Altayların Yiğit Kahramanı
Tarih denilen kavram, içinde birçok kahramanı, haini, mağlubiyeti, zaferi barındırır. Bugün bizim yüreğimizde bir sızı bırakan, açtığı ufukların önü ardı kesilmeyen bir kahramanı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün sizlerle bir yolculuğa çıkıyoruz. İçimizde, saklı bir yerde gizlenen zaman zaman hatırladığımız hissiyatına vardığımız kutlu topraklara... Bir hesabımız ve hikayemiz var. Bitmeyen, yarım kalan ve gök kubbenin içinde kaybolan yüzyıllık bir yeminimiz var. Nice seneler oldu ata yurdundan yola çıktığımız. Vatan topraklarından yeni vatan arayışına gittiğimiz... Menzilini bilmeden toprak bastığımız her yeri cennet kıldık bu yer yüzünde. Dedim ya bu yolculuk bizlere tanıdık. Bizlerin içinde bir yerde saklı olan dünde kalan günlerin acısı ve çaresizliği.
Nice uygarlıklar can verdi bu dünya denilen yerde. Nice iller kurduk otağımızın gölgesinde. Belki de kim bilir göğü çadır eyledik... Kahraman olmak fedakarlığı, cesareti, zalimin zulmüne boyun eğmemeyi gerektirir. Yolculuğumuz Orta Asya'ya doğru. Yiğitlerin bir bir sırtlanlar tarafından parçalanıp katledildiği yere doğru.
Geniş bozkır steplerinde yüzyıllardır yaşayan Türk boyları ebedi ve ezeli düşmanları olan Çinlilere aman dilememekte. Bir an bile bağımsızlık ve mukaddesatını çiğnetmemeye ant içercesine. Camiilere saldıran, mukaddes kitabımızı yakma cüreti gösteren Çinlilere karşı direnen bir kahraman. Kahramanımız, 1943 yılında Altay bölgesinde yaşayan Türk Hanlıklarının(Altay Hanlığı) başına Han olarak geçti. Mücadele silahlı bir şekilde son mermiye kadar devam edecekti. Bir yıl gibi kısa bir sürede Çinlileri perişan etmeyi başardı. 1945 yılında Altay halklarının Çine karşı zafer kazandığını ilan etti. 1949 yılına kadar çeşitli görevlerde, halkı için mücadeleyi hiç bırakmadı. 1949 senesine geldiğimizde Urumçi ve civar bölgeler Komünist Çin rejimi tarafından işgal edilmeye başlandı. 1951 yılına kadar ata yurdunda Çinlilere cehennemi yaşattı. Komünist Çin rejimi bütün imkanlarını kullanmasının sonucunda Altay efsanesini, Türk halkının kahramanını esir olarak ele geçirdi. Mutlaka duymuşsunuzdur Çin işkencelerini. Kahramanımız da bu işkencelerin belki de hiç duyulmayanlarını yaşadı. İdam cezası onandı ve idama götürülmeden önce kulakları kesildi ve halk arasında yaralı bir şekilde dolaştırıldı. Sonunda ise kurşuna dizilerek şehit edildi. Evet gönül ister ki daha fazla ayrıntıya girip daha detaylı anlatalım bu yiğit savaşçıyı. Bu kahraman son sözlerinde bile hep inandığı davanın bir gün mutlak suretle başarıya ulaşacağını adeta haykırdı. Ben ölebilirim ama milletim mutlaka vatanını geri alacaktır...
Birçok yönüyle Kafkas Kartalı Şeyh Şamil'e benzediğini söylemek mümkündür. Şeyh Şamil Kafkas Kartalı olarak bilinirken, kendisi ise Altay Kartalı olarakta bilinmektedir. Gayesinden döndüğü, düşmanına acıdığı veya dostuna ihanet ettiği vaki olmamıştır. Bugün bir kahraman tarihteki Kürşat gibi bizi selamlıyor. XX.YY'ın Kürşat’ına Osman İslamoğlu’na milletinin deyişiyle Osman Batur'a selam olsun. Elbet bir gün katil Çinin Doğu Türkistan üzerindeki hegemonyası kırılacak. O gün gelene kadar yaşasın Türk’ün direnişi... Yaşasın Osman Batur...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.