D. Emin Bilge

D. Emin Bilge

Özgüven nedir, nasıl kazanılır/kazandırılır

Özgüven nedir, nasıl kazanılır/kazandırılır

Özgüven, kişinin kendine güvenmesi demektir. Kendine ve sahip olduğu yeteneklerine inanmasıdır. Ben bu sorunu çözebilirim, ben bu işi başarabilirim, ben bu dersi yapabilirim, ben bu işyerini yönetebilirim demesidir. Özgüven, bebeklikten itibaren kazanılır/kazandırılır.

İnanç ve kendine güven, insanı başarılı ve mutlu yapar. Özgüven kişiye güç verir, onu motive eder, çaba göstermeye yönlendirir ve başarı için en büyük adımı atmış olur.

Yetişkinlerin çocuklara güvenmeleri, cesaretlendirmeleri, teşvikleri  onların özgüven oluşumunda çok önemlidir. Çocuklara sorumluluk vererek, onlara güvendiğimizi göstererek özgüven kazandırırız.

Özgüven daha bebeklikte kazandırılır.Bebekleri ayrı odada yatırarak  kazandırılır. Biberonu kendisi tutarak kazandırılır. Eline kaşık alıp, yemeğini sağa sola dökerek  yiyip, her tarafına bulaştırarak kazandırılır.

Kıyafetini kendisi giyerek kazandırılır.Çok küçükken karaladığı, çiziktirdiği resimleri duvara asarak ona değer verdiğimizi göstererek ve onun da “ben yaptım” diye gururlanmasıyla kazandırılır.Orada çocuk kendisinin önemli olduğunu anlar, güven kazanır.

Özgüven nedir, nasıl kazanılır/kazandırılır

Düştüğünde kalkmak için çaba göstermesi ve kalkmasıyla, koltuğa çıkmak  için defalarca düşüp, tekrar çıkmak için uğraşması ve yardım görmeden koltuğa çıkıp başarmasıyla kazandırılır.
Özgüven, yuvada, okul öncesi eğitimde kazandırılır.

Çocukların okul korosuna katılmaları ile, izci olmalarıyla,yatılı kalmalarıyla, okul müsamerelerine katılmalarıyla kazanılır.

Sportif faaliyetlere katılmalarıyla, başaracağım/başaracağız demeleriyle, gol atmalarıyla, potaya basket atmanın sevincini yaşamalarıyla, maçı kazanmayla, başarı belgesi, madalya, kupa almakla kazanılır.

Kaybettikten sonra ben bunu gelecek sefer kazanacağım diye çaba göstermekle  kazanılır. Kazanmak elbette güzeldir ama, her kaybedişte de bir öğreniş vardır.

Her düşüşte bir öğreniş vardır, ne düşüş biter ne öğreniş.

Sınıfta, okulda bayramlarda şiir okuyarak, şarkı söyleyerek, konuşmalar yapılarak, yarışmalara katılarak kazanılır.

Okulda/sınıfta tiyatro yaparak, kazanılır. Camide kâmet, ezan okuma ve bildiği sureleri cemaat önünde okumayla kazanılır.

Büyüklerin sohbetini dinlemekle, yerine göre onlara hizmet etmekle kazanılır. Hani güzel bir söz var ya, “Oğlum biz abdest almayı, kitaplardan okuyarak öğrenmedik, büyükler abdest alırken onlara su dökerken öğrendik.”

Özgüven nedir, nasıl kazanılır/kazandırılır

Doğu milletleri, çocuklarının itaatli ve kendilerine bağımlı olmasını isterler ve çocuklara da küçükken fazla sorumluluk vermezler, büyüdükçe sorumluluk verirler. Batılı milletler, çocuklarının özgüven sahibi ve bağımsız olmalarını isterler ve buna paralel olarak çocuklarına küçükten sorumluk vererek  yetiştirirler.

Çok yıllar önce Türkçe anadil öğretmenliği ve Türk öğrencilerle Danimarkalı öğrencilerin ortak ders yaptıkları sınıflarda(aynı anda iki öğretmenin ders vermesi) öğretmenlik yaparken Danimarkalı öğretmenle  beraber  öğrencileri  birkaç  defa müzelere, kiliseye ve camiye götürdük. Danimarkalı öğrenciler bulundukları yerleri geziyorlar, bulunduğu yerdeki papaza veya  imama kilise veya  camideki bölümleri ve dini konuları  merakla sorarken Türk çocukları maalesef neredeyse hiç ilgilenmiyorlar ve soru sormuyorlardı.

Halbuki Müslüman  çocukların papazlara sorabilecekleri  Hristiyanlık inancındaki vaftiz, Hz.İsa’yı hem tanrı, hem oğul  kabul etmeleri, İncilin farklı oluşu, Katolik, Protestanlık, vb. pek çok soruları sorup bilgilenmeleri gerekirdi. Bu soruları zaman zaman bana  soruyorlar ama, onlara soramıyorlar-dı. Bir çekingenlik ve özgüvensizlik var ne yazık ki.

Bulunduğum şehrin yakınındaki  camimizde beş yıl görev yapan ve üç yıl önce Türkiye’ye dönen din görevlisi/gönüllüsü Ali Hançer Hoca, vizyonu, çalışmaları ve davranışlarıyla örnek bir din gönüllüsü idi. Hanımı ile beraber özellikle çocuklar ve gençlerle iyi iletişim kurup pek çok konuda onları aydınlatarak yardımcı oldular. Bir sohbetimizde, hafta sonu camiye gelen veya başka şekilde karşılaştığı 6-14 yaşındaki çocuklar hakkındaki gözlemi çok önemliydi. “Bizim çocuklar kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlar, gerek dini konularda, gerek sosyal konularda maalesef  sorular sormuyorlar, bizim anlattığımız konularla da ilgili soru sormuyorlar, bir özgüvensizlik var. Danimarkalı çocuklar cami ziyaretine geldiklerinde pek çok soruyu bize çok rahat soruyorlar, bizimle konuşurken adeta büyük adam gibi rahat bir şekilde, kendilerinden emin şekilde davranı-yorlar...” diye gözlemlerini aktarmıştı.

Özgüven nedir, nasıl kazanılır/kazandırılır
Ebeveynin aşırı korumacı olması, ya da tam tersi cezalandırıcı tutumları, eğitim sistemi, çocuğun kendine güvenini  olumsuz etkiliyor. Sık sık eleştirilmek, özgüvenin ve benlik saygısının düşmesine neden oluyor.

Ulaşılması imkansız hedefler koyan, mükemmeliyetçi anne babalar çocuklarına zarar veriyorlar. Çocuklarına arkadaşlarını örnek vererek, hem arkadaşlarına düşman olmasına sebep oluyorlar, hem de kendi çocuklarının değersizliğini ortaya koymuş oluyorlar.

Çok zaman kantarın topuzunun ayarını kaçırıyoruz. İfrat tefrit yaşıyoruz. Çocuklar anne babayı esir alıyor. Daha çok onların dediği oluyor. Türkiye belli konularda trafikte, siyasette, eğitimde olduğu gibi sorumsuzlukta özgürlükler dünyası...

Çocukların büyük bölümü  nasıl oluyorsa teşekkür ve takdirname alıyorlar... anlamıyorum... Çoğunun teşekkür ve takdirname almaları güzel de, çoğunluk alınca değeri fazla olmuyor bir zamanlar piyasadaki bol para gibi oluyor...Bu da sahte bir özgüven oluyor.

Özgüven olacak diye çocuğu gereğinden fazla  şımartmamak, kantarın topuzunu kaçırmamak gerekir.

Özgüvenli çocuk, özgüven patlaması yaşayarak  her aklına geleni söyleyen, yapan,  Ali kıran baş kesen olmamalı, örf, adet, gelenek görenek bilmeli, saygı göstermeli, adabı muaşereti bilmeli ve uymalı.
Büyük şehirlere gelenler önce çok sıkıntı çekseler de sonradan hayatın içinde yoklukla pişerek başarılı oluyorlar. Ülkemizdeki iş insanlarımızın ve önemli mevkilerde bulunan yetkililerin çoğunun yokluk ve yaşadıkları zorluklarla ilgili önemli hikayeleri, acı tecrübeleri  vardır. Yokluk insanı pişiriyor, eğitiyor... Çok korumacılık çocuğu yetersiz, güvensiz ve başarısız yapıyor.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D. Emin Bilge Arşivi