KALK GİDELİM
Bir kaçıştı bizimki, gidiş değil. Kolay sorulara verilmiş cevaplar gibiydi yaşamımız; böylece gitmek bir devrim değil, kabullenmek oldu.
“Kalk gidelim” dediğinde yola düşüverilen çağları özledim.
Böyle çağlarımız vardı, böyle yıllarımız, “haydi” dediğimizde ayaklanan insanlar vardı, sorgusuz, sualsiz.
Yol mu çekmiyor şimdi insanları, yoksa yan yana yürüyecek insan mı kalmadı?
Bir mekâna hastalık derecesinde bağımlılık mı yoksa bizi burada tutan?
Artık insanı yerinden sadece savaşlar kaldırıyormuş gibi.
Artık insanı yaşadığı yerden sadece doğal afetler koparıyormuş gibi geliyor.
İnsanlar kederle yola düşüyorlar. Artık yanlarında kim varsa. Kim yaşama tutunabilmiş ise giderken diri olup olmadığı sorgulanmadan.
Yolun nereye gittiği de belli. Artık daha büyük bir kedere doğru uzanıyor yollar. Ya da bir belirsizliğin sessiz kabullenişine uzanıyor şu yollar.
Bir yanda ise can sıkıcı bir tartışma sürüyor: Nereye geldik veya nereye gidiyoruz?
Nereye geldiğimizin cevabı açık: Hiçbir yerdeyim.
Nereye gidiyoruz cevabı da açık: Hiçbir yere.
Hiçbir yere gelmiştik.
Zaten gidilecek bir yer de yoktu.
Yıllarca birbirimize gidiyormuş gibi yaptık. Gitmedik de ama kalamadık da. Hem nereye gidecektik ki? Henüz kendimize giden yolu bulamamışken hangi mekân ve insanlar bizi kabul eder?
Bir gündüz düşüydü kanımca bizim yaşamımız. Israrla uyanmayı istemedik, katlandığımız şeyler basitti ve gitmenin düşünü kurmak gitmekten daha güzel ve en önemlisi de kolay geldi.
Mücadeleyi keşfetmeden konforun tadını almıştık. Bu haz bizi çığlık çığlığa bizi kendimize itti, bizi arzularımıza, hazza, bizi isteklerimize itti.
İhtiyaçlarımızı isteklerimize feda ettik, ikisini de kaybettik. Bir zevk veren acı değil midir şimdi ve burada olan?
Hangi sadık zaman bizi kavrayacak ve hangi mekâna kendimizi güvenle teslim edeceğiz?
Gitmenin romantizmi, gitmenin gerçeğini çürüttü.
Gidebilseydik, “haydi” denilen zamanlarda mekânı sırtlayabilseydik, belki kendimize dönebilir, bir beden olara varlık mekanımızla, bedenimizle, düşüncelerimiz ve duygularımızla yeniden irtibat kurabilirdik.
Bir kaçışa dönmezdi hayat, bir gidişin dibine kadar yaşanmış hikâyesi olurdu.
KALK GİDELİM”
Uzun lafın kısası olmaz: Gitmeden gidemezsin, her gidiş bir kalışın eseridir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.