Şehrin Kimliği
İnsanların kimliklerinin olduğu gibi şehirlerin de kimlikleri vardır. Şehirler o kimliğiyle tanınırlar. Bu kimlikler insanların kültürünü, ekonomik durumunu ve hayatını etkiler.
Konya, Anadolu Selçuklu Devleti’nin payitahtı olarak tanınır. Anadolu Selçuklu Devleti’ne 212 yıl başkentlik yapmıştır. Önemli bir Türk İslam Medeniyeti kurmuştur. Hz. Mevlana’nın, Şems’in, yaşadığı şehir olarak bilinir. Bir medeniyet, bir kültür şehri olarak bilinir. Bunların ispatı şehrin pek çok yerinde Anadolu Selçuklu Devleti’nden kalan eserlerdir. İplikçi Camii, Alaaddin Camii, İnce Minare, Karatay Medresesi ve diğerleri...
Şehirlerin de kimlikleri ve ruhları vardır. Şehirlerin kimliğini fiziksel görüntüsü, marka olarak ürettiği ürünler, sanat eserleri, yetiştirdiği şahsiyetler gibi birçok faktör belirler. Şehirlerin ruhunu, içinde yaşayan insanlar oluştururlar. Şehirleri kuranlar o şehre milletinin tarihini, sanatını, ruhunu vermiştir, kimliğini yansıtmıştır, eserleriyle o devletin mührünü vurmuşlardır.
Dünyada bazı şehirlerin isimleri ülkelerinden daha populer. O şehirler ürettikleri ürünlerden ve o şehirdeki eserlerden dolayı ülkesi kadar veya ülkelerinden daha populer. O şehrin adını duyduğumuz da o şehrin ürettiği marka olan ürünü hatırlarız. Sanat eserlerini, tarihi eserleri, şehrin güzellikleri zihnimizde canlanır. Örnek: İstanbul, Antalya, Alanya, Marmaris, Bodrum vb. şehirlerimiz çok populer. Yabancılar Türkiye kadar bu şehirleri bilirler. İstanbul ismi kadar Sultan Ahmet Camii, Ayasofya Camii, Topkapı Sarayı, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı vb...
Haliyle Konya denildiğinde de akıllara ilk olarak Hz. Mevlana ve Sufilik gelmektedir.
Şehirler insanların kimlik kazanmasında önemli rol oynar. Kişilerin kimliğinin oluşmasında o şehrin hayat tarzı, tarihi, eski ve yeni sanat eserleri kimliği oluşturur.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir eserinde; “Bir başkent daima başkenttir. Ne kadar susturulursa susturulsun yine konuşur” der.
Evet, Konya kadim bir şehir ve kadim bir başkenttir. Şehirlerimizin kıymeti bilinmezse, değerleri, eserleri korunmazsa, mankurtlaşmış insanlar gibi şehirler de özünden, ruhundan uzaklaşarak mankurtlaşır. Şehrin kimliği bozulur, tarihi eserleri yok olur... Ve bunun sonucunda o şehrin insanlarının kimliği değişir, sosyal doku bozulur...
Bazı zaman da politik hareketler o şehrin kimliği olarak bilinir. Dindar, seküler, maganda, zengin, fakir vs.
Şehrin önemli eserleri ve tarım ürünleri bile bir kimlik işaretidir. Konya sanayisi, tarım ve hayvancılığı ile ülkemizin övünç kaynağıdır.
Konya’ya ilk gelenler veya uzun süredir Konya’yı görmeyip şehre gelenler şehrin gelişmişliğini öve öve bitiremiyorlar. Geçen ay şehrin tanıtımını yapan usta gazeteci Cüneyt Özdemir’in tanıtımı gerçekten harikaydı. Fakat nedense beğenip takdir edenlerin hepsinin ortak noktası; “Biz böyle ummuyorduk” cümlesi... Nasıl bekliyorlardı onu da söylemiyorlar. Şehrimizi güzelleştirdikleri için başta belediye başkanlarımız olmak üzere emeği geçenlere müteşekkiriz. Maalesef yaptıklarını güzel tanıtamıyorlar. Yetkililer tanıtım için başka planlar yapmalılar.
Konya hâlâ garip gurabanın, fakir fukaranın gözetildiği, bir şehir. Sosyal dokunun sağlam olmasında bunun katkısı çoktur çok… Belediyemizin şehrimize kazandırdığı önemli eserlerden, parkların güzelliklerinden Konyalılar bile habersiz...
Biz şehrimiz Konya’yı seviyor ve daha iyi olması için eleştiriyoruz. Konya’nın tanıtımında ve sevdirilmesinde Mevlana Müzesi ve çevresinin çok iyi düzenlenmesi ve bunun sonucunda bir “Konya Markası” oluşturulması mümkün ama nedense yapılamıyor. Galiba istimlak bedelinin çok çok pahalı olmasından ve kentsel dönüşümün zorluğundan kaynaklanıyor.
Şehir eski olduğu için, Mevlana çevresinin bir bölümü savaştan çıkmış gibi, mülteci mekanları gibi, gettolar gibi. İnşallah kısa sürede bu görüntüler güzelleşir. Önceki yazılarımdan birinde yazdığım gibi, bazı ahlaksızlıkların yapıldığı, pazarlandığı görüntüsü Konya’nın imajına çok zarar veriyor. Gazetemizin genel yayın yönetmeni ve başyazarı Uğur Özteke Bey’in bu konuyu yazılarında resimleriyle beraber defalarca dile getirdiğini hepimiz biliriz.
Konya deyince akla Mevlana gelir. Konya’nın tanıtım sloganlarından olan ve şehrin pek çok yerinde gözümüze çarpan, gönlümüzü ısıtan “Huzur Şehri Konya” nın imajı maalesef hergün olan nahoş olaylarla ve magandalıklarla zedeleniyor.
Göç elbette cazip yerlere yapılır ama, şehrin büyümesi, yurt içinden ve yurt dışından önemli göç alması şehrin kültürünü ve dokusunu bozmaya başladı. Son yıllarda yaşanan olumsuz olaylarla “Konya kimliği” yıpranmaya başladı.
Uzun yıllardır görmediğim, lise ve üniversiteyi Konya’da okuyan bir arkadaşımla geçtiğimiz yıl karşılaştım. Sohbetimizde Konya’yı kıyasıya eleştirdi.
“Konya’ya ne oldu son yıllarda? Falan şehre benzedi adeta. 30-35 yıl önce benim öğrencilik yıllarımda en huzurlu şehirdi. İsmiyle müsemma ‘Huzur Şehri’ idi. Ne oldu size? Şimdi hergün televizyon haberlerinde olaylar hep Konya’dan. Konya’da herkes hacı hoca. Ama en çok olay orada oluyor...” diye sordu. Doğrusu bir cevap veremedim, sustum.
İçinde Konya’da olmak üzere maalesef bazı şehirlere adeta maganda kültürü hakim. Haberler dinlenmez, cinnet hali yaşanıyor, psikolojimiz bozuluyor. Magandalık, cinayetler, ahlaksızlıklar Konya’ya hiç yakışmıyor.
Şu özeleştiriyi de yapmamız gerekir. Mevlana’nın 7 öğüdünden hangisi Konya’da yaşanıyor? Adam İslamın şartını yaşamıyor, İslamın emirlerini yaşasa zaten iyi insan olur, başkalarına saygılı olur, kamu malına zarar vermez, kul hakkına girmez, magandalık yapmaz...
Şehrimizde kaybolan güzellikler için üzüntü duyuyoruz. Onları kaybetmek bize acı veriyor.
MEVLANA’NIN YEDİ ÖĞÜDÜ
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.