Kılıçdaroğlu: Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü

Kılıçdaroğlu: Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü. Hepimiz yanıyoruz, içimiz yanıyor." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na yeniden milletvekilliği vasfını kazanan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile geldi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Irak'ın Gara bölgesinde şehit edilen 13 Türk vatandaşı için gerçekleştirilen bir dakikalık saygı duruşunun ardından haftalık sunuşunu yapmak üzere kürsüye çıktı.

Hak, hukuk ve adaleti her ortamda savunduklarını ve savunmaya da devam edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Sanıyorlar ki biz geri adım atarız. Sanıyorlar ki 'baskı kurduğumuz zaman bunların sesi çıkmaz.' Sanıyorlar ki 'bunları tek tek yakalayıp hapse attığımız da bunlar dağılırlar.' Onların bilmeleri gereken bir şey var, bu partinin dokularında Kuvayımilliye ruhu var. Bilmeleri gereken nokta budur." diye konuştu.

CHP'nin avukat bürolarında kurulan bir parti olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP'nin savaş meydanlarında ve cumhuriyetten önce kurulduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"O insanlar cumhuriyeti kurdular. O insanlar cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması için bizi görevlendirdiler. Biz bu görevi yapacağız, bu görev için iktidara talibiz, bu görev için herkes düşüncesini özgürce söylesin diyoruz, bu görev için değişik siyasi partilere, milletten izin aldıkları sürece, oy aldıkları sürece 'Başımızın üstünde yeri var' diyoruz. Demokrasiyi güçlendirmek, çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmak istiyoruz, hedefimiz bu. Ama bunu yapmadılar, iktidar sahipleri bunu içlerine sindiremediler. Balyoz'du, Ergenekon'du... Her şeye, cumhuriyetin bütün kurumlarına saldırdılar. Adeta darmadağın ettiler. Genelkurmay Başkanlarının bile terörist olarak yakalanıp içeri atıldığına tanık olduk. Her zaman haksızlıklara karşı çıktık."

"Bardağı taşıran damla oldu"

"Bir bardak olduğunu ve bütün haksızlıkların birer damla halinde o bardağa düştüğünü" söyleyen Kılıçdaroğlu, "Enis Berberoğlu'nun damlası, bardağı taşıran damla oldu ve biz, rahatlıkla söyleyebilirim, dünya siyaset tarihinin en anlamlı ve uzun yürüyüşünü yaptık. Adına 'Adalet Yürüyüşü' dedik. Çünkü olmayan bir şey için yürüyorduk, olmayan bir şeyi istiyorduk biz." şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Memlekette adalet yoktu, adaletin eli kolu bağlanmıştı, gözlerinin bağlanması tamam, eli kolu bağlanmıştı. İradesi ipotek altına alınmıştı. Yargı kararları uygulanmıyordu. Biz Anayasa'nın bize tanıdığı haktan yola çıkarak, tarihin en uzun yürüyüşünü yaptık, bütün adaletsizliklere karşı çıktık. Hiçbir ayrım yapmadık. Kim adalet istiyorsa onun yanında olduk, bugün de aynı noktadayız. Kim adalet istiyorsa bize gelecek. Biz onun adalet talebini yerine getirmek için her türlü kavgayı, mücadeleyi vermeye hazırız. Enis Berberoğlu için düşünebiliyor musunuz, Türkiye'deki yargının durumunu? Bir mahkeme beraat, bir başka mahkeme ömür boyu müebbet veriyor. Aynı olay. Nasıl bir yargı süreci? Anayasa Mahkemesi 'Hak ihlali var' diyor. Alttaki mahkeme bunu uygulamıyor. Tam bir devlet krizi. Bir mahkemeyi düşünün, 'Ben Anayasa Mahkemesini takmayacağım. Ben gücümü hukuktan, vicdanımdan değil, bana talimat veren saraydan alıyorum' diyor. Bugün o saray yerle bir oldu. Şeklen orada bir saray var ama Türkiye'de de adaleti gerçekleştirmek için mücadele eden milyonlar var. Biz amacımıza ulaştık. Enis Berberoğlu şimdi parlamentonun onurlu bir üyesi olarak görevinin başındadır, hoş geldiniz."

"Söyleyeceklerimiz daha bitmedi"

Bu konuda söyleyeceklerinin daha bitmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin son kararında, Anayasa'nın 153. maddesine vurgu yaparak, "Bu kapsamda türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelecek keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari, hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır." dendiğini aktardı.

Bu kararlara uyulmadığını ve Anayasa Mahkemesinin ikinci kez ihlal kararı verdiğini anımsatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Olması gereken ne? Eğer bu ülkede gerçek anlamda hukuk, gerçek anlamda demokrasi varsa ilk, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan yargıcın o görevden alınması lazım. HSK'ye soruyorum, Anayasa Mahkemesinin kararı oldukça açık, bu kişi hala görevinde mi değil mi? Hala görevini sürdürüyorsa, o zaman sen kimin hakkını ve hukukunu savunuyorsun, sarayın mı, sade vatandaşın mı? Bu soruyu gittiğiniz her yerde soracaksınız. Haksızlığa uğradı mı? Uğradı. Anayasa Mahkemesi kararını verdi mi? Verdi. Kararı uygulamayan var mı? Var. Sırtını saraya dayayan sözde yargıç var mı? Var. O, bizim anladığımız anlamda bir hakim mi? Bizim anladığımız anlamda, vicdanıyla ve hukukun üstünlüğü ilkelerine göre hareket eden hakim değil. Talimatla görev yapan bir hakim. Bu ülkede talimatla görev yapan hakimler, yargının içinden elenip alınmadığı sürece bütün yargı töhmet altında kalıyor. Buna herkesin dikkat etmesi lazım."

Gara şehitleri

Gara şehitlerine değinen Kemal Kılıçdaroğlu, şehitlerin isimlerini tek tek okudu.

Şehitlerin 5-6 yıldır terör örgütü tarafından tutulduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"5-6 yıldır ne yapıldı? Defalarca hatırlatılmasına karşın ne yapıldı? Şimdi bunların tamamı hayatını kaybetti. Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü. Hepimiz yanıyoruz, içimiz yanıyor. Öyle bir noktaya geldik ki adeta şehitler üzerinden hesaplaşan bir Türkiye. Şu iktidarın yaptığına bakın Allah aşkına, şehit şehittir. Onun bizim toplumda, vidanı olan bir toplumda ayrı bir yeri vardır. Ayrı bir kültürümüz vardır. Bir tweet üzerinden kıyameti kopardılar. Hangi ahlak, hangi erdem, hangi bilgi, hangi kültür, hangi inanç, emin olun anlamakta zorlanıyorum. Aileler defalarca geldiler, her kapıyı çaldılar, bana da geldiler. Defalarca geldiler, Malatya'ya gittim, orada da geldiler. Arkadaşlarımızı görevlendirdik, basın toplantıları yaptılar, olaya iktidarın el atması gerektiğini söyledik. 'Bu insanlar bir şekli ile çoluk çocuklarına, annesine babasına kavuşsun' dedik. Elimizden gelen her şey yapıldı. Basın toplantıları yapıldı."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.