KONYA HABER
Konya
Açık
22°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3276 %0,23
48,9071 %0,43
4.872,86 % 0,33
Ara

EN MASUM OLANLAR LEŞ YİYİCİLERDİR ÇÜNKÜ ÖLDÜRMEZLER

YAYINLAMA:

Gogol’ün Ölü Canlar romanını okudunuz mu bilmiyorum. Toprak ağalığı sisteminin veya toprak köleliğinin yerleşik bir düzen olduğu dönemdeki Çarlık Rusya’sında artık hayatta olmayan köleleri canlı gibi gösterip servet kazanmayı aklına koyan ve bunun için ölü toplayan Çiçikov’un hikâyesini anlatır.

Roman son derece çarpıcıdır, gerçekçi bir yapının ve insanlığın altını kalınca çizer ve okurken traji-komik gibi gelir ama üzerinde biraz düşündüğünüzde son derece saf bir trajedik durumu simgeler. Çiçikov bir metafordur ve aslında ölen Çarlık Rusya’sıdır ve onu toplamaya çabalar; bunu şu son sayfadaki hem siyasi otokrasi hem de bürokratik oligarşik yakınma içeren son cümlelerinden anlarız: Çünkü vatanı kurtarmak söz konusudur! Vatan, düşman milletin darbeleri altında ölmez… Onu öldüren kendi cinayetlerimizdir… Ve ne kadar becerikli, bilgili dayanıklı olursa olsun, hiçbir devlet adamı, hatta en alçak, en ahlaksız memurları gözetim altında bulundurmuş bile olsa bu kötülüğü ortadan kaldıramaz. O memurlar, korkunç bir gizli kuvvet halini almışlar, hükümet içinde hükümet, devlet içinde kuvvetli bir devlet kurmuşlardır…. Ve her birimiz, vatanımızın istilaya uğradığı o korkunç dönemlerde olduğu gibi zulme ve haksızlığa karşı mücadele etmenin bir görev olduğunu anlamadıkça, ne kadar çalışırsa çalışılsın, bütün emekler boşa gider…”

Bir ülkenin geldiği son nokta neresidir?

Ölü sevicilikten ölü yiyiciliğe nasıl olur?

Totaliter iktidarlar ölü sevicidir. Her totaliter iktidar kendisini seçenleri ve seçmeyenleri ürettikleri politikalarla evcilleştirme yoluna gider; bu totaliter pratik insanları öldürme biçimidir. İnsanların kaç çocuk doğuracağından, bu çocukların nasıl öleceğine kadar totaliter iktidarın tasarrufu altındadır. Her totaliter rejimde gündelik hayat totaliter bir labirenttir.

Görmüşsünüzdür, bir çiftçi inekleri diğer tarlaya geçmemesi için tel çeker ve bu tele elektrik verir, inekler bu tele bir kez karşı tarlaya geçmek istediklerinde elektrik akımına kapılırlar ve bir daha asla o tele yaklaşmazlar, artık o telde elektrik olmasa bile. Buna öğrenilmiş çaresizlik de deniliyor ama aslında bir ölü yaşamı.

İnsan arayışın insanıdır. İnsan yolun insanıdır. İlk günah insanın atası olduğu söylenen varlık tarafından kazanılmış bir itaatsizliğin insanî nişanıdır ve bir isyandan çok bir devrim olduğu için gurur vericidir.

İnsanlardaki totaliter bellek ölü belleğidir. Hafıza bütün totaliter rejimlerin toplumlarında kısa bellektir. Ölü anı yaşar. Leş yiyiciler de böyle ortaya çıkarlar. Kimseyi öldürmezler, iktidarın öldürdüklerini tüketirler ve bu leş yiyiciler iktidarla çalıştıkları için onlara kimse dokunamaz. Adalet leş yiyicileri aklamak için çalışır çünkü onlar öldürmemişlerdir. Bu leş yiyicilerin kimler olduğunun daha iyi anlaşılması için metaforize etmeden şöyle anlatayım: Üretilmiş rızalarıyla kendilerini totaliter iktidarın çarkı içine atanlar. Ölmüş iktidarlarda insanlar birbirinin leşini yer.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *