Cüneyt Polat

Cüneyt Polat

Geçen haftadan kalma bir yazı

Geçen haftadan kalma bir yazı

Geçen hafta sağlık sorunları nedeniyle yazı gönderme imkânı olamadı. Bu arada her şartta gündem takibini tabi yapıyoruz. Ancak geçen haftadan bugüne pek de bir kıpırdanma yok gündemde… Özellikle iç politika gündemi felaket!  Muhalefetin “Goebbels” taktiği alabildiğine devam ediyor. Yani bir kocaman yalan ortaya at. Her şart ve durumda bu yalanı körüklemek için elinden geleni yap. Kısaca bu!

Çocukluğumuzun ve gençliğimiz geçtiği 80’ler ve 90’ların ilk bölümünde yalana “yalan”, yalancıya da “yalancı” denirdi. Ancak gelin görün ki 90’ların ortasında yeni bir tabir ortaya atıldı; “gerçeği yansıtmıyor”!

Yargı kıskacından kurtulup, tazminat davalarına muhatap olmadan “yalancı” diyebilmenin yeni yoluydu bu…

Bugün de değişen pek bir şey yok aslında! Geçen haftadan bugüne bakıldığında muhalefetin yıkıcı bir yalan söyleme (pardon gerçeği yansıtmama) siyaseti içinde olduğu görülebilir. Bu aslında Batı dünyasında moda olan ve özellikle Trump’ın iyi yaptığı bir yeni siyasi model. Yani yalan söyle, bunda ısrarcı ol ve seçmenin duygularını hedef al. Gerçekler istediği kadar başka olsun. Sen yalanı söyle ve bunda ısrarcı ol, halkın duygularını galeyana getir. Dikkat edilirse şu anda bizde olan da bu!

Muhalefetin yapmaya çalıştığı kısaca bu şekilde aktarılabilir. Onlarca defa, devletin neredeyse tüm üst düzey görevlilerinin, hemen tüm belgelerle ortaya koyduğu realiteye rağmen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu aynı konuyu, yukarıda anlattığımız tarzda gündemde tutmaya gayret sarf ediyor: Tank palet fabrikası Katarlılara satıldı. Durumun böyle olmadığı bu hafta sonu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlerle buluşmasında bir kez daha dile getirildi. Ortada satılan bir fabrikanın olmadığı net olarak ifade edildi. Gerçi bu noktada CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın “biz böyle demedik” türünden yaptığı açıklamada başka bir ters köşe oldu. Bunu da unutmayacağız.

Burada amacın doğru söylemek olmadığı, yalanlarla (pardon gerçeği yansıtmayan ifadelerle) halkın duygularını harekete geçirerek cephe kazanmak olduğu ortadadır. Benzer durumları İYİ Parti lideri Meral Akşener’in yurt gezlerinde görmeye alıştık aslında. Kuyumcu, soğancı derken ortaya bir sürü mizansen çıkmıştı. Ancak bunların arkasına bakıldığında kocaman bir boşluk olduğu rahatlıkla görülecektir. Sadece duygulara oynayarak seçmeni etkilemek belki iktidar getirir! Ama ya sonrası?

Bu arada yalanlar (pardon gerçekleri yansıtmama) siyaseti her ne kadar gündemi ele geçirmiş olsa da geçen haftadan kalan muhalif medyanın kendi içindeki rant kavgalarının üstünün örtüldüğünü de kimse düşünmesin. “Kıt kanaat imkânlarla yayın yapmaya çalışıyoruz”, “iktidar bizi engellemek için her şeyi yapıyor” algılarıyla kendilerini takip eden kitleleri etkileyerek mağduru oynarken, o tv kanallarının hangi durum ve şartlarda kurulduğu da ortaya çıktı aslında. Bu konu öyle kolay kolay unutulacak gibi de değil.

CHP’den kimi tv kanallarına ve gazetelere ciddi meblağlar aktarıldığı, eskiden beri söylenip durur medya mahallesinde. Ha bunlar gerçeği yansıtır mı yansıtmaz mı onu bilmem. Ancak bir dönemin şöhretli gazetecilerinin ekranlarda çığlık çığlığa kavgalarını da unutmamak lazım. Her ne kadar şimdilik bu iş durulmuşsa da mutlaka bir ikinci raunt olacaktır.

Tüm bunların yanında hala Kanal İstanbul üzerinden algı operasyonları yapmaya kalkan bir grubun olduğunu da söylemekte fayda olacak. En basit ifadeyle komik diyebileceğimiz, temelsiz iddiaları gerçekmiş gibi ısrarla savunmaları ve ısıtıp ısıtıp sosyal medyada servis etmeleri de başta söylediğimiz “Goebbels” taktiğinin bir tezahürü olsa gerek.

Yani sizin anlayacağınız “ajans” iş başında… Bakalım önümüzdeki günlerde “gerçeği yansıtmayan” başka neler göreceğiz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Polat Arşivi