Ruhun Mimarisi
Bir milletin yıkılışı, gökdelenlerin devrilmesiyle değil, kalplerin boşalmasıyla başlar.
Ve bir neslin çöküşü, silah bırakmasıyla değil, fikrini kaybetmesiyle olur.
Biz, fikrini kaybeden bir çağın çocuklarıyız;
rüyasını unutan bir milletin torunları…
Bugün akıl gürültü içinde, ruh yalnızlığın kıyısında.
Her şey var; fakat hiçbir şeyin anlamı yok.
İnsan, kendi gölgesini takip ediyor, kendine varamıyor.
Bir tıkla dünyayı dolaşabiliyor ama kendi içine bir adım atamıyor.
İşte tam bu noktada, Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü yeniden yankılanıyor:
“Bir fikrin çatısını kurmadan, bir milletin binasını yükseltemezsin.”
Çünkü ruhsuz düzen, mezarlıktaki taşlar kadar muntazam ama bir o kadar ölüdür.
Bugünün en büyük felaketi, gençliğin elinden idealinin alınmasıdır.
Bir genç, neye inanacağını bilmezse, her şeye inanır.
Bir genç, nereye gideceğini bilmezse, her çağrıya koşar.
İşte o zaman fikir, pazarda satılan bir meta; inanç, vitrin süsü olur.
Oysa gençlik, toprağın altına kök salmış bir çınar gibi olmalı;
rüzgarın yönüne değil, hakikatin yönüne dönmeli.
Bilgiyle değil, hikmetle büyümeli.
Zira bilgi öğretir, ama hikmet diriltir.
Bir genç, imanını idrak ettiğinde dünyayı yerinden oynatır.
Fakat imanını reklam panolarında ararsa, kendi varlığını kaybeder.
İdeolocya Örgüsü bize tam da bunu fısıldıyor:
“İman, aklın elbisesi değil; ruhun ateşidir.”
Bugün dünyayı süper güçler değil, süper ruhlar kurtaracak.
Savaşların değil, sarsıntıların değil, fikirlerin çağına giriyoruz.
Ve o çağda ayakta kalacak olanlar, kendi ruhunun mimarisini kuranlardır.
Bir medeniyet, mimarını kaybettiğinde yıkılır.
Biz, ruhumuzun mimarını unuttuk: Allah’a yönelmiş insanı.
Oysa insan, kendini inşa ettikçe milletini inşa eder;
milletini dirilttikçe Allah’ın adını yüceltir.
Kardeşim…
Eline telefonu değil, kalemi al.
Ekrana değil, kalbine bak.
Çünkü asıl devrim, orada başlar.
Kendi ruhunun başmimarı ol.
Kendi benliğini inşa et ki, millet yeniden doğsun.
Biz tohumuz.
Ve bu toprak, bizi yeniden diriltmek için bekliyor.
Yeter ki biz, ruhumuzun mimarları olalım.
Necip Fazıl’ın ruhuyla - kalemiyle söyleyelim.
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın.”