Baha Durmaz

Baha Durmaz

Bu Sefer Olmaz!

Bu Sefer Olmaz!

Emperyalizm, yıllar boyunca süren, insanların ve kaynakların sömürülmesini amaç edinen lanetli bir olgudur. Devlet geleneğimiz ve inançlarımızdan ötürü kutsal bir görev addettiğimiz emperyalizm karşıtı duruşumuz hiçbir zaman bozulmadı. Bu kutsal duruşu, asırlar boyunca Türk-İslam senteziyle bugünlere kadar getirdik.

Bugünlerde 1912 yılında bırakmak zorunda kaldığımız bir parçamız olan Libya'da devletimiz tüm emperyalist unsurlara karşı canını ortaya koymuş bir durumda. Libya meselesini daha iyi anlamak için kısa bir tarihi gezintiye çıkmakta yarar olacağı düşüncesindeyim.

1911 yılında gittikçe zayıflayan Osmanlı Devleti'nin gelecek dünyada önem kazanacak olan enerji merkezleri bir bir Avrupalı devletler tarafından işgal edilmeye başlanmıştı. Pastadan kendine pay çıkarmayı düşünen İtalyanlarda en yakın ve en kolay lokma olarak gördükleri Trablusgarp için harekat planlarını hazırlamıştı. Nitekim masada hazırlanan planlar gerçek dünyada hiçte kolay lokma olmayacaktı. Osmanlı Devleti’nin bölgeye gönderdiği subaylar bölgedeki direniş hareketini başlatınca İtalyanların bölgeyi zapt etmesi gecikti. Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’nın bu direnişte çok büyük aktif rol aldıklarını da söylemiş olalım. Sonrasında On İki Adanın işgali ve Balkan Savaşının patlak vermesi eklenince mecburen Trablusgarp üzerindeki Osmanlı etkisi sonlanmış oldu. Böylece bugün Libya olarak zikrettiğimiz bölge İtalyanların sömürge sahası içine girdi.

 İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce bölgede bağımsızlık uğruna direnişler olmuş olsa da bu isyanlar İtalyanlarca kanlı şekilde bastırıldı. En önemli direniş Ömer Muhtar tarafından yapılmasına rağmen bir sonuç alınamadı. Sonrasında II. Dünya savaşında faşist İtalya'nın aldığı mağlubiyet ile birlikte Libya, Fransa ve İngiltere'nin kontrolü altına girmiş oldu. Bir emperyalist devletten daha tehlikeli devletlere geçiş böylece tamamlanmış oldu.

Libya, 1951 yılında Birleşmiş Milletler aracılığıyla bağımsızlığına kavuştu. 1969 yılında Libya ordusunun genç subayları tarafından yapılan darbe sonucunda Kral İdris dönemi sona erdirildi. 1969 yılından 2011 yılına kadar Libya, Kaddafi tarafından kendince ortaya atılan İslami Sosyalizm ideolojisi ile yönetildi. Kaddafi bu süreç içerisinde pek çok kez elinde bulundurduğu petrol kaynaklarını batı dünyasına karşı bir güç olarak kullandı ve en sonunda emperyalist batı dünyası tarafından terörist ilan edildi. Fransa’nın başı çektiği bu oluşum 2011 yılında yanlarına NATO'yu da alarak Kaddafi'yi kendi halkına linç ettirmeyi başardı. Türkiye ise bu süreçte ne yazık ki NATO'nun yanında bu girişime destek vermek zorunda kaldı.

2011 yılından günümüze geldiğimizde Libya iç savaş ile perişan hale gelmişti. Bir tarafta BM tarafından muhatap alınan ve meşru hükümet sayılan Trablus Hükümeti diğer taraftan, Fransa, BAE ve Mısır’ın destek verdiği Tobruk Hükümeti. Türkiye, “Mavi vatan” doktrini esasına ve Trablus hükümetinin yardım çağrısına destek vererek, Libya’da pekte hayırlı gitmeyen durumu bir an da değiştirmiş oldu. Geçen aylarda ne işimiz var Libya'da diyerek eleştirilen Türk dış politikası bugün Türkiye'nin çok önemli kazanımlar elde etmesinin önünü açmış durumda. Türk devlet anlayışı bundan yüz yıl önce yarıda bırakmak zorunda kaldığı Trablusgarp için bir kez daha sahneye çıkmış durumda. Yine aynı perspektifte bakıldığında ana vatanının korunabilmesi için “Mavi vatan” tezinin hayata geçirilmesi adına Libya'da meşruiyet kazanmış bir durumdayız. Özellikle bu süreç içerisinde tek bir yumruk olup ülkemizin çıkarları adına Libya’daki faaliyetlerimizi desteklememiz yarınlar için oldukça önemli bir karar olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Baha Durmaz Arşivi