Kılıçdaroğlu: Bütün vatandaşların sorunlarını dile getirmek boynumuzun borcudur

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Oy versin, vermesin Türkiye coğrafyasındaki hatta yurt dışında yaşayan bütün vatandaşların sorunlarını dile getirmek boynumuzun borcudur." dedi
Kılıçdaroğlu: Bütün vatandaşların sorunlarını dile getirmek boynumuzun borcudur

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, zor bir süreçten geçildiğini ifade etti. Kimliklerin, inançların, yaşam tarzlarının farklı olabileceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Ama al bayrağımızın altında, bu güzel vatanda birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz." diye konuştu.

Siyasette kavga istemediklerini ancak siyasette soru sorulabilmesi, vatandaşın hakkının, hukukunun aranabilmesini, bir yerde hukuksuzluk varsa milletin vekilinin bunu dile getirebilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Oy versin, vermesin Türkiye coğrafyasındaki hatta yurt dışında yaşayan bütün vatandaşların sorunlarını dile getirmek boynumuzun borcudur. Sadece sorunları dile getirmek değil çözümleri de üretmek zorundayız. Neyin nasıl yapılacağını söylemek zorundayız." değerlendirmesini yaptı. Salgın sürecinde çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet diledi.

"Peki huzuru nasıl bulacağız?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Eğer bir ülkede özgür, kalemini satmayan gazeteciler varsa vatandaşın derdini özgürce dile getirebiliyorsa o memlekette huzurun yolu açılıyor demektir." diye konuştu.

Adaletin tesis edilmesi halinde vatandaşların huzur içinde yaşayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, kendilerinin de bunu arzuladıklarını, kimsenin bir mağduriyet yaşamasını istemediklerini söyledi.

"Emin olun duyduğumda üzüldüm"

Gazeteciler İsmail Dükel ve Müyesser Yıldız hakkındaki gözaltı kararlarına değinen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Hangi gerekçeyle alınıyorlar? Emin olun duyduğumda üzüldüm. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz biz? Huzur olmayacak mı bu memlekette? Gazetecinin de huzur hakkı yok mu? Su vermiyorlar su, Müyesser Hanım'a su vermiyorlar. Sen nasıl su vermezsin? Hala su verilmiyor. Zaten tanırsınız da, öyle kilolu falan da değil. Şimdi ne yaptı bu gazeteciler? Ben bütün vatandaşlarıma soruyorum. Ne yaptı bu gazeteciler? Haber peşinde koşuyorlar. Suçluyorlar bunları, efendim bunlar casusluk yapacakmış. Bu kadar da ayağa düşürmeyin bu casusluğu kardeşim. Ne casusluğu, ne ajanlığı kardeşim, nereden çıkarıyorsunuz bunları?"

Haber toplayacak gazetecinin haber peşinde koştuğunu, en zor koşullarda bile haber topladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, savaş muhabirlerinin cephede askerin bile önünde bir görüntü, bir haber için hayatını feda ettiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Kimileri içeride. Barış Terkoğlu içeride, neden? Barış Pehlivan içeride, neden? Hülya Kılınç içeride, neden? Murat Ağırel, Mehmet Ferhat Çelik, Aydın Keser içeride, neden? Casusluktan. Allah akıl fikir versin. Gerçekten söylüyorum, Allah akıl fikir versin. Osman Kavala içeride, Selahattin Demirtaş içeride, Ahmet Altan içeride, avukatlar içeride, askeri öğrenciler içeride. Bu taktiği hepimiz biliyorduk değil mi? FETÖ taktiğiydi. Önce havuz medyasına yazdırıyorlardı, o dönem de havuz medyası böyle bir görev üstleniyordu, yazdırıyordu, arkadan polisler sabah baskını yapıp, geceyarısı gözaltına alıp, sonra tutuklama, uzun süre içeride tutma. Neden? Casus arıyorlar, ben size söyleyeyim, sevgili vatandaşlarım size de söylüyorum, eğer bu memlekette bir casus aranıyorsa bu memlekette devletin sırlarını terör örgütüne peşkeş çeken birisi aranıyorsa o da kozmik odayı açanlardır."

Millet İttifakı olarak iktidara geldiklerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sırlarını terör örgütüne peşkeş çekenlere hesap soracaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Açıkladılar, devletin sırlarını verdiler. Türkiye Cumhuriyeti devleti lehine çalışan 813 kişi öldürüldü. Kozmik odayı terör örgütüne teslim edenlerin eli kanlıdır, vebal altındadırlar onlar. Ne istiyorsunuz Müyesser Hanım'dan, İsmail Dükel'den ne istiyorsunuz? Barışlardan ne istiyorsunuz? Dönüp aynada kendinize baksanıza, bu memleketi ne hale getirdiğinize dönüp bir baksanıza."

"Her zaman demokrasiyi savunduk"

CHP'li Enis Berberoğlu ile HDP'li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları'nın milletvekilliğinin düşürülmesine tepki gösteren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Bunlar seçime girdi mi girdi. Kim izin verdi seçime girmesine? Savcılıktan temiz kağıdı aldılar mı, aldı. Yüksek Seçim Kurulu baktı mı, baktı. Dosyayı onayladı mı, onayladı. Seçime girebilirsin dedi mi, dedi. Ne oldu da şimdi birdenbire 'mahkemeden karar çıktı ben bunu düşüreceğim' diyorsun. Hayır arkadaş, düşüremezsin. Yaptığın yanlıştır, Anayasa'ya aykırıdır. Darbe hukukunu içeren bu Anayasa'ya bile aykırıdır." 

Kılıçdaroğlu, her zaman her yerde demokrasiyi savunduklarını dile getirerek, şunları söyledi:

"Kim olursa olsun. Çünkü demokrasi sadece benim için değil, herkes için geçerli bir kavram. Benim gibi düşünmeyen için de demokrasi geçerli bir kavramdır, öyle olması lazım. AK Partili Balıkesir Belediye Başkanı görevden alındığında biz itiraz ettik. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı görevden alındığında kim itiraz etti, biz. 'Milletin oyuna, darbe yapıyorsun' dedik. Onları İstanbullular, Balıkesirliler, Ankaralılar seçti. Neden görevden alıyorsunuz? Neden zorla istifa ettiriyorsunuz bunları? Biz söyledik. Aynı şekilde milletvekillerinin üyeliklerinin düşürülmesi millet iradesine yapılmış bir darbedir. Sen düşüreceksen milletvekilliklerini, millet neden sandığa gidiyor?"

"Bilim Kurulunun aldığı kararlara uyulması gerek" 

Kovid-19 salgınının tüm dünyada etkili olmaya devam ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, vatandaşların Bilim Kurulunun aldığı kararlara uyması gerektiğini kaydetti.

Kılıçdaroğlu, salgın sürecinde fedakarca görev yapan apartman görevlilerine yönelik çalışmalarının olduğunu bildirdi. 

Kuryeler, eczacılar, güvenlik görevlileri, zabıtalara da salgın sürecindeki özverili çalışmaları dolayısıyla teşekkür eden Kılıçdaroğlu, "En büyük teşekkürümüz ise sağlık çalışanlarına. Sağlık çalışanları hepimizin göğsünü kabarttı. Cumhuriyeti aydınlanma felsefesinin yarattığı bir başarıdır bu. 1923'de Türkiye'de 554 doktor vardı. 4 hemşire, 69 eczacı, 139 ebe vardı. Bugün Avrupa'nın en güçlü sağlık ordusu bizde. Bu süreçte eve gitmediler, yeri geldi 24 saat çalıştılar, bazıları virüs kaptı, hepsine şükran borçluyuz." dedi. AA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.