğim için çoğu çok dinlenen radyocunun yapımlarında emeğim vardır, onların başarılarına birlikte sevindik yaptıkları işlerin harika yol alışlarını birlikte alkışladık. Her sektörün iyileri ve kötüleri var ve bazı işlerin nasıl uzun zamandır var olabildiklerine şaşırmıyorum dersem yalan söylemiş olurum.

Eskiden “radyo programcısıyım” dendiğinde yapılan işin gerçek bir meslek olduğuna inandırmak zor olabiliyordu. Peki, sizce bu durum artık değişti mi?

Seninle aynı tepkileri yaşadığımızı biliyorum, klasiktir asıl mesleğin ne, denirdi. J Herkes gibi bizim yaptığımız iş bu sigortamız ödeniyor, maaş alıyoruz hatta yıllık izinlerimiz falan var. J Her yeni ay milyonlarca kişiye sesini ulaştırıyorsun ve paylaşımlarda bulunuyorsun. Bu soruyu mesleğe yeni başlayanlara sormak lazım belli bir sene geçtikten sonra bu çocuk hala radyoculuğa devam ediyor sormayalım diyor olabilirler. J

Uzun zamandır birbirini tanıyan iki meslektaşız. Sosyal medya paylaşımlarınızdan zaman zaman diksiyon kurallarına uymayan radyo programcılarına ve haber spikerlerine sitemlerinizi yazıyorsunuz hatta kızdığınızı görüyorum. Bizlerin de hata yapma hakkı yok mu? Bir de şöyle sorayım; stüdyonun kapısından giren herkes radyo programcısı, seslendirmen olabilir mi?

Bazı haber spikerlerine kızıyorum çünkü bu işi zorla yapıyor gibiler veya bu işin raconu budur böyle mi yapacaksın diyorlar onu bilemiyorum. Perforeleri dinlediğim zaman mesleki deformasyon nedeniyle yanlışlara odaklanıyorum, zaten doğru okumak zorunda neden eleştirel konuyu doğru olana yapayım ki? Eskiden şef editörler telaffuzlara müdahil olurlardı sanırım şimdi böyle şeyler yok.

"Radyo, özel insanların dinlediği sihirli kutu olmaya devam edecek"

Sadece stüdyonun kapısından giren değil bu işin okulunu okuyanların da radyo programcısı olamayacaklarını maalesef söylemek zorundayım. İletişim fakültesinden arkadaşlar mezun olarak veya stajyer olarak geldiklerinde bilgilerinin ve pratiklerinin neredeyse hiç olmadığını görüyoruz. İşin içinde vakit geçirmeden uygulama yapmadan ve usta çırak ilişkisi yaşamadan yapılacak bir iş olarak görmüyorum. Seslendirme konusunda ise sürekli kurslar görüyorum birkaç kur alıp kendini mikrofon oyuncusu olarak niteleyenler doğru yapmıyor bence ama mesleğin bir karizması var sanırım ondan hoşlanıyorlar. Veya gerçeği birisinin söylemesi lazım olmadığını beceremediklerini. Ama televizyonda öyle sesler duyuyoruz ki o yapıyorsa bende yapıyorum diyor olabilirler.

Milyonlarca insana hitap ettiğiniz bir mesleğiniz var. Peki, bu mesleğin avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Avantajı; sevildiğimi, söylediklerimin etkili olduğunu fark ediyorum genel anlamda yapıcı konuşuyorum ve yüzlerinde bir tebessüm bırakmak istiyorum ama sırf birilerini mutlu edeceğim diye de doğru bildiğim şeyin tam tersini şirin gözükmek için yapmıyorum. Dezavantaj olarak gördüğüm bir durum yok ama sektörel haklarımızın daha iyi olmasını isterdim uzun uzadıya anlatıp kimseyi bunaltmak istemem.

"Radyo, özel insanların dinlediği sihirli kutu olmaya devam edecek"

Günümüzde artık birçok şarkı dinleme platformu var. Bu yüzden de radyolara olan ilgi azaldı diyebilir miyiz?  

Pandemi döneminde araştırmalar yapıldı ve yaratılmak istenilen algının aslında bir pazarlama taktiği olduğu anlaşıldı. Radyo dinleme oranları en yüksek seviyelere ulaştı, radyo sadece müzik dinlemek için değil doğru ve hızlı habere ulaşmanın, eğlencenin en samimisine ulaşmanın, sanatın ve birçok içeriğe ulaşmanın kolay yolu.

Show Radyo'da hafta içi her gün saat 16.00 da dinleyicilerinizle buluşuyorsunuz. Türkiye’nin her yerine ulaşmak size neler hissettiriyor?

Her programa başlarken aynı mutluluk ile yayındayım çünkü biliyorum ki merakla ne anlatacağımı bekleyen “bizim çocuk” gelse de 2 saatin nasıl geçtiğini hissetmesek diyen binlerce dinleyicim olduğunu biliyorum. Gelen mesajlarla bana varlıklarını hissettirdikleri için teşekkür ederim. İyi ki varlar.

Radyo dinleyicisi vefalıdır. Sizin dinleyicilerle ilişkileriniz nasıl?

Çok uzun senelerdir beni dinleyen dinleyicilerim olduğunu biliyorum. Eski programlar bitince bu adam artık yayında değil deyip irtibatı kesmemişler. J Hatta şöyle diyeyim, benim anlattıklarımı asla unutmayıp bir keresinde böyle anlatmıştın diyerek bana hatırlatanlar var.

Çoğumuz mikrofon başında yaşadığımız ve unutamadığımız bir anıya sahibiz. Sizin de unutamadığınız pek çok anınız vardır. İlk aklınıza geleni bizimle paylaşır mısınız?

Çok var ama yakın zamanda olanı kısaca anlatayım. Rus bir dinleyicimiz yayınlarımızı her gün takip ediyor. Eğlenmenin yanı sıra anlamadığı sözler olunca da sözlük yardımı ile anlamlarını buluyor ve böylece Türkçesini geliştiriyor. Bir gün mesaj attı az önce anlattıklarımı yazıp sonuna dedi ki; bir tek şeyi bulamıyorum çok hızlı söylüyorsun onu. Sevgili ‘’Neycılar’’ ne demek? Sevgili dinleyiciler derken hızlı geçtiğim için “neyıcılar” gibi anlamış. Google translate yardımıyla yayında telaffuzunu Rusça olarak okutup durumu çözmüştük.

Her gün iyi bir ruh haline sahip olamayabiliyoruz. Bizimde üzgün veya kızgın olduğumuz anlar oluyor. Böyle durumların sesinize yansıdığı oluyor mu? Ve Vural Özkan kendini nasıl motive ediyor?

Ne olursa olsun çok neşeliyim mikrofonu açtığımda her şey harikadır diyemeyeceğim özellikle ülkemizi ilgilendiren şeyler olduğunda samimi anlamda motivasyonum düşüyor ve o an normal tempoda yayın gerçekleştirmiyorum. Ama kendimle ilgili bir durumsa %90 kimse anlamaz işte o an motivasyonum tam oluyor.

Bazen ülkemizde bazen de dünya çapında zor günler yaşayabiliyoruz. Peki, bu olağanüstü süreçlerde yayıncılık nasıl olmalı?

Tüm arkadaşlarım harika işler başardılar, kendi radyolarımız (Show Radyo Radyo Viva)için bunu söylemek mümkün yayınlarımız neredeyse hiç aksamadı. Gerektiğinde evlerimizden canlı yayınlara girdik, teknolojinin tüm imkânlarından yararlandık ve morallerin bozuk olduğu dönemlerde mutluluk katmak için kimse kendini yalnız hissetmesin diye elimizden geleni yaptık. İşte bu yüzden radyonun samimiyetinden bahsediyorum dinleyicilerimiz iyi ve kötü arasındaki farkı o kadar güzel sentezliyorlar ki. Bizleri en güvenilir mecra seçtikleri için tekrar teşekkür ederim.

Türkiye' nin en iyi ve en güçlü seslerinden birisisiniz. Radyo programcılığı ve seslendirme yapmak isteyen iletişim fakültesi öğrencilerine ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Kendilerine hem radyo programcılığı hem seslendirme için örnek kişiler seçmelerini tavsiye edebilirim. Seslendirme taklit ile başlar ve sonrasında kendi tarzınızı yaratmışsınızdır. Size göre doğru bildiğiniz kişinin yolundan gitmek kötü bir durum değildir.

 

Bu harika söyleşi için çok teşekkür ederim.

Röp: HANDE  İPEKGİL

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.