Karaduran’dan Doğu Türkistan açıklaması
Saadet Partisi Konya Milletvekili ve Gençlik Kolları Genel Başkanı Abdulkadir Karaduman, Çin Büyükelçiliği önünde eylem gerçekleştiren Doğu Türkistanlıları ziyaret etti. Büyükelçilik önündeki fotoğraf sergisini de gezen Karaduman, Doğu Türkistanlı eylemcilerle birlikte basın açıklaması gerçekleştirdi. Karaduman, açıklamasında; “Çin Büyükelçiliği önünde insanlık için utanç durumu olanı bir dramı duyurmak, bu zulmü ve anlam veremediğimiz bu sessizliği reddetmek için toplandık. Dünyanın gözleri önünde açık bir şekilde cereyan eden Doğu Türkistan’daki zulmü lanetlemek üzere toplanmış bulunuyoruz. Doğu Türkistan, bizim için Filistin kadar mühim, Suriye kadar değerli ve Karabağ kadar kıymetli bir meseledir. Bugün, Dünya’nın adeta sus pus kesildiği, insanların yaşanan zulme gözlerini kapadığı, medyanın ambargo koyduğu, biz Müslümanların ise çaresizlik içinde takip ettiği Doğu Türkistan’dan ve Uygur Türklerinden bahsedeceğiz. Bugün, vahşi kapitalizmin ve zulmün bir diğer temsilcisi Çin Halk Cumhuriyeti’nin insanlık dışı uygulamalarını kamuoyuna açıklamış olacağız.
Bizler; kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın bütün zulümlerin karşısında ve tüm mazlumların yanında yer alırız. Zira, Bu çağda Biz Müslümanların en önemli vazifesi; toprakları ve egemenlik hakları gasp edilmiş halkları topraklarına ve haklarına yeniden kavuşturmak olmalıdır. Bizler, Dicle’nin kenarındaki kuzuyu dolar karşılığında Kurtların insafına terk edemediğimiz gibi birkaç Yuan karşılığında da Doğu Türkistan’ı Çin zulmüne terk etmeyeceğiz. Sonuçları ne olursa olsun bu duruşumuzdan asla taviz vermeyiz. Tıpkı; ‘Ben doğrunun peşindeyim, kimin söylediği fark etmez. Adaletin yanındayım, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil’ diyen Malik El Şahbaz, ‘Her şey olup bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın kötülükleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.’ diyen Aliya İzzetbegoviç, ‘Zulüm bizdense ben bizden değilim’ diyen Rachel gibi” dedi.
DOĞU TÜRKİSTAN 200 YILDIR ZULÜM ALTINDA!
Karaduman, açıklamasının devamında; “Ekonomik, stratejik ve demografik sebeplerden ötürü Çin Halk Cumhuriyeti azılı dişlerini ve pençelerini Doğu Türkistan’a ve Uygur Türklerine geçirmiştir.
Bugün Doğu Türkistan’da neler oluyor diye baktığımızda;
• Doğu Türkistan 200 yılı aşkın bir süredir Çin Halk Cumhuriyeti’nin zulmü altındadır. 7,5 milyondan fazla olan Uygur Türkleri zalimlerin ambargosu altında hayatlarını idame ettirmektedir.
• 5 Temmuz 2009’da yaşanan katliam dâhil olmak üzere katliamlar, yargısız infazlar, keyfî gözaltı, keyfî tutuklama, işkence ve idam cezaları ile doğum kontrolü politikası nedeniyle gerçekleşen ölümler ve nükleer denemelerden kaynaklı yaşam hakkına yönelik ihlaller sistematik olarak devam etmektedir.
• Tek tipçi anlayışla özellikle Uygur olanlara ve Müslüman olanlara hayatın her alanında ve hassaten kamu kurumlarında hizmet alan veya veren pozisyonunda ve sokakta da ayrımcı politikalar, fiiller uygulanmaktadır.
• Uygur dilinin yasaklanması, kısıtlanması ve diğer ihlaller işgal süreci ile başlamıştır. Otonominin sözde kalması nedeniyle de Uygur dili, dini, Uygur kimliği açısından sorunlar devam etmektedir. Ana dilin kullanımının kısıtlanması; ana dilde eğitimin yasaklanması Doğu Türkistanlıların en fazla dile getirdiği ihlaller arasındadır.
• Demografik yapının değişmesi, zorunlu göç ve yerleşim politikaları sonucunda çok sayıda insan yerinden edilmiştir. Ülkede özellikle Müslüman Uygurlar için gerek temel hak ve özgürlükler yönünden gerekse temel insani ihtiyaçlar yönünden ciddi sorunlar söz konusudur. Çinlilerin Uygur bölgelerine yerleştirilmesi önemli bir sorun kaynağıdır.
• 1949 yılında Doğu Türkistan bölgesindeki Uygur nüfusunun genel nüfusa oranı %90'ın üzerindeydi. Bugün ise bu oran %45'e düşmüş durumdadır. Çinlilerin oranı ise %40 dolaylarındadır.
• İfade özgürlüğünün kısıtlanması; haber alma, iletişim ve bilgi edinme özgürlüğünün kısıtlanması sadece Doğu Türkistan ve Çin içerisinde yaşayanlarla ilgili değil dünyanın dört bir yanındaki herkese yönelik bir ihlaldir.
• Çin’in uyguladığı baskıcı politikalar, bölgeye uluslararası ulaşımı, insani yardımların girişini ve hak ihlallerinin yerinde tespitini imkânsız hâle getirmektedir.
• Doğum kontrolü politikası, zorunlu kürtaj, genç kızların zorunlu işçi olarak çalıştırılması, Doğu Türkistanlı kadınların fuhşa zorlanması gibi ihlaller ise özellikle kadınların yoğunlukla maruz kaldığı ihlaller arasındadır.
• Bugün Doğu Türkistan dışında yaşayan Uygurlular, Doğu Türkistan’da yaşayan yakınlarından bir haber alamamaktadırlar. Telefonla ya da sosyal medya aracılığıyla görüşmek mümkün değil.”
şeklinde konuştu.
İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ve TÜRK DEVLETLERİ, ÇİN’E GERİ ADIM ATTIRMALIDIR!
Karaduman, açıklamasının son bölümünde ise; “Bu böyle gitmez, Uygur halkının yaşadığı bu sıkıntıları her türlü platformda dile getirecek ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin nasıl bir zulüm uyguladığını her yerde anlatacağız. Şayet bugün D-8 aktif olsa idi, bu soykırımı ve mezalimi konuşmuyor olurduk, Başta kendi yöneticilerimiz olmak üzere tüm Müslüman devlet idarelerini Çin’in uyguladığı zulmü kınamaya ve gerekli diplomatik girişimleri başlatmaya davet ediyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri bu mezalimi tüm dünyaya duyurmalıdır ve Çin’e diplomasiyle geri adım attırılmalıdır.
Saadet Partisi Gençlik Kolları olarak buradan bir kez daha yinelemekte fayda görüyor ve ifade ediyoruz ki bu zulmü asla kabul etmiyoruz ve bu zulmün ve vahşetin sona ermesi için Türkiye çapında ve uluslararası arenada her daim elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Filistin, Suriye, Karabağ, Yemen ve bütün mazlumlar bizler için nasıl azizse; Doğu Türkistan ve Uygurlu kardeşlerimiz de bizler için aynı şekilde aziz ve muhteremdirler. Hükümet Doğu Türkistan meselesinde Dünya’nın beşten büyük olup olmadığını göstermelidir, hükümet Doğu Türkistan’ı Çin ile iyi ilişkiler kurmaya kurban vermemelidir, hükümet, ortağı olan Çin Severler Partisi’ni dinleyeceğine feryatları arşa ulaşan Uygurlu soydaşlarımızı ve dindaşlarımızı dinlemelidir, hükümet Doğu Perinçek ile Doğu Türkistan arasında bir tercih yapmalıdır, suçların İadesi Anlaşması’nın kabul edilememesi için ve TBMM Komisyonundan geri çekilmelidir, son olarak tekrar hatırlatmak istiyoruz ki; zulüm asla ebedi olmayacaktır ve kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.