11 Eylül filmi ve ABD'nin Afganistan'ı işgali
1992 yılında Rusya’nın artığı hükümetin devrilmesinden sonra Afgan İslamcılar “Gâvura karşı cihattan” vazgeçip; iktidar, para, çıkar, hırsıyla kendi aralarında çatışmaya başladılar. Mücahitler artık savaş ağalarıydılar. 1992 -1995 ‘e uzanan süreçte Mücahitler arası çatışmalarda yaklaşık 30 bin kişi ölmüş ve 100 bin kişi de yaralanmıştır. Afganistan, 1994’ün sonunda fiilen dağılmış durumdaydı.
Şehirler savaşan gruplar arasında bölünürken, Uluslararası yardım kuruluşları Kandahar’da bile çalışmaktan korkar hale gelmişlerdi. Bu grupların liderleri ellerindeki her şeyi para kazanmak için Pakistanlı tüccarlara satıyor, telefon telleri ve direklerini tahrip ediyor, ağaçları kesiyor, fabrikaları, makineleri, hatta yol kenarındaki tabelaları söküp parça parça satmak amacıyla yerle bir ediyorlardı.
Böyle bir çöküş ortamında doğan Taliban kısa sürede başarı gösterince halk nezdinde popüler bir hale geldi. Taliban’ın kesin kuruluş tarihi bu nedenle 03.11.1994 olarak kabul edilmektedir. Taliban ağırlıklı olarak Afganistan’da etnik çoğunluk olan Peştunlardan oluşmaktadır. Merkezi Afganistan’ın ikinci büyük kenti olan Kandahar’dır. Çekirdek kadrosu başta Molla Muhammed Ömer olmak üzere büyük bir kısmı Sovyet işgaline karşı direnişte bulunmuştur. Bugün aynı yapı Taliban II Versiyonu ile devam etmektedir.
Sovyetler Birliğinin 1991 yılında çökmesinden sonra, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Kafkasya’daki devletlerin bağımsızlığını ilan etmesinden sonra buralarda bulunan zengin doğal gaz ve petrol yatakları dolayısıyla dünyanın ilgisi buraya kaymıştır. Başta ABD olmak üzere Batılı Petrol şirketleri buranın önemini kavramakta gecikmemiş Hazar Denizinin yeni bir Basra körfezi olduğunu hemen anlamışlardı. ABD resmi yetkililerinin Aralık 2000 tarihli Afganistan Enerji Enformasyon yazısında da şunlar belirtilmiştir: “Afganistan’ın enerji bakımından önemi, Orta Asya’dan Arap Denizi’ne petrol ve doğalgaz ihracatı için potansiyel geçiş rotası olmasından kaynaklanır. Afganistan üzerinden geçecek milyarlarca dolarlık petrol ve gaz ihraç hatları projeleri bulunmaktadır.”
US News&World Report’a göre, Hazar bölgesinin petrol ve gaz kaynaklarının toplam değeri 4 trilyon dolar. Fortune 200 listesinde yer alan önemli bir petrol şirketi olan Halliburton’un başkanı Dick Cheney, 1998’de sektör yöneticilerine şöyle sesleniyordu: “Daha önce hiçbir zaman, Hazar gibi birdenbire böylesine stratejik önem kazanan bir bölge olmamıştı.”
Bu dönemde üretilebilir Petrol ve Gaz Rezerv Hesapları rezerv Hesapları (Aritmetik Ortalama) biri Hazar denizinin güneyinde diğeri Körfezde bulunan iki odaklı birlikte "stratejik enerji elipsi" çizmişlerdir. Bu elips, bilinen dünya petrol rezervlerinin yüzde 70'den fazlasını ve dünya doğal gaz rezervlerinin de yüzde 40'tan fazlasını içermektedir. Avrupa’nın enerji krizi bölgenin önemini ortaya koymaktadır.
Bridas ve Unocal Arasında Taliban
Sovyetler Birliği sistemi içindeyken, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin petrol kaynaklarının ihraç yolları, (boru hatları, demiryolları, tanker yolları) Moskova’ya çıkmaktaydı. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ise Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik kaynaklarını kullanmak, Rusya’dan ekonomik bağımsızlığını kazanmak için Moskova’ya çıkmayan alternatif güzergâhlar araması Afganistan’ı yeniden dünyanın gündemine sokmuştu. Arjantin petrol şirketi Bridas, Aralık 1991 'de Türkmenistan'ın dev gaz sahası Devletabat'ın kuzeybatı kısmını teşkil eden Yaşlar gaz sahasında, 1993'de ise Hazar Denizi'ne yakın bölgedeki Keymir petrol sahasında arama, geliştirme ve üretim hakkını almıştır. Ülkeye ilk giren yabancı şirketlerden biri olarak, bu imtiyazları oldukça avantajlı koşullarla elde eden Bridas, Türkmenistan'da yaklaşık 400 milyon dolar yatırımın ardından, önce Keymir’de (1994) petrol keşfi ve ihracına başladı. 1995'de ise Yaşlar sahasında, tahmini rezervi 800 milyar metreküp olan yeni bir keşif yaptı.
Bridas, bu önemli potansiyele uygun pazarı aramaya başlayınca bunun ihracı için yol engeli ortaya çıkmıştır. Böylece Orta Asya Cumhuriyetlerinden petrol ve doğal gazı ihraç etmek için büyük bir petrol boru hattı yapım fikrini ilk kez Bridas ortaya atmış oluyordu. II. Büyük Oyun da bu nedenle sahnelenmeye başlanmıştır. Daha sonra devreye girecek ve Bridas'la yasal mücadele dahil tam bir rekabete girişecek olan ABD'li petrol ve enerji devi Unocal ise, ileride değineceğimiz gibi, gaz hattına paralel olarak petrol boru hattı önerisini ABD desteği ile uygulamaya koymaya çalışacaktır.
Bridas’ın Başkanı Dr. Carlos Bulgheroni, 1994-95 arasında yaklaşık bir yılını Pakistan Başbakanı Butto ve Sapar Murat Türkmenbaşı arasında, bu projeyi kabul ettirebilmek için mekik dokuyarak geçirdi. 15 Mart 1995'de Türkmenbaşı ve Butto, Bridas'a bu hattın fizibilite etüdünü yapmak üzere yetki veren anlaşmayı imzaladılar.
Projeye göre, 1400 km uzunluğundaki ve yıllık 20 milyar metreküp gaz taşıyacak kapasitedeki boru hattı; Yaşlar sahasından başlayıp, Afganistan'dan geçerek, Pakistan'ın yurtiçi doğal gaz dağıtım hatlarının başlangıç bölgesi olan Belucistan'a ulaşacaktı.
Bulgheroni, bunun için Afganistan’daki her fraksiyonun liderleriyle tek tek görüştü. Şubat 1996'da ise, dönemin Afgan hükümetinin başında bulunan Burhanettin Rabbani ile bu hattın inşası ve işletmesini 30 yıllığına Bridas'a veren anlaşmayı imzaladı. O dönemde görüşülen ve anlayış birliği sağlanan liderler arasında General Raşid Dostum ve Taliban da vardı. Bridas iş anlayışı açısından da profesyonel, iş yaklaşımı açısından doğru, ancak sonuçları açısından kendisine büyük darbe vuran adımı da bu süreçte ve 1995 başlarında attı. Bu denli büyük yatırım ve risk oluşturan bir bu oyunu Dünya’da ilk başlatan bu, orta ölçekli ülkesi de zayıf bir petrol şirketti oluyordu.
Bulgheroni ile Pakistan Başbakanı Benazir Butto ve Türkmenistan Devlet başkanı Sapar Murat Niyazov arasında 16 Mart 1995 yılında Afganistan üzerinden geçecek bir boru hattının fizibilite çalışmasının hazırlanmasına izin veren memorandumdan sonra Pakistan Başbakanı Benazir Butto’nun eşi Asıf Zerdari de “Bu boru hattı Pakistan’ın Orta Asya’ya açılan kapısı olacak ve ona muazzam fırsatlar” diyordu.
Bridas’la birlikte ABD Petrol şirketi Unocal da aynı amaç için Orta Asya’ya girdikten sonra artık oyun devlerin savaşına dönüşecekti. Türkmenbaşı Bridas’a verdiği imtiyazları çok bularak bunları kısmaya ve paylarını düşürmeye başladı. Hatta Türkmenistan’ın Yaşlar ve Keymir bölgelerinde de büyük miktarda Petrol ve Doğalgaz çıkınca bu bölgelerde oran ve yetki kısıtlamasına giderek Uluslararası anlaşmalara aykırı olarak bu şirkete baskı yapmaya başladı. Tabii tüm bunların nedeni, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov Washington’a ilk gezisini Temmuz 1996’ da yaptığı ziyaretle anlaşılmıştır. ABD, Kerimov’u yeni bir Arap şeyhi yapmak isteyince, o da Türkmenbaşı gibi Bridas’ı bir kenara itmiştir. Dr. Shireen Hunter “1995 sonlarında Batı ve ençok da ABD, Özbekistan’ı açıkça hem Rus hegemonyası hem de İran etkisine karşı ayakta durma gücü olan tek Devlet olarak görüyorlardı. Ve bu yüzden onu seçmişlerdi”. UNOCAL adına devreye giren Amerikan Hükümeti’nin baskısı iyice hissedilmeye başlanması üzerine UNOCAL’ın bir üst düzey yetkilisi, “Türkmenbaşı ve Kerimov, UNOCAL ile anlaşmaya mahkûmdu. Zira Amerika ile ilişkilerini geliştirmek zorunda idi ve şunu iyi biliyordu ki Washington’un izni olmadan Afganistan’dan bir boru hattı geçemezdi” demiştir.
Batılı ve Rus uzmanlar, Türkmenistan’ın UNOCAL’ı tutmasının nedenini, “Aşkabat’taki yaygın rüşvet” olarak değerlendiriyor; Türkmenbaşı-UNOCAL anlaşmasında “masa-altı” pazarlıkların rol oynadığını dile getiriyordu. Birçok yerde arama ruhsatı iptal edilen Bridas işlerin UNOCAL’a verildiğini görünce iyice şaşırmıştı. Türkmenbaşı en önemli amacı, bir ABD şirketine imtiyaz vermekle, ABD’nin ülkesinin kalkınmasına desteğinin sağlayacağını düşünmesiydi.
21 Ekim 1995’te New York’u ziyaret eden Türkmenbaşı Unocal ve Suudi Delta Oil Company’le Afganistan’dan geçecek bir hattın anlaşmasını imzaladıktan sonra Bridas'a dönerek “Niçin siz ikinci boru hattını yapmıyorsunuz?” dedi.
Bridas, Genel Müdürü Mario Lopez Olaciregul ise bağırarak şöyle diyordu: “Biz burada sadece bir ülkenin kaynaklarını geliştirmeye çalışan bir petrol şirketiyiz, ama burada bambaşka bir şeyle, büyük devletlerin birbirlerini hırpaladığı “Büyük Oyun’la karşılaştık. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un Doğu Avrupa Baş Danışmanı Strobe Talbott, Temmuz 1997’de ABD’nin bölge politikasının temel kıstası olarak kabul edilecek bir konuşmasında: “Kafkasya ve Orta Asya’da Büyük Oyun’un tekrarının başladığını ilan etmek, en azından böyle bir tahmin yürütmek moda oldu. Tabii ki bölgenin petrolle beslenen ve yağlanan itici dinamiği, büyük güçlerin rekabetini doğuracaktır. Fakat bizim amacımız eski dönemleri hatırlatan bu sonuçtan sakınmak, hatta aktif bir çaba harcayarak bunu unutturmaktır” dediyse de buna kimse inanmadı. Ahmet Raşid’in de dediği gibi oyunun başladığını en iyi -hatta oyuncunun kendisi olarak –Talbott biliyordu. Talbott sözlerinin bitiminde ise ‘ülkeler içindeki ve sınırlarındaki çatışmalar kızıştırılıp alevlendirilirse, bölge terörizm için bereketli bir toprak, dini ve siyasal aşırı uçlar için sıcak bir yuva olur ve tam bir savaş için de harika bir muharebe alanına döner’ diyerek tüm aktörlere mesaj veriyordu.
Todor’a göre Afganistan rotasının avantajlarından biri, Arap Denizi’nde son bulacak olması. Burası, kilit Asya pazarlarına Basra Körfezi veya Kuzey Çin’den daha yakın. Boru hattı ABD petrol devleri için kritik önemde, çünkü petrollerini, genişleyen ve gelecek vaat eden Asya pazarında satmalarını sağlayacak. Buradaki kârların, Avrupa piyasasına kıyasla çok daha yüksek olduğu öngörülmektedir. Ama bu parlak rotanın inşası için önce, Afganistan’da uluslararası kabul görmüş bir hükümetin kurulması gerek. Petrol şirketleri, boru hattı projesi için Afganistan’da savaşan tüm taraflar ile anlaştı, ama durum hala huzurlu olmaktan çok uzaktı. Pakistan Enerji gereksiniminin %35’i oranında doğal gaza bağımlıydı ve ülkede halen inşaatı devam eden 15 gaz santralı daha yapılıyordu. Dolayısıyla Pakistan için zaman kaybetmeden 2000’li yıllar için acil çözümler bulunmalıydı. Bunu yaparken de Pakistan yöneticileri de tıpkı Türkmenbaşı gibi iyi biliyorlardı ki, UNOCAL hem Amerikalı, hem de çok güçlüydü. UNOCAL’a yanaşmak sayesinde Suudi dostluğu da çantada keklik olacaktı. Pakistan seçimini UNOCAL’e doğru yaptı. General Pervez Müşerref’in Askeri darbesiyle de bu değişmedi.
UNOCAL’in Taliban ile ilişkileri, DELTA ve dolayısıyla Suudi Arabistan’ın miskin temposu nedeni ile istediği gibi süratli gitmiyordu. Bu nedenle UNOCAL 1996’da yeni bir ekip kurdu. İlk önce Amerika’nın eski Pakistan Büyükelçisi Robert Oakley’i işe aldı. Oakley 1980’lerde Afgan mücahitlerine CIA yardımında önemli rol oynamıştı. Oakley, UNOCAL’e başka “uzman”ların alınmasını da sağladı. Örneğin, Nebraska Üniversitesi Afgan Araştırmaları Kürsüsü’nden akademisyenler, CIA’nin meşhur Rand Corporation’da çalışan Afgan kökenli Amerikalı Zalmay Halilzad, (Halilzad bugün sadece Afganlardan değil tüm Kürt ve Araplardan da sorumlu ABD Ortadoğu yetkilisi/Taliban II ile mağlubiyet anlaşması imzalamak da kaderinde varmış) Afgan mücahitlerinin 1980’li yıllarda yakından tanıdığı Amerikan Uluslararası Kalkınma Ajansı’ndan Gerald Boardman...
Yani UNOCAL’ın Suudi Delta’sına karşı artık BRİDAS’ın da Suudi NINGHARCO’su vardı. İşin önemli yanı, NINGHARCO’nun Başkanı Salih al Tayyar, aynen Usame Bin Ladin gibi, Prens Türki’nin (annesi Türk) yakın dostu ve bilindiği kadarı ile Bin ladin Şirketler Grubu ile de ilintili. BRİDAS kısa zamanda bunun meyvelerini toplamaya başladı 1997 yılının Şubat ayında hem UNOCAL hem de BRİDAS, Washington ve Buenos Aires’te, ayrı ayrı Taliban liderlerini ağırladılar. Arjantin’den ayrılan Taliban heyeti, dönüş yolculuğunda Cidde’de konakladı ve Prens Türki ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Turki, NINGHARCO ve BRİDAS’tan yana açık tavır koymuştur. Böylece uzun bir süre sürecek olan ilk kez Talibanlar arası bölünme de gerçekleşmiş oluyordu. Bridas’çı Talibanlar, Prens Türki ve Usame Bin Ladin etrafında birleştiler. Taliban’ın bu şekilde, destek aldıkları CIA’sinin eğitim ve silahlarından faydalandıkları ABD ile yolları ayrılmış oldu. Unocal’cı Talibanlar da Prens Abdul Aziz ve CIA etrafında birleşmişlerdi.
Kısacası, UNOCAL ve tabii ki ABD enerji çevreleri, sabırla bu “antiterör savaşı masalı”nın sonunu bekliyorlar. Sonuç ne olursa olsun, bu boru hattının UNOCAL tarafından yapımına yarayacak, yani ABD yoluna girecek olan petrol, şirketlerinin yararına olacak. Aynı zamanda, ABD’nin politikaları ile 2000’li yılların enerji haritasının en önemli bölümü de tamamlanmış olacak. Unocal, Afganistan için o kadar hazırlanmıştı ki, bölgede çalışacak elektrikçi, marangoz ve boru inşaatçılarını eğitmesi için Nebraska Üniversitesi'ne 500 bin Sterlin ödeme yaptı. İran, Orta Asya Cumhuriyetleri, Taliban, Taliban Karşıtları, Pakistan, Petrol şirketleri, Suudiler, Rusya, ABD arasında yaşanan curcuna öyle bir hale gelmişti ki, Kabil adeta sadece Çiçero’su eksik II. Dünya savaşı Ankara’sının casuslar savaşını hatırlatıyordu.
Reuters, “Göründüğü kadarıyla Taliban, kesinlikle İran’ın sınırında sağlam Sünni bir tampon bölgesi yaratacak bu ülkeyi tecrit etme ve Orta Asya’nın güneyindeki ticaret yolları üzerindeki tekelini kıracak muhtemel ticaret güzergahlarıyla boru hatlarına güvenlik sağlama politikalarına hizmet ediyordu.
Böylece petrol ve Taliban’nın yanında İran da garanti altına alınmış oluyordu. Bush ailesinin en yakın adamı Dick Cheney, boru hattı işleriyle ilgilenen Halliburton (Dick Cheney’e ait olan bu şirket Irak’ta en büyük inşaat ihalesini almıştır.) şirketinin tepesindeki kişidir. Şirketin Brown ve Root adlı yan kuruluşu ise inşaat ve petrol devi ve 100 ülkede 20 bin çalışanı vardır. Bu kuruluş, dünyanın birçok bölgesinde sondaj, enerji tesisleri ve nükleer reaktörler yapmaktadır.
Amerikan istihbaratıyla de birlikte hareket eden ve CIA operasyonlarını kamufle eden bir şirkettir. Bütün bunlar Bush ailesi ve Cheney’in içinde bulunduğu ve dünya enerji pazarını kontrol eden şirketler yumağının bir bölümü sadece. Unocal, ABD ve Pakistan’ın desteğiyle Taliban’ın artık Afganistan’ın mutlak hâkimi olduğuna kanaat getirerek Kabil’de bir büro bile açmıştı. Gerçi Taliban sonradan çetin ceviz olduğunu göstermek istemişti ama bu da Taliban’ın sonu olacaktı.
ABD ve Unocal, Pakistan’ı öyle bağlamışlardı ki, 1996’da Butto’nun yerine gelen Başbakan Nevaz Şerif de ordu ve ISI ile birlikte Unocal’a tam destek verdiklerini söylemişti. Tek sorunları olan ABD’nin Taliban’ı doğrudan desteklemesi halinde Afganistan’a Taliban’ın hâkimiyeti daha da kolaylaşacaktı
Ve Birinci Taliban’ın Sonu (1994-2001)
Taliban Afganistan’ın % 90’ını ele geçirince Unocal de resmen Taliban ile görüşmelere geçmeye başladı. Ancak, Aralık 1996’da Pakistan Dışişleri Bakanı Necmeddin Şeyh, Kandahar da Molla Ömer’le yaptığı görüşmede ilk defa Taliban’ın çetin ceviz olduğunu anlayacak ve Taliban’ın Bridas kartını oynadığını görecekti. Çünkü Taliban yılda sadece 100 milyon $ para getirecek bir hattın yerine yol, elektrik, su gibi alt yapı hizmetlerinin yapımını da istiyordu. Rüşvet ve yeni eşler de istemiyorlardı. Ve Bridas tüm bunları yapmaya yardımcı olacağına söyleyince Taliban, Bridas’tan yana tavır takınacaktı. Böylece ABD ve Pakistan’ın evdeki hesapları bugüne kadar hiç kimsenin tam olarak kullanamadığı mağrur, özgürlüğüne düşkün ve cesur Afganlara uymayacaktı.
Bu durum iyice su yüzüne çıkınca Afganistan’da insani yardım çalışmalarında bulunan BM Alt Genel Sekreteri Yasuşi Akaşi, “Afganistan’a dış müdahaleler artık tamamıyla petrol ve doğalgaz kavgasıyla ilintili. Bizim korkumuz, bu şirketlerin ve bölge ülkelerinin Taliban’ı kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışmalarıdır. Unocal ve Bridas arasındaki savaş iyice kızışınca ve Taliban’ın da pazarlıkçı ve Afganistan’ın çıkarını dikkate aldığı anlaşıldı. Bu yüzden artık Pakistan üzerinde yürütülen çalışmalar bizzat Afganlara kaymaya başlamıştı.
Şubat 1997 yılında bir Taliban heyeti Buenos Aires’e Bridas’la görüşmeye giderken bir başka heyet de Unocal’la görüşmek üzere Washington’a gitmişti. Bu heyetin amaçları arasında Unocal’la görüşmenin yanı sıra aynı zamanda ABD tarafından tanınma talebi de vardı. Mart ayında Bridas da Başkent Kabil’de bir büro açmıştı. Arjantin Petrol şirketi Bridas, tüm gücüyle tam bir şirket mantığıyla dürüstçe çalışırken Unocal ise arkasındaki tam ABD desteğinin yanında yaklaşık 1 milyon $ rüşvet para ve çeşitli elektronik (Fax, Fotokopi ve cep telefonu gibi gelişmiş telefonlar) cihazlarla Taliban’la masa altı kısa pazarlıklar yapıyordu.
Unocal birçok işte olduğu gibi burada da Rusya’yı hesaba katarak dev Rus petrol şirketi Gazprom’a % 10-15 arasında hisse vermesine rağmen Moskova, ABD’nin Taliban’a destek vermesini ve kendisinin Orta Asya‘da ki etkinliğinin kırılmasını kınadığı gibi anlaşmalara imza atmayı ret etmişti. Buna rağmen tüm boru hatları işinde aslan payını alan hep Unocal oluyordu. Ancak Bridas daha da ileri giderek şirketinin Latin Amerika’daki %60 hissesini ABD’nin dev şirketlerinden olan AMOCO’ya satarak Unocal’a karşı güçlenerek çıkmaya çalışıyordu. Taliban ise tüm bunlar arasında (içindeki bir grup Unocal lobilerine rağmen) seçimini Bridas’tan yana yapmıştı.
Taliban üzerine yapılan pazarlıklar istenilen sonucu vermemiş olacak ki, Unocal yöneticisi John Maresca'nın, da ABD’de hükümeti gibi hareket ederek Afganistan'da "tanınan" bir yönetim oluşturulmadan o ülkede yatırımlara girişmeyeceklerini açıkladı. Bu söz Taliban'ın artık ABD tarafından terk edileceğini göstermiştir. Ardından meydana gelen 11 Eylül saldırıları nedeniyle suçlu Ladin, yüzünden Taliban devrildi ve ele geçirilen Afganistan’da Demokratik, "tanınan-meşru" Afgan yönetimini Unocal, Enron ve Bush ailesi kurdu. Başına kimleri geçirdi? Unocal’ın danışmanı Hamid Karzai ve 10 tanesi ABD pasaportlu bakanları. Yani Afganistan’da petrol şirketlerinin danışmanları.Bu durumun en ilginç tarafı ise hem ABD Başkanı ve danışmanları (Cheny, Rice ..) hem de yeni Afgan hükümetinin Başkan ve danışmanları eskiden bu petrol şirketlerinin danışmanlığını yapmış olmalarıdır. Ancak onların da ömrü 2 trilyon dolar masraf ve yüz binlerce ölüye rağmen ancak 20 yıl sürdü.
Bop kapsamında yapılan 11 Eylül’de ABD’ye saldırılar içerden yapılınca, ABD Başkanı Bush elindeki metne göre bunun mutlaka Ladin’in dolayısıyla Afganistan’ın işi olduğunu söyledi. Derhal hazırlıklara girişmeye başlayarak yıllar önceden yapılan hesaplarla Afganistan’ı yeniden içinden çıkılmaz bir hale soktu.
Fransız iki istihbaratçı Jean-Charles Brisord ve Guillaume Daspuie, “Bin Ladin ve Yasaklanan Gerçekler” isimli kitapta, şimdiye kadar anlattıklarımızı özetliyordu: “ABD’nin A ve B planları vardı. A planına göre Taliban’ın ABD’nin çıkarlarına göre ayartılması gerekiyordu. Bunu yapamazlarsa Taliban’ı devirecek ve yerine dost bir rejimi ikame edeceklerdi.”
11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan Operasyonu başladığında bunun önceden planlandığını Taliban ile ABD görüşmelerine refakat eden Pakistan Hariciyesinden kıdemli Diplomat Naif Nik Fransız basınına anlatmıştır. Fransız istihbaratçılarının kalem aldığı kitaba göre Naik Afganistan’a komşu 6 ülke ile birlikte ABD ve Rusya’nın katılımıyla gerçekleştirilen görüşmelerde ABD Elçisi Tom Simons “Hem Taliban’ı hem de Pakistan’ı isteklerine boyun eğilmemesi halinde tehdit ettiğini ve diğer seçeneklerin (Onları taş devrine dönecek kadar bombalamak şeklinde) devreye gireceğini ifade etmiştir.
11 Eylül 2001 de ikiz kulelere çarp(tırıl)an uçaklar nedeniyle ABD Afganistan'ı işgal etti. ABD’nin en gerçekçi filmi idi amma velakin tam 20 yıl sonra rezil bir şekilde yenildi. Ayaklarına yapışanları aşağı attı ve ABD’ye güvenmenin sonu şu an Afrika veya Guam adaları olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.