BEKLENTİLERİMİZİN GÖLGESİNDE KAYBOLMAK
İnsan, hayatı boyunca bekler. Sevgi bekler, anlayış bekler, ilgi bekler... En büyük yaralar da işte tam da bu beklediklerinin gelmediği yerden açılır. Çünkü ne bekliyorsak, onu hak ettiğimize inanırız ve en büyük kırgınlıkları, en çok inandığımız kişilerden yaşarız.
Peki, neden bu kadar çok beklentiye giriyoruz?
Çünkü insan, doğası gereği karşılık görmek ister. Verdiği sevgiyi almak, anlaşıldığını hissetmek, emeğinin değer gördüğünü bilmek ister. Çocukken ebeveynlerimizden onay ve ilgi bekleriz, büyüdüğümüzde ise dostlarımızdan, sevgilimizden, hatta iş yerinde yöneticilerimizden. Beklentiler, duygusal yatırımlarımızın sonucudur. Eğer birine zamanımızı, sevgimizi ve güvenimizi vermişsek, onun da bize aynı şekilde karşılık vermesini isteriz.
Ancak hayat her zaman adil değildir. Herkes bizim gibi düşünmez, herkes bizim kadar hassas olmayabilir. Bizim için değerli olan şey, başkaları için aynı anlamı taşımayabilir. İşte tam da bu noktada kırılırız. En yakınımızdan beklediğimiz desteği göremeyince, bizim için anlamlı olanın başkaları için ne kadar önemsiz olabileceğini fark edince hayal kırıklığı yaşarız.
Çözüm, beklentilerimizi yönetmeyi öğrenmekten geçer. İnsanlardan daha az şey beklediğimizde değil, beklentilerimizi daha bilinçli oluşturduğumuzda hayal kırıklıklarımız azalır. Herkesin bizim gibi düşünmediğini kabul etmek, ilişkilerde daha sağlıklı sınırlar çizmek, kendimizi ve duygularımızı daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Sonuç olarak, insanı en çok yaralayan, beklediği yerden gelmeyendir. Ama belki de önemli olan, neyi nereden beklediğimizi sorgulamaktır. Beklentilerimizi hayal kırıklığına dönüşmeden önce gözden geçirmek, bizi derin kırgınlıklardan koruyabilir. Çünkü bazen en büyük iyilik, beklemeyi bırakmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.