D. Emin Bilge

D. Emin Bilge

Anayasa, yalan beyan ve Yüce Divan

Anayasa, yalan beyan ve Yüce Divan

Yazımızın başlığına bakıp da sakın Türkiye aklınıza gelmesin “yüce divan’’dan. İlerleyen satırlarda nereden bahsettiğimizi okuyacaksınız.

Yaklaşık iki haftadır siyaset gündemimizde yeni anayasa yapmak var. Şu anda geçerli olan 1980 askeri darbesinin ardından hazırlanan ve 1982’de halk oylamasında kabul edilen anayasada 39 yıl içinde 19 kez değişiklik yapılarak 184 maddesi değişmiştir. Köklü bir değişiklik olmadığı için, hep yama yapılmış ve yamalar da tam tutmamıştır. 1982 Anayasası da diğer anayasalarımız gibi geniş bir uzlaşma ile tartışılarak yapılmamıştır. Askeri darbe sonucu halkoyuna sunulup, kabul görse de ’’ben yaptım oldu’’ mantığıyla yapılmıştır. Halk oyuyla kabul edilmiş olmasa acaba nasıl olurdu?

Anayasa, yalan beyan ve Yüce Divan

Benim kuşağın ömrü anayasa tartışmalarıyla geçti. Ülkenin bu kadar kamplaşması sonucu yeni anayasa konusunda pek ümidim yok ama, inşallah  iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle, toplumsal uzlaşmayla yeni bir anayasa hazırlanır. Bunun çok da kolay olacağını sanmıyorum. Çünkü bizde uzlaşma kültürü ailemizde bile yok. Uzlaşma kültürü ailede öğretilir, ilkokulda öğretilir.

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakının oylarının neredeyse birbirine yakın olması, uzlaşma için bir umut olabilir. Yine olmadı  durumunda da kalabiliriz. Şayet olabilme ihtimali doğarsa Cumhur İttifakı ile İyi Parti işbirliği yapabilir. O zaman da  diğer partiler ve sivil toplum örgütleri veryansın ederler. Zaten böyle bir durumda çalışmalar başlamadan sosyal medyada yalanlar ve linç çoktan başlamış olur.

DANİMARKA

Bize ne Danimarka’nın Anayasasından diyebilirsiniz ama, iyi bir anayasanın ülke refahı ve huzuru için ne kadar önemli olduğunu bilirsiniz.

Danimarka, 1000 yıldan fazla geçmişi olan ve hâlâ devam eden, Avrupa'nın en eski monarşisine sahiptir. Danimarka Anayasası 1849'da yapılarak kralın gücü sınırlandırıldı ve parlamentoya dayalı ilk anayasa kabul edildi. Şimdiki anayasa ise, 1953’te yapıldı.

 

Danimarka’nın politik gündemi bugünlerde yoğun. 2009-2019 arası başbakanlık yapan ve partisi tarafından parti başkanlığından  el çektirilen eski başbakan Lars Lökke Rasmussen, geçen ay 41 yıldır üye olduğu partisinden istifa etti ve  yeni parti çalışmaları için istişare toplantıları yapıyor. Rasmussen’in partiden el çektirilmesinin  Davutoğlu serüvenine benzer tarafları var ama, o politik hayatında Davutoğlu gibi hızlı yükselip başbakanlığa, parti başkanlığına gelmemişti/getirilmemişti... Partisinin gençlik kolları başkanlığı,  belediye başkanlığı, bakanlık  yaparak geldi ve inmesi de çok kolay olmadı.

Ne demişler, yüksek dağların başında kartal da bulunur, yılan da. Biri uçarak gelir, biri sürünerek gelir. Danimarka’da demokrasi Türkiye’ye göre daha yerleşik olduğu için, yükselmek ve düşmek ağır ağır olur.

Anayasa, yalan beyan ve Yüce Divan

YÜCE DİVAN

Danimarka, bugünlerde önceki hükümette Göç ve Uyum Bakanlığı yapmış,  yabancılara karşı çok sert politikalar uygulayan İnger Stöjberg’in yüce divana verilmesini konuşuyor. Kendi partisinin çoğunluğu bile yüce divana gitmesi için aleyhinde oy kullandı. Danimarka tarihinde 6. kez bir bakan Yüce Divan’a gönderilmiş oldu.

Yüce divan gerekçesi, bakanlığı döneminde Stöjberg’in, Danimarka’ya gelen mülteciler hakkında  hukuksuz bir şekilde talimat vermesi ve meclise yalan söylemesi.  Göç ve Uyum Bakanlığı, ülkeye gelen mülteci çiftlerden herhangi birinin 18 yaşından küçük olması durumunda, çiftlerin birbirinden zorla ayrılacağını bildirmişti.

Kararın uluslararası hukuka ve Danimarka yasalarına aykırı olduğunun ortaya çıkmasıyla, 2019 yılında iktidara gelen Sosyal Demokrat Parti, Stöjberg’e karşı parlamentoda komisyon kurdurmuştu. 

Kendisinin Yüce Divan’a gönderilmesi karşısında, partisi Liberal Partiyi  kendisine destek vermediği için suçlayan eski bakan partisinden istifa etti. Stöjberg, muhtemelen aşırı sağcı partilerde siyasete devam edebilir.

BATILI ÜLKELERDE  DEMOKRASİ

Batılı ülkelerinin demokrasi konusunda Türkiye’yi eleştirmeleri gibi, Türkiye’de batılı ülkelerde Türklere yapılan bazı nahoş olayları ve göstericilere karşı polisin tutumunu eleştiriyor haliyle. Batılı ülkeler, kendi yaptıklarınının eleştirilmesini istemezler.Ama kendilerinin yaptıklarını  Türkiye yaparsa, Türkiye’ye ayar vermesini çok iyi bilirler.

Batılı ülkelerde suç işleyen göstericilere niçin ilgili devletler toleranslı davranmazlar diye sorulabilir.

Her devletin kendine göre demokrasi anlayışı var. Devlet, olaylar karşısında gücünü, devletliğini gösterir, devlet  gücüne karşı gelenlere  haddini bildirir. Polis, kanundan aldığı gücünü, yetkisini kullanır. Şayet güç kullanırken bir hata yaptıysa mahkemeye gidilir ama, neredeyse her zaman polis, yani devlet kazanır. Devlet hem vatandaşını korur, hem de suç işleyene karşı polisini, askerini ezdirmez. Hukuk içinde suç işleyenlere cezası verilir.

 

Danimarka, bazı Avrupa ülkeleri ve Amerika’ya benzemez, onlara göre daha demokratiktir.Dünyada olanlardan hepimizin haberi var. Türkiye  veya Danimarka’da Amerika’da olduğu gibi, kongre binasını basan ve kongre başkanının bilgisayarını oynayan  kişi gibi kimse intihar etmez (!) ’’Kongreyi basanlara  para vereceğim’’ diyen adam gibi intihar etmez(!) Almanya’da döner cinayetlerini işleyen gibi mahkemeye çıkacağı sabahın gecesinde arabası içinde intihar etmez(!)

Hepimiz okuyoruz, Hollanda’da devlet, suç işleyen göstericilerin parasına puluna el koyar, verdiği zararı ödettirir.  Danimarka, teröre karışan gençlerin ailesini, çocuklarına sahip çıkmazlarsa ev şirketlerinden  atılacağını bildirir.Danimarka haklı bir karar alarak, suç işleyen çeteler kurallara uymamaya devam ederlerse, halkı korku ve paniğe sevkedecek şekilde, belli saatlerde   belli yerlerde toplanırlarsa  onların saatine, telefonuna, pahalı giysilerine el koyma kararı aldı.

Eski istihbarat başkanı kitap yazıp devletin bazı sırlarını  ifşa ettiği için  hapis cezası aldı.Tutukluluk süresi çok çok sıkı. Tutuklu ziyaretinde içeriye kitap bile götüremezsiniz.  Türkiye’de tutuklular, mahkumlar,  gazetelere demeç verirler, tehditte bulunurlar, şirket yönetirler, terör örgütü yönetirler.  
Sosyal medyada başbakan  Frederiksen’e yönelik tehditlerde bulunan bir zanlı, 28 Ocak Perşembe akşamı gözaltına alındı. Zanlı,  tehdit suçlamasıyla Aalborg Şehir Mahkemesinde hakim karşısına çıkarılıp tutuklandı ve 4 hafta sonra yeniden hakim karşısına çıkarılacak.

Zanlının, tehdit ettiği kişinin başbakan olması gerekçesiyle işlediği suçtan verilecek cezanın iki katına çıkarılabileceği durumu sözkonusu.

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe. Devlet, vatandaşının huzurunu, güvenini ve refahını sağlayacak. Gücünü de suçluya karşı göstermeli ki, vatandaşın devletine  güveni olsun. Vergisini verirken, verdiği verginin kendisine geri döneceğine güveni tam olsun.  Asker, polis, sivil kim olursa olsun, vatandaş olarak, haklı olduğu zaman devletinin  yanında olduğundan hiç şüphesi olmasın.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D. Emin Bilge Arşivi