KURALSIZ OYUN: ÇIKARLAR VE YANINA KÂR KALMAK
Ödül yanına kâr kalmak olunca, oyunu başlatan ve oyunun kuralını tesis edenlerin eylemleri çıkarları doğrultusunda oyunun kuralına uymamak şeklinde tezahür eder.
Bourdieu; bireylerin kurala uymaktaki çıkarlarının, kurala uymamaktan daha büyük olduğu durumda, uymayı tercih edecekleri saptamasını yapan Weber’i örnek göstererek, oyunun oynanmaya değer bulunması için çıkarın önemine işaret eder.
Çıkarlarımız…
Yanımıza kâr kalmak…
Oyunun kurallarını oyun içinde kendimiz koyduğumuzda çıkarlarımız ön planda olur ve ödül yanımıza kâr kalmak şeklinde gerçekleşir.
Oyunun oynamaya değer bulunduğu her yer insanın zamanı, mekânı ve ötekini kendine yonttuğu bir oyun, bir kazanç ve cezaya çarptırılmama alanıdır.
Ahlak özgürlükten önce gelir; insanın özgür olabilmesi için önce ahlaklı olması gerekir.
Bu açıdan yoğun eleştiri bombardımanına da tuttuğumuz modernitenin temeli ahlaktır. Ahlak kurallar rejimidir. Kural ötekinin hakkının başladığı yerde benim hakkım biter. Bunun en vasat ve bariz örneği trafik ışıklarıdır. Trafik ışıklarında sadece bir kazanın kurbanı olacağımız için değil diğerinin hayatına ve hakkına saygı göstermek, hakkını korumak için dururuz. Bu bir hakkın teslimidir, ötekinin hakkının teslimi, öteki de bizim için aynısını yapar bir zorunluluk dahi olsa (hatta bu zorunluluk ahlakıdır).
Ahlaklı olmak istendik bir zorunluluktur.
Ahlaklı olmak istencimizin hem kendi kendimize yaptığımız hem de toplumsal sözleşmeler üzerinden özgürlüğüdür.
Çocuklukta gördüğümüz yetişkin rolü, bir mesleğe sahip olmamız gerektiği bilinci, düzgün oturmamız ve sorulduğunda cevap vermemiz gerektiği tembihleri, aile terbiyesinden öğrendiğimiz özgüven ya da utanma duygusu, toplumsal iletilerden edindiğimiz paraya ya da şöhrete hayranlığın bize aşılamış olduğu duygu vd., ahlak habitusumuzun oluşmasında doğrudan etkilidir.
Oyunun kuralları kalktığında ve bu kuralların kalkma sebebi yanına kâr kalmak biçiminde bir çıkara dönüştüğünde ortaya sadece kuralsızlık çıkmıyor. Çocuk tecavüzlerinden kadın cinayetlerine, hayvanlara işkence edilmesinden cadde ve sokakların pislik içinde kalmasına ve insanların bütün bunlardan kurtulmak için bunları desteklediğine şahit olabiliyoruz.
Oyunun kurallarının her an değiştiği, yapılan her türlü haksızlığın insanların yanına kâr kaldığı bir dönemde ahlaklının kendini ifade etme biçimi nasıl olabilir?
Mubah olanın sınırlarını güçlülerin koyduğu yerde çıkarların yanına kâr kalma biçiminde korunması karşısında hangi hukuki sistem karşı koyabilir veya koyar mı?
Zamanın yaşanmaz olduğuna, sohbetin son derece sığ ve faydasızlaştığına, hemen herkesin haksızlıklara direnemediği için kendisini yorgun ve kaygılı hissettiğine, neredeyse her başın taşınamayacak bir ağırlıkta ağrı taşıdığına şahitlik ederken, evimize kapanıp haysiyetimi koruma savaşı mı vereceğiz? Yoksa kendi oyunumuzu mu kuracağız ve bunun kurarken sadece güç olarak ahlak yeter mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.