Baha Durmaz

Baha Durmaz

Gerçekler Işığında Sarıkamış

Gerçekler Işığında Sarıkamış

Osmanlı Devleti ölüm kalım mücadelesine adım atıyor. Enver Paşa başkomutan vekili olarak hazırladığı “Sarıkamış Harekâtı” planını kurmaylarına sunuyor. Kurmaylar harekât planını onaylıyor. Yıllar boyunca savaştığımız Rusya’ya ağır bir darbe planlanıyor. Rus ordusu yok edilecek, Türk ordusu Bakü’ye ulaşacak. 1877 yılında elden çıkan Batum olmak üzere birçok vatan toprağı tekrar anavatana dahil edilecek. Bununla da kalınmayacak ata yurt topraklarıyla kesilen bağlar tekrardan kurulacak.

Harekatın temel birimi Osmanlı Devleti’nin 3.Ordusu. 3.Ordu birimi, 9., 10. ve 11.Kolordular ile 2.Süvari Tümeni’nden oluşmakta. 3.Ordunun toplam insan gücünün 120 bin civarında olduğu bilinmekte. Fakat bu sayının cephe gerisindeki askerlerle ancak bu sayıya geldiğini söylenebilir. Karşı tarafta Rus ordusunun mevcudunun 100 bin civarında olduğu ve bu ordu biriminin içerisinde Ermeni Gönüllü Tugaylarından iki tugay olduğunu da söyleyebiliriz.

Tarih 22 Aralık 1914…

Bir neslin dondurucu soğuğa karşı sarsılmayan sıcacık vatan sevgisi ile olan o kutlu yürüyüşü başlıyor. Sanki dağlar hüzünlenmişçesine, ölümü korkutan Türk ordusunun sonsuzluğa yürüyüşü yeri göğü inletiyor.

Türk ordusu, dağlarda donmayı beklemek bir yana Rus güçleriyle çetin bir mücadeleye girişiyor. Enver Paşa’nın planı tıkır tıkır işliyor adeta. Fakat aksilikler başlıyor. Bir ordunun savaş meydanında organize olabilmesinin en katı kurallarından olan ikmal sisteminde tıkanmalar baş gösteriyor. Cepheye iaşe sağlamak için görevlendirilmiş üç geminin Karadeniz açıklarında vurulması ile birliklerin ikmali kesiliyor. Bahriahmer, Bezmialem ve Mithatpaşa gemileri, Zonguldak’ı bombalamaya giden Rus savaş gemilerinin hedefi oluyor. Sonrasında elimizin gitmediği, nutkumuzun tutulduğu yaşanmamasını istediğimiz büyük felaket…

Yıllar önce Anadolu’nun dört bir köşesinden bayrağının ve namusunun peşine düşen binlerce cengaveri kaybettik. Çoğu yerde kayıplarımızın doksan bin civarında olduğu yazıldı çizildi. Bir tane bile olsa bir vatan evladının şehit düşmesi içimizi üşütecek kadar acı bir hadise olsa gerek. Lakin bizler tarihçiyiz. Bizler olayları verilere göre analiz etmeliyiz. Bir savaşla ilgili konuşuyorsak kulaktan dolma bilgilerle konuşmak hakikatleri gün yüzüne çıkartmaz acılarımıza yeni acılar katar. Peki gerçekten Sarıkamış Harekâtında doksan bin şehit verdik mi? Gelin bu sorunun cevabına bakalım. Doksan bin şehit verilmesini ilk defa gündeme getiren kişi o dönemin 9.Kolordu Kurmay Başkanı Şerif Köprülü’nün 1921 yılında Akşam Gazetesine verdiği demeçte geçmektedir. Sonrasında da aynı kişinin “Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi” adıyla kitaplaştırılan şüpheli anılarında geçmektedir. Şüpheli denilmesinin en önemli gerekçesi ise o dönemin koşullarında İttihatçılara karşı yapılan büyük kara propagandadan ibaret olmasıdır. Gelelim veriler ışığındaki kayıplarımıza. Sarıkamış muharebelerine katılan 3. Ordu’nun mevcudu Birinci Dünya Savaşı’nın ilk aylarında 120 bin, muharip asker sayısı da 75 bin kadardı. Rus birlikleri tarafından defnedilen Türk askerinin sayısı 23 bindi ve o günlerde birçok askerimizin de tifüsten öldüğünü düşündüğümüzde bile, şehit sayısının 90 bine ulaşılması yine de mümkün değildi. Rus ordusunun kayıtlarında bu bahsedilen 90 bin sayısının olmadığını çok net görebiliyoruz. Sarıkamış Harekâtını düşündüğümüzde o günkü şartlar altında vatan evlatlarının verilen emirlere koşulsuz uymaları, hangi durumda olurlarsa olsun son nefeslerine kadar mücadeleyi bırakmadıklarını görmekteyiz. Harekatın ne yazık ki başarısız olmasında Hafız Hakkı Paşa ve bazı komutanların emir dışına çıkarak kendi başlarına kahramanlığa kalkışmaları, ikmal sisteminin planlanmadık şekilde çökmesi ve tifüs salgının etkili olması söylenebilir. Hafız Hakkı Paşa eğer o sırada kaçan Rus askerlerinin peşine düşerken cepheyi 100 kilometre kadar genişletmiş olmasaydı ve yorgun askerleri Allahuekber Dağları’na çıkartmasaydı bozgun için şartlar oluşmamış olacaktı.

"Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü" adlı kitabında Hafız Hakkı Paşa'nın kendi yazdığı bir günlükte ise şu yazmaktadır; 'Yarabbi! Bu felâkete ben sebep oldum, yine ben tamir edeceğim.'  

Son olarak rahmetli Mehmet Niyazi’nin şu sözleriyle meselenin daha net anlaşılacağı görüşündeyim. “Olayı öyle bir gösteriyoruz ki sanki o cephedeki Osmanlı ordusu hiçbir şey başaramamış, sanki tek bir kurşun bile atamadan hepsi donup kalmış. Bizim bütün belgelerimizde 23 bin şehidimiz olduğu yazdığı halde bir 90 bin tutturmuş gidiyoruz. Hatta bazı kimseler gayretkeşlik yapıp bunu 100 binin üzerine çıkarıyorlar. Birçoğunun samimi olduğuna inanıyorum ve doğrudur ama arada bir orada kaybettikleri akrabalar icad edenler bile çıkıyor. Garip insanlarız. Gözümüzü açtık 90 bin yalanı, yaşlandık bu yalan hâlâ devam ediyor.

Tarihimizin her destanında bir dram olduğu gibi, her dramında da bir destan yatmaktadır. Türk evladı destanlarını ve dramlarını okudukça gelecek için geçmişindeki her bir nefer gibi milli ve manevi değerlerini bitmez bir sevda ile yaşamayı başaracaktır. Sarıkamış Harekatı’nın 106’ncı yılında bağımsızlığımız ve istikbalimiz uğruna canlarından geçmiş aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla yad ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Baha Durmaz Arşivi