İlmin zekatı
“İnsanın bildiklerini paylaşması, anlatması, öğretmesi ilmin zekatıdır.”
Farabi böyle demiş ne güzel demiş…
Bir öğretmenler günü daha geride kaldı. Meslekte çok da eski sayılmayan bir eğitimci olarak bu güzel günün coşkusunu maalesef öğrencilerimizden uzakta yaşadık. Dilerim bundan sonraki yıllarımızda bu sene yaşadığımız sıkıntıları bir daha yaşamayız. Öğrencilerden uzakta bir eğitim sisteminin duygusal yönden bizleri zorladığını söyleyebilirim.
Ülkemiz oldukça zor zamanlardan geçiyor. İçimizi ferah tutmaya çalışsak bile bazen olmuyor. Geçen günlerde bir öğretmen arkadaşımla ülkemizdeki eğitim hakkında hasbihal ettik. Kendimize göre yorumladık. Yıllar boyunca bakanlığın ücretsiz bir şekilde eğitim kurumlarına gönderdiği ders kitaplarından bahsettik. Bahsetmez olaydık… Eğitim camiası içerisindeki binlerce paydaş gibi üzüntümüzü içimize hapsetmek zorunda kaldık. Teknolojinin her alanda geliştiği bu zaman diliminde böylesine eskiye ait hapsolmuş, belli başlı kalıplardan kurtulamamış ders kitaplarını yazmak, basmak ve yüklüce masraf etmek gerekli miydi? Çağın gereklerinden uzak materyallerin devletin ve milletin omuzlarına yüklediği yük bitmez mi? Ne zaman bir zümre toplantısı olsa bu durumu onlarca öğretmenin ağzından da duyar gibiydim. Yıllar boyunca söylendi tartışıldı karar olarak alındı lakin hala gerçeklikten uzak, öğrenciye fayda sağlamayan, dikkatini çekemeyen ve ilgisini yükseltemeyen bu materyallerin düzenlenmemesi gerçekten tam manasıyla bir israf. Çözüm önerileri belli aslında. Bugün herhangi bir kırtasiyeye gidin ve rastgele bir kaynak kitabını alın. Göz ucuyla inceleyin. Öyle detaylı bakmanıza bile gerek yok. Farklı yayınların öğrencileri cezbedici tasarımlarını, dikkat çekici ve vurgulu metinlerini göreceksiniz. Daha sonrasında elinize bir de bakanlığın büyük yük altına girip yazdırdığı kitaplara bakın. Demek istediğimi daha net anlayacaksınız. Bakanlığımız ve devletimiz sağ olsun ücretsiz kitaplar vererek sosyal devlet anlayışına katkı sağlıyor. Lakin devletimizin bu konuda çok geniş bir kaynağı var. Neden birçok öğretmenin kullanmak istemediği ve her platformda dile getirdiği eksiklikleri görüp düzenleme yoluna geçmiyor. Yahut neden EBA adını verdiğimiz sistem içerisinde öğretmenlerin eline ne bulduysa içerik olarak yüklemesini bir verimlilik olarak görüyor. Bunların hepsini tartışmalıyız. Sesimizi duyurmalıyız. Bu güzel düşüncelerin uygulama aşamasında verimliliği artırma yoluna gitmeliyiz. Bunlarla bitmiyor maalesef sorunlar… Sayın Bakanımızın daha öncesinde sözünü ettiği öğretmenlik mesleğiyle alakalı çalışmalarında bir an önce yapılması gerekli olduğunu düşünüyorum. Özellikle kamuda görev yapan eğitimcilerin performansa dayalı bir süreçte değerlendirilmesi gerekliliğinin öğretmenlik mesleğinin itibarını ve eğitim sistemimizin seviyesini artıracağı düşüncesindeyim.
Son söz olarak bazı öğretmenlere seslenmek istiyorum. Pandemi sürecinde bütün meslek grupları gibi öğretmenler de yani bizler de elimizden geleni yapmaya çalıştık, çalışıyoruz. Fakat bu durumu istismar etmeye çalışan sözde eğitimcilerin bu işin merkezine parayı koyması hiç hoş olmuyor. Sosyal medya mecralarında sürekli “ek ders” ödemeleriyle ilgili bir tutum içine girmeleri ne yazık ki mesleğin itibarını yerlere düşürüyor. Beyler ve bayanlar öğretmenlik mesleği kutsaldır. Hakkını vermeden aldığınız her miktar önce sizi sonrasında bu ülkeyi yakar. Şartlar ne olursa olsun eğitimciyim diyen birinin önceliği ilminin zekatını vermesinden geçer! İlmin zekatını vermek için temiz bir vicdan gerekir. Vicdanı olmayan insan bırakın öğretmen olmayı insan bile olamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.