SÜRESİZ NAFAKA
Ülkemizde genç erkek ve kadınların evlenme yaş ortalaması artarken bununla beraber boşanma oranları da giderek artmakta.
Ülkemiz ekonomik sorunlarını bir kenara bırakabilirsek, evlenmek kolay boşanmak ise çok zor.
Hukuk mevzuatlarımıza göre kötü niyetli ve anlaşmalı evliliklerin önüne geçilebilmesi için anlaşmalı boşanabilmek için en az 1 yıl evli kalma şartı bulunmaktadır.
Çekişmeli yani anlaşma olmaksızın boşanma davaları ise ortalama 3-4 sene kadar sürdüğü düşünüldüğünde ise Medeni Kanunun da artık sosyal ve toplumsal problemlere cevap vermediği anlaşılmaktadır.
Nafaka problemi ise senelerdir bir çözüme kavuşturulabilmiş değildir. Nafaka konusunda en büyük problem 1 gün dahi evli kalanın ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm edilmesidir.
Kanun bu konuda evlilik süresini nafaka bağlama kriteri olarak kabul etmemekle birlikte, nafaka ödeme konusunda da bir süre sınırı olmaması diğer bir tartışma konusudur.
Yine boşanma davalarında nafaka miktarının belirlenmesi noktasında da herhangi bir somut kıstas bulunmamaktadır.
Cumhuriyet yeni kurulduğunda kendi hukuk kanunlarımızı yapacak yetişmiş kanun yapıcılar olmaması hasebiyle İsviçre Medeni Kanunu günün şartlarında Türkçeye çevrilmiştir.
1926 tarihli Medeni Kanun ufak değişiklikler ile halen kullanılmaya devam edilmekte olup, günümüz şartlarına da uymaması bu anlamda normaldir.
1926 tarihli kanuna göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir” hükmü amirdir. (1926 tarihli Medeni Kanun Madde 144)
1926’lı yıllarda kadınların yüzde 90’ının çalışmadığı düşünüldüğünde toplumsal sorunlara cevap veren madde işbu aşamada ise çok ciddi mağduriyetlere ve haksızlıklara sebep olmaktadır.
Taraflar 1 gün evli kalsalar dahi ömür boyu nafaka ödemek mecburiyetinde kalmaktadırlar. Özellikle erkekler açısından çok ciddi bir ekonomik külfet haline gelmekte, nafakanın ödenmemesi halinde hapis cezaları ile karşı karşıya kalabilmektedirler.
Bununla birlikte, nafakasının kesilmesini istemeyen kadınlar sigortalı işlerde çalışmaktan kaçınmakta, yeniden evlenirse nafakanın kesileceğinden dolayı da evlenmeden birlikte yaşama gibi ilişkiler ortaya çıkabilmektedir.
Süresiz nafaka, yalnızca ödeme yapan erkeğe bir çile olmanın yanında yukarıda bahsetmiş olduğum gibi birçok sosyal ve kültürel bozulmalara da yol açmaktadır.
Senelerdir bu konudan mustarip olanlar yeni bir kanuni düzenlemenin hayata geçirilmesini beklemektedir.
Alanında uzman yetişmiş hukukçuların bu konuda ivedilikle bir çalışma yapmaları ve kanun koyucunun da toplumsal sorunlara cevap veren bir düzenlemeyi hayata geçirmesi gerekmektedir.
Nafaka belirleme kriterleri somut olmalı, hâkimler tarafından keyfi ve takdiri değil daha objektif şartlarla mağduriyetler en aza indirilmelidir.
Yine nafaka bağlanması, belli bir süre evli kalınması ve en fazla evli kalınan süre kadar nafaka ödenmesi gibi şartlara bağlı kılınmalıdır.
Yazımın ilk cümlesinde belirtmiş olduğum gibi; artık insanlar evlilikten korkmakta, evlenme yaş ortalaması artmakta ve sosyal düzen günden güne bozulmaktadır.
1926’lı yıllardan bu yana gelen kadın mağduriyetinin egemen olması düşüncesi giderek erkek mağduriyetinin artması algısına evirilmektedir.
Son zamanlarda, “erkek dayanışma, kadın erkek birlikte sosyal eşitlik, erkek haklarını koruma” gibi derneklerin sayısı da bu ve benzeri konulara bağlı olarak artmaya başlamıştır.
Özetlemek gerekirse, cumhuriyetin ilk kurulması anında yetişmiş hukukçularımızın olmaması hasebiyle başkaca ülkelerden Türkçeye çevrilen kanunların ivedilikle günümüz Türkiye şartlarına uyarlanması ve daha adil ve güvenilir bir hukuk sisteminin inşa edilmesi gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.