Deniz ÖZTÜRK

Deniz ÖZTÜRK

İÇİMİZDEKİ MELEK

İÇİMİZDEKİ MELEK

Seneler çabuk geçiyordu ve bu ay on altı olacaktı ama halen çoğu yere boyu yetişmeyen melek, bu duruma içerlese de belli etmemeye çalışıyordu. Odasında bir köşeye çekilip düşünmeye başladı. Biraz sonra akşam olacak hava kararacak, ışıkları yakmak için düğmelere basması, raflara yetişip kap kaçak alması gerekecekti. Hele bir de pişirmesi yok mu? Ocağın düğmelerine erişemediği gibi, bir de döndürmek için uğraşması gerekecekti. Annesinin, abisine seslenip kavanozların kapaklarını açtırdığı zamanları düşünüyor, konserve kapaklarını açma sırasının kendisine de geleceği günü özlemle beklediğini hatırlıyordu. O kadar beklediği halde durum bir türlü değişmemiş, aynı çaresizlikler de onunla birlikte beklemişti . Koridordan annesinin ayak seslerini işitti. Annesinin, babasıyla veya kardeşiyle konuştuğunu duyuyor ama neler dendiğini anlamıyordu. Annesi kendisine seslenecek, bir şey isteyecek yapamayınca da bir lakap takacak diye ödü kopuyordu. Ondan odasını toplamasını, mahalle çeşmesinden su doldurmasını ya da fatura ödemeye gitmesini isteyebilirdi babasından gördüğü gibi yapmadığı için Melek'e fena çıkışır, hatta ona ceza verebilirdi. Eğer ceza verirse, onunla hiç konuşmaz, başkalarının da konuşmasını engeller, tamamen yok sayardı. En kötüsü de faturalar diye mırıldandı Melek. Kocaman, içinde ne yazdığı bir türlü anlaşılamayan kağıtların dilinden hiç mi hiç anlamıyordu. Faturaların o karmaşık absürt dilini çözmeye olanak yoktu. “Olsun ben de olduğu gibi götürür, boyumun yetişmediği gişelerde dakikalarca bekler, sıra bana gelince de yukarıya doğru parmak uçlarımda yükselerek kocaman kağıt parçasını ortası delik olan camın arkasındaki kişiye uzatırım, hiç olmadı yanımdaki kişilerden yardım isterim” diye düşündü. Melek dışında herkes bu gibi işlere uyumlu, yeterli ve alışkındı ne de olsa. Ama ya gişedeki memur ona bir şey sorarsa. O zaman ne yapacaktı? Gişedeki memurun dilini bilmiyordu ki. Bir türlü öğrenememişti şu faturacayı. Bir de oradaki memurların, yaptığı işi yüceltmek, kendini önemli göstermek için konuşmalarını din adamlarınınkine benzer mistik bir zorlaştırması vardı ki sormayın. Annesi ve annesinin akrabaları, babasının da o dili pek öğrenemediği için şöyle insan içine çıkıp ele güne karşı akıcı bir faturaca konuşmayı beceremedi bir türlü diye yüksünürlerdi. Melek masanın ayaklarının dibine yanaştı. Masanın üstünde bir su bardağı olmalıydı. Ama onu bir türlü göremiyordu. Masanın yukarılara doğru gittikçe daralan köşeli bacağı, korkunç devasa tropikal ağaçları andırıyordu. Masanın üstüne kancalı bir ip atıp tırmanmayı kendisini yukarıya doğru çekmeyi düşündüyse de sonrasında düşüp kendimi sakatlayabilirim diye vaz geçti. “Su içebilmenin başka yolları da olmalı” diye geçirdi içinden. Şimdiye kadar herkes, ataları, dedeleri suyu hep aynı şekilde içmişler, neden o da aynı şekilde içmek zorundaydı ki? Birden kulakları uğuldayıp elleri parmak uçlarına kadar uyuştu. Kalbi hızla çarpmaya başladı. En tehlikeli, en söylenmemesi gereken , içinden bile geçirmesinin kesinlikle yasak olduğu şeyi söylemişti. Hiç kimse görmeden bir yerden su bulup, içmenin yollarını düşündü. Açık pencerenin önüne doğru gitti. Dışarıya doğru göz ucuyla şöyle bir baktı. Dışarıda bulutlu, kapalı, kasvetli bir hava vardı. Birbirinin aynı şekilde sıralanmış gri beton evlerin uçlarını gördü. Yoldan geçen araçlarla kalabalığın çıkardığı ortak ses kendi içinde uyumlu bir uğultuyla içeriye doğru dolarken, neredeyse görünecek ve elle tutulacak kadar yoğun ve gerçekçiydi. Bu uğultunun tüm bu berbat, çirkin, gri yapıları oluşturanlarla aynı maddeden olduğunu hissetti. En tuhafı da asfalt yolun, özellikle sabah saatlerinde duyulan, araba lastiklerinin nemle karışık tortusuyla birleşmiş uzaklık, kimsesizlik, ve yalnızlık kokusuydu içini saran neredeyse tamamen yozlaştırmıştı kendisini çünkü diğer insanlardan farklıydı ve bir şeyler yapmak bu farklılığı ortadan kaldırmak istiyordu. Ne yapabilirdi ki o da farklı olmaktan öte gitmeliydi. Düşünmeye bir yol bulmaya çalışan Melek uzaklara daldı kendi içinde ki çözümsüz soruları bulmaya çalışıyordu....

Devamı haftaya :) bakalım Melek ne çözüm bulacak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Deniz ÖZTÜRK Arşivi