Kınalızâde Ali Efendi ve Adalet Dairesi
Bir sözümüz vardı geçmiş yazılardan, Kınalızâde Ali Efendi ve Adalet Dairesi’ne dair. Bugün o sözle tamamlayalım 2021 yılını.
Önce Kınalızâde. Niye mühimdir bizce, onu söyleyelim.
Kınalızâde Ispartalı bir alim. Katip Çelebi’nin kendisi hakkında; “Gerçekleri araştırıp bulan ulu Türk âlimi, dünyaya bir gelenlerdendir” dediği ifade edilmektedir (Mîzânü’l-hak, s. 19).[i] Bu bile kafi aslında bizim kendisine özel yer ayırmamız için. Bir yıldız bir başka yıldızı işaret ediyor en nihayetinde. Lakin biraz daha açalım meseleyi.
Kınalızâde, türlü müderrislik ve kadılık görevleri sonrasında Anadolu Kazaskerliği’ne yükselmiş bir alim. Farklı rivayetler olsa da Kanuni Sultan döneminde ve sonrasında görev aldığı biliniyor. Yani Osmanlı’nın zirvelerinde, zirvelerde gezen bir alim Kınalızâde. Eserlerinin zirvelerinden birisi de Ahlâk-ı Alâ’î.
Eserin adında bile nice sırlar gizli. Bir taraftan ahlakın yüceliğine vurgu yaparken diğer taraftan eseri takdim ettiği Semiz Ali Paşa’nın adıyla kelime oyunuyla onun alîliğine atıf yapmakta.
Ahlâk-ı Alâ’î üç ana bölümde; önce bireysel ahlakı, ardından aile ahlakı ve ailede eğitimi anlatır. Son olarak ise yönü devlete meyleder ve alî bir siyasetname ortaya çıkar. Bu bölümde devlet yönetimi, siyasetin edebi gibi konular ele alınır. Bir yandan tarihsel çıkarımlar diğer yandan adalet, devlet, toplum ve askeriye ilişkisi derinlemesine irdelenir.
Biz de malum, adalete meftun olduğumuzdan en büyük odağımız işte bu dört ayaklı ilişki. İşte bu ilişkiyi daire-i adliye olarak tasvir eden, nice Türk-İslam eserinde yer bulan adalet temelli devlet yönetimini anlatan Kınalızâde sekiz özden bahseder:
Adldir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır dîvarı devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriate olamaz hiç hâris illa mülk
Mülk zabt eylemez illa leşker
Leşkeri cem edemez illa mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl.
İşte adaletle başlayıp adaletle biten bu mısralardan çıkaracak hissemiz çok. Haddimizi aşmadan, nazımı bozmadan, mana açısından bir aktarım yapmaya çalışalım:
Cihanın selameti için gerek olan adalettir.
Bu dünya bir bahçe ise duvarı devlettir.
Devletin düzeni kanunlardır.
Kanunun koruyucusu da devlettir.
Devleti koruyacak ancak askerdir.
Askeri toplayacak ise zenginliktir.
Zenginliği toplayacak millettir.
Milleti devlete bağlayan idareciden gelen adalettir.
Adalet, devlet, millet ilişkisinde asker, zenginlik, selamet için gerekli nice sırlar var. Aslında bunlar sır da değil aslında, aşikâr. Pek çok âlim bu sırları ifşa etmiş. Bizden önce niceleri bu meselelerle ilgili eserler telif etmiş. Misal Koçi Bey;
“Küfr ile dünya durur, zulümle durmaz.
Adâlet, ömrün uzunluğuna sebeptir.
Fukara ahvâlinin düzelmesi
Padişahların cennetlik olmasına sebeptir”
diyerek dünya saltanatından ahiret mutluluğuna giden tüm yollarda adresi adalet olarak terennüm etmiş.
Hep ifade ettik bu köşede. Tonyukuk da Nizamülmülk de Yusuf Has Hacib de Maverdi de Farabi de devlete gerek olan adalet demiştir.
Cihana lazım olan adalettir. Cihana lazım olan adil devlettir. Adalete yaklaştıkça devlet, milletin felahı ve refahı artar. Refahı artan millet vergi demektir. Adil ve düzenli vergi zengin devlettir. Zengin devlet güçlü devlet, güçlü ordu demektir. Güçlü ordu barış demektir.
Yani;
Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felah
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah
[i] TDV İslam Ansikolopedisi 25. Cilt, 2002, s. 416-417.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.