HIZIN GÖRME ÜZERİNE ETKİSİ
Hayat bir noktada başlayıp diğer noktaya varacağımız bir çizgiden ibarettir. Yolda giderken bir an durup etrafımızı incelediğimizde karşılaşacağımız manzara çoğunlukla telaşlı ve bir yerlere yetişmeye çalışan insanlardan ibarettir. Çoğumuz yaşlandığımızda sahip olmak istediğimiz konforu düşünerek genç ve orta yaşlarda daha istekli ve tempolu çalışırız. Bunun bedeli sizce de biraz ağır olabilir mi?
Bir tren hayal edin. Trenin koltuğunda oturup camdan dışarıya bakarken tren hızlandıkça net olan görüntüler yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Tren ne kadar hızlanırsa sizin görüşünüz o kadar bulanıklaşır ve her şey iç içe girer.
Hayat da trende oturup pencereden baktığımız anlar gibidir. Eğer hayatınızda sürekli bir yerlere yetişerek yaşarsanız etrafınızda bulunan ağacın meyvesinden, kaldırımda savaşarak açmış çiçeğe, bir bebeğin gülümsemesinden, otobüs durağında beklerken kedinin ayaklarınıza dolanmasına kadar her şeyi kaçırırsınız. İşte böyle zamanlarda yavaşlamak gerekir. Başımızı ayak uçlarımızdan kaldırıp etrafımızda olup bitenleri izlemediğimiz sürece göreceğimiz tek şey kaldırım taşlarıdır.
Aradığımız konforlu yaşama ulaşırken kaybettiğimiz küçük ve anlamlı detaylar daha ileriki yaşlarda yaşamak isteyeceğimiz keşkelere dönüşmemesi için bazen yavaşlamak gerekir. Başlangıç noktasından çıktığımız bu yolculukta geçmişi değiştiremeyeceğimiz gibi geleceğimize de sadece belli ölçüde müdahale edebiliriz.
Değişimin sürekli olduğu tek yer bulunduğumuz zaman dilimi içerisidir. Yavaşlamak her zaman kötü değildir. Ne kadar hızlanırsanız hayatın o kadar canlı renkleriniz kaçırırsınız. Hedefiniz olan son durağa vardığınızda sevinebilirsiniz ama anlatacağınız tek şey yolun güzellikleri değil ne kadar yorucu olduğudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.