Çocuklarımıza Bizi Öğretin
Önce bir yığınla karşılaştım sonra tepkiyle karşılaştım. Onca söze verilecek bir cevabım vardı lakin sustum ve hüzünle karşılaştım.
İnsanoğlu her geçen gün eskideki kavramların yanına yeni birini koymakta. Sanki bu yeni gelenler eskilere nazire eder gibi bakmakta ve alay etmekte. Hani çocukluğumuzun neşeli, sohbeti tatlı esnaf amcaları yerine gelen suratı asık, tükettirmeye programlanan yeni nesil alışveriş furyası gibi ya da belli tempoyla alkış tutan zihinlerimize psikolojik bir harp ilan eden tüketme hastalığı gibi. Her geçen zaman tükenen ve tüketilen bir toplumun hissiz ve sözsüz bir bakışı gibi. Son yıllarda yörüngemizde sahiden bir sapma oldu. Sahiden diyorum ciddi bir sapma ve sapıtma hali söz konusu. Belki babam benim için bu sözleri etmişti ya da babamın babası, babam hakkında böyle söz etmişti. Bu sonsuz bir döngüdür belki de… Lakin toplumu kuşatan, yaralara merhem olan yahut yere düşmesini engelleyen birçok yargının artık banal, sıkıcı, kederli hatta üzülerek gerici denildiğine şahit oluyorum. Şahit olmuşluğumun ağırlığındandır bazen inanın taşımakta güçlük çekiyorum. Ortalama bir akla sahip bir bireyin kendisini daha üstün göstermek adına hiç okumadığı hiç bilmediği hiç gezmediği ya da burun deliklerini sızlatmamış o kokuyu hiç içine çekmediği nice laflar ettiğini duyuyorum. Başaramadığımız her şeyin bedelini bir bir ödeme vaktinin geldiğini görüyorum. Okullarımızın sıralarında, evlerimizin kanepelerinde ya da sokaklarımızın ıssızlığında veremediğimiz saygının, mirasın, zaferin, inanmışlığın, adanmışlığın ve en çokta inancın her geçen gün içinin boşaltıldığına ve toprak olma yoluna doğru gittiğini görüyorum. Yok olan kavramın yerine yeni bir şey koymak kolay olsa gerek. Saygısızlığın, merhametsizliğin, inançsızlığın, umutsuzluğun ve kültürsüzlüğün aşılanmasından bahsediyorum.
Diyorum ki bizler, bundan önceleri yanlış yerlere koşturduk. Bundan sonraları daha titiz davranmalıyız. Çocuklarımıza aşılacağımız yeni hedefler olmalı. Çocuklar hedeflerinin köklerini dışarda aramamalı. Ortalama bir Türk evladını dipsiz kuyulara, hissiz gözlere bırakmamalı. Kendi kültürünün, kendi mahallesinin köklerini onlara göstermeliyiz. Gösterirken inandırmalıyız. Senden yıllar önce asırlar önce bu topraklarda yaşamış çocuklar başardı sende başarabilirsin demeliyiz. Rol model olarak göstereceğimiz o kadar kutlu kişi varken aşıyı emperyalist zihniyetin budalalarında aratmamalıyız. Aratırsak bu da bizim ayıbımızdır. Bu toprakların evladı Ali Kuşçuları, Farabileri, Heysemleri, Sinaları, Haldunları ve nicelerini görmeli ve tanımalı. Bugün karşılarına çıkan batı dünyasının canavarlaşmadan önce bilip okuduğu fikir ve bilim insanlarını onlara göstermeliyiz. Okullarda vaktim dolsun da evime gideyim, çocuğuma bir tablet alayım da başımdan savayım diyen bir neslin feryat etmemesi için sorumluluk almalıyız. Evet çocuklarımıza bizi öğretmeliyiz. Bıkmadan ve usanmadan. Bize biz kimiz sorusunu sormalarına fırsat bile vermeden köklerimize dönmeliyiz. Muhammed İkbal’in dediği gibi aklı öldürmeden. Necip Fazıl’ın dediği gibi batı güneşi işgal etse de ruh bendedir diye haykırarak.
İmânsız ve idealsiz nesiller türettik. Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye. (Cemil Meriç)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.