Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Afganistan: Nereden Nereye? ABD İşgalinden Bir Yıl Sonra

Afganistan: Nereden Nereye? ABD İşgalinden Bir Yıl Sonra

Asya’nın devleri olan Çin, Türkistan, İran ve Rusya’yla ortak bir sınıra sahip bulunan Afganistan, ya bu ülkelerden birini kontrol altına almak isteyen harici bir güç tarafından veya bu ülkelerden dışarıya açılmak isteyen dâhilî bir güç tarafından kontrol altına alınmak zorundadır. Bu stratejik konumundan dolayı 2500 yıldır Afganistan sürekli dış müdahalelere maruz kalmaktadır.

Bu müdahalelerin neticesinde Afganistan, ancak 1748 yılında milli bir devlet kurabilmiştir. Ahmet Şah Dürrani tarafından, Afganistan’ın İran’ın kontrolü altında bulunduğu bir sırada İran’daki bir iç karışıklıktan istifade edilerek kurulan Afganistan, bu müdahalelerden dolayı birlik hâlinde yaşayan ve ülkesinde çoğunluk olan bir toplum maalesef oluşmamıştır. Bu yüzden ortak bir kimlik de yoktur. İslam dini tek ortak noktadır. Ancak 19. yüzyıldan itibaren şiddetlenen sömürgecilik savaşında Afganistan zayıflayarak, Rusya ile İngiltere arasında ‘Büyük Oyun’un oynandığı paylaşılamayan bir ülke hâline gelmiştir. İngiltere için Afganistan, Hindistan’ın korunması ve Rusya’nın Asya kıtasına hapsedilmesinde tampon bir bölge olmuştur. Rusya içinse sıcak sulara inmenin en kısa yoludur. Şu an için Ukrayna, Rusya; Tayvan da Çin için aynı görevi görmektedir. Yeter ki ayı ve ejderha yuvalarından çıkmasın.

19. yüzyıldaki dünya dengeleri 20. yüzyılda değişmesine rağmen Afganistan’ın önemi değişmemiştir. 20. yüzyılda tarih sahnesine Sovyetler Birliği olarak çıkan Rus İmparatorluğu’nun sıcak denizlere ulaşma hedefine bu kez İngiltere’nin yerini alan Amerika Birleşik Devletleri karşı çıkmıştır. Bu iki güç arasında yaklaşık yarım yüzyıl süren soğuk savaşta, Sovyetler Birliği tarafından 1979 yılında işgal edilen Afganistan, ABD tarafından İslam ülkelerinin organize edilerek uygulanan ‘Yeşil Kuşak’ projesiyle, yine silahla savunulmuştur. Yaklaşık dokuz yıl süren Sovyet işgali sonucunda, Afganistan’ın tıpkı İngiliz İmparatorluğu gibi bu kez Sovyet İmparatorluğu’nun yıkılmasında rol oynadığını görmekteyiz.

Kabil nerede, nüfusu kaç? Kabil nerenin başkenti? İşte Kabil haritası! afg-hidrokarbon-harita.jpg

1988 yılında yıkılan SSCB’nin, Afganistan işgalinden geriye tamamen harap olmuş bir devlet ve fikri olduğu kadar fiziki olarak da darmadağın bir toplum kalmıştır. 1979 yılında 35 milyon civarında bir nüfusa sahip olan Afganistan’a işgalin faturası olarak, 4-5 milyon (çoğu Pakistan’daki kamplarda olmak üzere) mülteci, 1 milyon ölü, 4 milyon yaralı ve Sovyetlerin ve NATO’nun serptiği milyonlarca mayınlı toprak kalmıştır.

Rusların akıbetine ise 20 yıl sonra ABD liderliğindeki NATO da uğramıştır. Yaklaşık 1 trilyon dolar ve on binlerce ölüyle ABD, Kabil hükümetinin eteklerinden tutmasına rağmen kaçmış ve her zaman dağlara ve kırsala hâkim olan Taliban, 11 günde ülkenin tamamını ele geçirmiştir. Bu durumu Mekke’nin fethine benzetenler oldukça çoğunluktaydı.

II. Taliban Dönemi

Katar’ın El Cezire TV kanalında, 10.08.2021 sabah saat 06.30’da konumuzla alakalı çok değerli bir program izledim. Günlük hayatı mükemmel bir doğallık ve ustalıkla anlatıyordu: “Risking at all”. 15 yıl boyunca Pencşir Vadisi Aslanı Ahmed Şah Mesud’un komutasında savaşan, Haci’nin çerçilik macerasını anlatıyordu.

Haziran başlarında çekildiği tahmin edilen programda, nehirler hızla akıyor ve karlar damla damla suya dönüşüp nehre karışıyordu. (https://www.aljazeera.com/program/risking-it-all/2019/6/19/the-brave-merchants-of-wakhan-the-other-afghanistan)

Afganistan’ın Çin sınırındaki Badahşan vilayetine bağlı olan Wahhan koridorunda, sınır köylerine çerçilik yapmak için eski bir Rus kamyonuyla pirinç, tüp, lastik ayakkabı, kuru soğan, patates ve kaya tuzu parçalarını; keçi, inek ve tavukla takas ediyordu.

Mutluluktan uçan bir çocuğa verilen kırmızı renkli lastik bir botun fiyatı, 12 dolar iken yaşlılığı, dişlerinden anlaşılan bir keçinin fiyatı, 87 dolarla 100 dolar arasında değişiyordu. Dar, karlı, uçurum ve tuzaklarla dolu olan yolu, aşmaya çalışan kamyonun donan yakıtı ve arızaları da eklenen yolculuğun akşamında, dünyanın en fakir ve saf insanlarıyla; elle yenilen patates ve pirinç yemeğinde, sohbetin konusu günlük hayattı.

Çin sınırındaki Wahhan koridorunda, fener alayı gibi gökte akarcasına pırıl pırıl görülen, Dünyanın yıldızlara en yakın ve güneş paneliyle yanan tek ışıklı evinde, Hacı ve şoförü Nakıp’ın konuşması, Afganistan’ın geleceğini özetler mahiyetteydi. Çerçi Hacı’ya göre; “İnsanların Mars’a gitmelerine gerek yoktu. Burası zaten Mars’tı. Kızıl gezegende kaya ve tozlar varken burada da tozlar üzerimizde, dağlarda da daha iyi taşlar vardır. Bin yıl önce buradan akan medeniyet buraya sanki hiç gelmemişti. Oysa Mars’a giden araçlardan biri yan taraftaki Çin’den fırlatılırken; Mars’ı gezen diğer meraklı ise 20 yıldır bu ülkeyi bloklu taş çağına çeviren ABD’nin pahalı oyuncağı, dünyanın karşısına koltuğuna kurulmuş Webb Teleskobu milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki yıldızların fotoğrafını çekmekte ve yuvasını yıktıkları insanları görmemektedirler. Zalim Rus ve Amerika madem uzayda idiler. Bu fakir ülkeden ne istiyorlardı?

Son sorunun cevabı, İngiltere’nin Hindistan’ı korumak Rusların ise Sıcak Sulara inmek için kavga ettiği tampon bölge Afganistan, yani en az iki asır sürecek olan Büyük Oyun. Çünkü Afganistan, Asya’nın kalbidir. Burayı kontrol eden Dünyayı kontrol eder. Ülkeyi son yılda bu hale getiren ABD olmuştur.

11 Eylül 2001 tarihinde, İkiz Kulelere yolcu uçaklarıyla ABD içinden saldırılar yapıldığında, çok az insan; ABD’nin bunu, Soğuk Savaş sonrası dünya düzenini değiştirmek, Büyük Ortadoğu Projesi, ebedi imparatorluğu ve Yeni Dünya Düzeni kurmak için bir gerekçe olarak kullanabileceğini düşünüyordu. Lakin Washington’daki hesap Kabil’e uymamış, ABD’nin 20 yıldır Afganistan’ın işgal sürecinde kullandığı “Kalıcı Özgürlük Operasyonu (Operation Enduring Freedom) artık tamamen başarısız olmuş ve ABD de İngiltere ve Rusya gibi Afganistan’ı terk etmiştir. Hem de dostluk köprüsü değil; herkesi arkasında bırakarak, uçağına yapışanı aşağı atarak, havadan kaçıyordu. Özellikle 5 Mart 2020 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Guantanamo ve Pakistan’dan Afganistan’a kaçırılıp akıbetinden hala haber alınamayan Dr. Afiyet Sıddıki ve on binlerce sivil katliamlarından dolayı. Afgan laneti onları da batırmıştı.

ABD’nin yabancı bir ülke toprağında başlattığı 20 yıl süren savaş boyunca, son ABD Başkanı Joe Biden, “Afganistan’da Amerikan güçlerinin varlığı süresince başkanlık yapan dördüncü kişiyim. İki Cumhuriyetçi, iki Demokrat başkan oldu. Bu sorumluluğu beşinci kişiye devretmeyeceğim.” diyerek, Obama döneminde başlayan (2011) ve Trump’la kesinleşen (2018) çekilme süreci böylece tamamlanmış oluyordu. Ancak Afganların savaşı yeni başlamıştı.

07.01.2001 tarihinde Afganistan’ın 11 Eylül bahanesiyle işgali, yirmi yıl boyunca ölen ve bombalanan on binlerce masum siviller, yoksulluk, dilini büyük oranda anlayabilmem, kültürel yakınlık ve doğduğum Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne insani benzerliği dikkatimi çekmişti. Bu nedenlerle, “11 Eylül Sonrası Değişen Dünya Dengelerinde Afganistan” başlıklı tezimizi Burhaneddin DURAN hocamla birlikte yazmıştık.

On bir gün içinde (04.08 - 15.08.2021) Afganistan, ABD’nin Bagram Üssü’ndeki silahları almadan kaçtığı ve kırsalın yüzde 80’ini kontrol eden Taliban’ın ilk kez bir eyaletin başkentini ele geçirdiği (Nimroz-Mezar-ı Şerif) Katar’ın Al Cezire TV’si birinci haber olarak veriyordu. Bir gün sonra ise Şibirgan, Kunduz ve Talukan dâhil bu sayının altıya çıktığı ana haberlerin ilk sırasında yer alıyordu. Haberlerde, güneyde Helmand değerli madenlerinin ve Çin sınırındaki Wahan koridoruna sahip kuzeydoğuda Badahşan’ın (burayı Taliban 2001’den önce dahi alamamıştı), Tahhar ve batıda Herat vilayet merkezlerinin de Taliban’ın şiddetli saldırıları altında olduğu ve ABD’nin 31 Ağustostan önce son kez B 52’lerden bomba yağdırdığı belirtiliyordu.

Bir gün sonra ise Çanakkale Boğazını seyrettiğim bir sabah vaktinde ise Çanakkale’den İngilizlerin kaçışı gibi ABD’nin 31 Ağustos’u dahi bekleyemeden, Kabil’deki öğle ezanına karışan silah seslerini, Taliban’ın dört taraftan Kabil’e girdiği görüntüleri ve Havalimanı çevresinde şiddetli çatışmaları TV’ler canlı yayınlıyordu. Yayında dev Çinuk Helikopterlerinin de art arda ABD elçiliğine iniş kalkışı ve elçilikten dumanlar görülüyordu.

ABD’nin en az 17 000 kişiyi tahliye ettiği (Bunları tıpkı 30 yıl önce Iraklıları Guam adalarına yaptığı gibi Afrika’da Uganda’ya bıraktığı görüldü) ve binlerce kişinin havaalanında sabahladığı her gün haberlerde veriliyordu.

İkindi civarında ise Kabil havaalanını basan binlerce ABD/NATO çalışanı Afganlı, 150 kişilik uçağa 650 kişi binmiş, uçakların üstüne tırmanan, iniş takımlarına asılanlardan bazıları da, havadan binaların çatısına düşüp feci şekilde can veriyordu.

Kabil'den kaçış! ABD kargo uçağının iniş takımında bulunan insan kalıntıları hakkında soruşturma başlattı - Takvim