Bereketli Hilal Nasıl Belalı Hilal Oldu?
Yönü Kâbe’ye doğru, ellerini açmış, dua eder vaziyette oturmuş ve ayaklarını uzatmış yaşlı bir adama benzeyen Bereketli Hilal’in (Fertile Crescent), sağ ayağı Nil Nehri gibi Akdeniz’e dalarken sol ayağı da Dicle nehri gibi Basra Körfezinde kaybolmaktadır.
Filistin, Lübnan, Lazkiye ve Hatay/Akdeniz hattından başlayarak, sırtını bin km’lik Toroslara dayadıktan sonra ve Hakkâri-Zağros dağlarından Basra Körfezine inen; üstü su ve Bereketli Harran toprağı olduğu gibi altı da petrol gibi siyah altınla dolu olan Bereketli Hilal’den (Filistin, Lübnan, Suriye ve Irak), bir asırdır maalesef kan ve gözyaşı akmaktadır. Bunun sebebi ise İngiltere, Rusya, Fransa, ABD, İran ve Küresel Şirketler yani Batı(l)’dır.
20.yy’da bu coğrafyayı parçalayanların, 21.’yy’da hedefi ise; Nil-Toroslar ve Basra Körfezi arasındaki Bereketli Hilali, Şehir devletlerine çevirmektir. Bir asır önce, Rus Sazonov’un, iki deniz (Hazar-Akdeniz) arası Ermenistan hayali, Çanakkale Zaferi ve Kürt Hamidiye Alaylarının nalları arasında kırılırken; Cahil Şerif Hüseyin’in kısmetine de Arap İmparatorluğu yerine Kovid-19 gibi sürekli mutasyona uğrayan bir İsrail, parçalanmış Arap Yarımadası’nda en az yedi devletçik bir de oğlu Abdullah için özel imalat, İsrail’e tampon olacak Churchill’in hıçkırığı bir devlet (Ürdün) kalmıştı.
Bugün BOP kapsamında uygulanan kanlı Arap Baharı Projesi sonucu toplumsal, toprak ve siyasi yapısı kırılan, Suriye ve Körfez Savaşı’nın enkazında yanan Irak, son bir asrın en korkunç sürecini yaşamaktadır.
Bir yandan İran ve terör örgütleri diğer yandan da etnik çatışmalara sürüklenen bu ülkelerde, Verimli Hilal’in Akdeniz ucunda Hmeymim hava, deniz ve Tartus kara üslerine kavuşan Rusya bulunmaktadır. Bu, Deli Petro’nun hayallerini bile aşan bir hedeftir. Suriye ve Irak’ta ise İran ve ABD aynı üslere sahip bulunmaktadır.
Tarihten ibret almayan İran ise San’a, Bağdat ve Şam’da at oynatmaktadır. Lübnan'daki Hizbullah, Yemen'deki Ensarullah Kuvvetleri (Husiler), gövdesi İran kafası Rus olan Suriye Ordusu ve Irak'taki Haşdi Şabi Örgütü.
Irak’ta bugün Verimli Hilal ve Kafkaslarda çığırtkanlık yapan İran, eğer iki asır önce Osmanlı Sefiri Seyyid Mehmed Refi Efendi’yi dinleseydi (https://www.avrasyaetudleri.com/sayi/avrasya-etudleri-59-2021-1_ff84b0 ) ne “Büyük Oyun” ne de Sykes-Pico-Sazonov uygulanabilirdi. Tarih maalesef bugün de tekrar ediyor ve daha da edecek gibi.
Verimli Hilal’e uygulanacak Sykes-Pico-Sazonov’un II. versiyonundaki son engel, bir asır önce gibi Osmanlı gibi yine Türkiye kalmıştır. Bu engeli ise ABD, Rusya, İsrail ve İran, Kürtleri, PKK üzerinden mankurtlaştırarak aşmaya çalışmaktadır. Bugün Kafkaslarda olduğu gibi Türk-Kürt ittifakını kıramayan Batı, bir asır önce Anadolu Ermenistan kuramamışlardı.
Son yirmi yılda parçalanan, Verimli Hilal bölgesinde özellikle Irak ve Suriye’ye son dikişler atılmaktadır. Bahar ayındaki Papa’nın tarihteki ilk Irak seferi, İdlib, PYD’nin ABD temasları, Soçi Zirvesi, Irak seçimleri ve Erbil’den 24 Eylül’de yapılan “Barış için Yeniden Kazanmak” toplantısı, gelecek on yılların Sykes-Pico-Sazonov’u olarak görülmektedir.
Irak’ta Papa’nın Seferi, İsrail’i Tanıma Toplantısı ve 10 Ekim Genel Seçimleri
Bugün hiçbir sokağına rahatlıkla girilemeyen Irak, ABD’nin vurduğu ve İran’ın da sırtlanlar gibi pençesine aldığı bir av konumunda bulunmaktadır. Bu sırtlanların lideri ise Kasım Süleymani idi. Süleymani, Irak’ın polis, istihbarat ve askeri gücünü tamamen ortadan kaldıran, İran benzeri paralel ordu-devlet yapılanması olan Heşti Şeabi’yi (Halk Gücü) kurmuştur.
Sayısı net olarak bilinemeyen ve yaklaşık 150 000 kişilik, tamamen Şiilerden oluşan Heşti Şaabi (HŞ) Kasım Süleymani’nin talebi ve Şii dini lider Ali Sistani’nin emri üzerine kurulmuştur. Geçen yıl öldürülen Süleymani, Feyaz, Muhendis, Ali ve Adil Amiri, lider kadrosunu oluşturmakta olup bunlar doğrudan İran lideri Ali Sistani’ye bağlıdır.
Devlet içinde devlet olan HŞ’nin, parası ve elbisesi Irak halkından ama ideolojisi İran’dan gelmektedir. İran’a bağlı HŞ, kanuni iken bizzat Irak Sünnilerinin kurduğu Aşair-il Vataniye yasadışıdır. ABD’li McGurk tarafından anayasası yazılan Irak’ın, Kürd Cumhurbaşkanı, Şii Başbakan ve Sünnilerin azınlıkta olduğu 329 kişilik Irak Parlamentosu’nda güç Şiilerdedir. (40 Sünni, 5 Mesihi, 1 Ezidi, 1 Ermeni, 76 Kürd vekilden arda kalanı 206 kişi Şiilerden oluşmaktadır.)
İran, bugün Irak’tan çaldığı parayla geçiniyor. Aynı şekilde Irak, Türkiye’den 1 TL’ye aldığı elektriğin on katını İran’a ödüyor. Buradan İran, yıllık tahminen 50 milyar dolar gasp ediyor. Kendi petrolünü de Irak’a sürüp oradan dünya pazarına sürüyor. Biden de geçen hafta iki İran şirketine ambargoyu kaldırdığı gibi, Halk Bankasını ise yargılamaya, Türkiye’ye S-400 bahanesiyle ambargo uyguluyor.
Çünkü ABD sert, İran ise Bereketli Hilal’in hem terör hem de Şii ideolojik yumuşak gücünü oluşturmaktadır. Bu ikili aynı oyunu, 20 yıl boyunca Afganistan’a da oynadı ancak Sünni Taliban, ikisine de sağlam bir Peştun tokadı atıp, abdestli çıplak ayaklarını öptürdü.
Bu durum nüfus yapısına aykırıdır. Çünkü Irak nüfusu yüzde 55 civarında Şiilerden, yüzde 40 Sünnilerden ve kalan diğer 5’ide Mezopotamya’nın kadim çiçeklerinden oluşmaktadır. Şu anda Sünnilerin siyasi hiçbir etkisi yoktur. Kürd Bölgesindeki güç dağılımı Barzani ve Talabani üzerinde toplanırken, merkezi Bağdat hükümeti tamamen Şiilerin dolayısıyla İran’ın elinde bulunmaktadır.
Bahar ayında Papa’dan sonra Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) başkenti Erbil'de "Barış ve Yeniden Kazanmak" başlıklı bir konferans yapıldı. Babil’in intikamını Irak’tan 2000 yıl sonra alan İsrail ile barış yapılmasını savunan ve Irak asıllı Yahudilerin Irak'a geri dönmesi talep edilen konferans, New York merkezli, Center for Peace Communications (CPC) adlı kuruluş tarafından düzenlendi.
Saddam döneminde İsrail’le ilişki talebinin idam sebebi sayıldığı dönemden gelinen noktaya bakıldığında, Erbil’in haberim yok dediği ve Bağdat’ın kimler yapmış deyip uyutulduğu bir dönemde yapılan konferansta konuşulan konular, katilin taziye yemeğine gelmesi anlamına geliyor. Konferans’ın bilinçli olarak seçimlerden iki hafta öncesine denk getirildiği görülüyor.
8-10 Ekim tarihleri arası yapılacak olan bu seçimlerde, darmadağın 40 milyon nüfustan 24 milyon 299 bin seçmenin, 8 bin 273 merkezde oy kullanacak. Irak seçim yasasına göre Irak ve Kürdistan Bölgesi şehirleri 83 seçim bölgesine ayrıldı. 988’i kadın, toplam 3 bin 244 aday 329 sandalye için yarışacak. Yasaya göre kadın kotası yüzde 25 ve bu da 83 sandalyeye denk geliyor.
Genel olarak halk anlamına gelmekle birlikte bölücülük anlamına da gelen ve ABD’nin 1 milyon ölüye maliyetle getirdiği Demokrasi’nin ilk aşaması olan seçimlerine sayılı günler kalırken, Şii, Sünni, Kürt, Türk, Arap ve vd taraflar arasında rekabet ölümcül olarak devam ediyor.
18 Eyaletin 83 seçim bölgesine ayrıldığı, 329 sandalyeli Irak Parlamentosu’nda en son Mayıs 2018'de seçim yapıldı. Protestocuların baskısıyla ülkede dört yılda bir yapılan seçimler erkene alınmasıyla, 5’inci dönem parlamento seçimleri bu yılın 10 Ekim’ine alındı. Seçime 329 sandalye için 109 siyasi parti, 21 koalisyon ve bağımsız adaylardan oluşan toplam 3 bin 249 aday yarışırken; 140. Madde kapsamındaki tartışmalı bölgelerde ise 111 bağımsız aday seçim yarışına girdi. Kerkük’ün tamamı, Diyala'nın Hanekin ilçesi ve Celawla, Sadiye, Karatepe kasabaları, Salahaddin'e bağlı Tuzhurmatu ilçesi, Mahmur, Şengal (Sincar), Hamdaniye, Telkeyf, Zummar, Sinune, Guwer, Rabia ve Başik (Başika) “tartışmalı bölgeler” arasında yer alıyor.
ABD’nin askeri sahada gizlicie varlığını terör örgütleri üzerinde sürdürdüğü, Şii Mukteda Sadr’ın katılmayacağı iddiasına rağmen, Maliki’nin önde görüldüğü Şiilerin kazanacağı (Birliğin Anası), Goran, Barzani ve Talabani’nin de sonucu belli iken, mevcut Başbakan Mustafa Kazımi’nin bir sarkaç gibi İran ve ABD arasında gidip gelmesi bile, 1000 yıl önce sokakları kandillerle aydınlanan Bağdat’ın şimdi karanlık sokaklarında, bunların Irak’ı kurtarmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun tek yolu ABD ve İran’ın, Irak ve Suriye’den terör örgütlerini alıp gitmesidir.
M4-5 Kuşak Yol, PYD-Esed İttifakı ve Bölünmüş Suriye Devleti
ABD’nin Afganistan hezimeti sonrasında yönünü Çin-Pasifik bölgesine çevirdiği bir dönemde Bereketli Hilal bölgesinde yeni bir strateji uyguladığı görülüyor. Buna göre Irak formülünün bir üst aşaması Suriye’ye de uygulanacak. Rusya’nın olduğu yerde Lazkiye Alevi Devleti, Fırat’ın doğusunda PYD Devleti, İdlib–Halep Bölgesinde, kafası olmayan bir Sünni Devleti ve hepsini kontrol eden, İran ve İsrail kontrolünde Bağdat’ın daha kötü bir kopyası Şam. Şimdiden Irak seçimlerinin bir benzerinin buraya da uygulanacağını söyleyebilirim.
Ancak henüz bir anayasanın dahi olmadığı, 6 milyonun sığındığı İdlib Kampı, 10 milyon insanın dışarı kaçtığı 25 milyonluk nüfusun yarısından çoğunun kırıldığı bir topluluğa, 54 yıllık Suriye sömürge valisi Baba-Oğul Esed ailesi gelecekte de daha kötüsü bulunamadığı için kalacak gibi görülüyor.
Hilal’in batı ucunu ( Tartus, Lazkiye ve Hmymem Üsleri) Ruslara 49 yıllığına bedava veren Beşar Esed’in, babası da iktidara gelmek için Golan Tepelerini İsrail’e vermiş, her gün Şam-ı Şerif’i bombalayan İsrail’e bir taş dahi atmamış ve Rus Hava Savunma Sistemi ise sadece Türkiye’ye karşı çalıştırılmıştı. İyi ki Ebabil kuşlarımız (SİHA) vardı da Panstirleri çalışırken vurdular.
Sykes-Pico ve Sazonov, bugün İsrail için Suriye ve Irak’a uygulanmıştır. Buna karşı durmazsak ve İdlib’ten çekilirsek Hilal’in sırtına da hançer vururlar. Çünkü Rus ve ABD’nin amacı, Kuşak-Yol projesi için Türkiye’yi, İdlib’in altından geçen M4 ve M5 Karayolundan uzaklaştırıp, PYD’nin de yol bekçisi olacağı federal bir Suriye kurmaktır ve buna son bir aşama kalmıştır.
Fırat’ın Doğusu (Rojava) PYD Devleti, İdlib kırsal kamplarında milyonlarca kişinin toplatıldığı Sünni Çadır Kamp Devleti, 10 yıllık savaş zamanında dahi Rus uçakları altında plajları ve gece kulüpleri tıklım tıklım Hatay-Lübnan arası Nusayri Devleti, Halep Şii Bölgesi ve İsrail’in her an kontrolündeki Şam.
Türkiye sınırı boyunca Akdeniz’e uzanan PYD kontrolünde Irak- Suriye Karayolu…
İsrail’in Nil-Fırat arası tezi şu ana kadar Irak ve Suriye’yi parçaladı. Ve hala ana hedef, Hilal’in sırt bölgesi olan Hakkâri’den Horasan’a uzanacak 4H (Hatay, Haseki, Hakkâri, Horasan) yolu kontrol altına almaktır.
Neden son günlerde DAİŞ-Horasan adı olan ama başı ve hedefi olmayan bir örgütün sahaya sürüldüğünü anladınız mı? Şii ve Sünni camilerde yaşanan patlamaları Irak’tan iyi biliyoruz. Tıpkı, 6/7 Eylül 1955, 6/8 Ekim 2014, 12 Eylül öncesi sağ-sol, Çorum ve Maraş olayları gibi…
Sonuç
Kadınlara özgürlük deyip toplumu hücrelerine kadar bölüp, eşitlik diyerek de devletteki hiyerarşiyi dağıtan, halk yönetimi demenin yansıra aynı zamanda bölücü anlamına gelen Demokrasi (https://www.etymonline.com/word/democracy) gibi, ülkelere medeniyet getiren demiryolu, Kobani (İstanbul-Bağdat demiryolunu yapan Company yani Şirket adından geliyor) hattından su ve petrol bizi neden bölüyor ? Irak ve Suriye örneğindeki gibi diriliş demek olan Baas ölüm getirdiği gibi ya da Batı’ya hazır kıta bekleyen halk ve demokrasinin sadece bölücü kısmını uygulayan siyasi partiler, neden sadece bize bela getiriyor?
100 örgütü bünyesinde barındıran İran/İsrail destekli Haçlı-Haşti Şaabi örgütleri ve onun Şii liderleriyle görüşen Papa ve son Konferans’ın esas amacı, Babil-Ninova Hıristiyan Devleti, PKK kontrolünde birkaç Rojava ve Şengal Devleti, çöl bölgesinde DAİŞ liderliğinde harabelerden oluşan Sünni bir Arap Devleti ve 3İ (İsrail, İngiltere ve İran) kontrolünde, Irak ve Suriye arasında yeni kent devletleri kurmaktır.
Mart ayında Necef sokaklarında Katolik Papa ile Şii Sistani’nin resimlerinin bulunduğu sokaklara “Siz bizden, biz de sizden bir parçayız!” pankratları asılan Irak’ta barış güvercini Papa, Iraklı bir Kürd olan, Dünya İslam Âlimleri Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Karadaği’yi muhatap bile almadığı gibi Şam’da öldürülen Ramazan El Butti’yi de anmadı.
Çünkü Papa, İslam âleminin bayrağı olarak Sünni Selçuklular, Eyyubiler, Osmanlılar veya Abbasiler yerine, Haçlı seferlerine zemin hazırlayan Pers zihniyetli varislerini muhatap alıyor. Bu nedenle Bağdat, Musul ve Halep’in yıkılmasından; Musul Ulu Camii, Halep Emevi Camii, Bağdat Ebu Hanife Camiden ya da Afganistan’daki camilerden yükselen çığlıklar, Musul veya Rakka’nın yıkılması, ona yılbaşı Noel kutlaması gibi geliyor. Batı’yı da aydınlatan 1400 yıllık Sünni İslam medeniyeti yakılıyor.
İnsanlığa ilim medeniyeti üreten su, toprak, petrol ve güneşin merkezi Bereketli Hilal; Yavuz Sultan Selim ve İdris-i Bitlisi tarafından temelleri atılan Osmanlı Barışından sonra Pers zihniyeti ve Haçlıların ittifakı altında böyle kanlı Belalı Hilal bölgesi oldu.
Buna karşı Anadolu, Kafkaslar, Pakistan, Endonezya-Malezya, Mısır-Garp Ocakları üzerinde yeniden Voltran’ı kuralım. Verimli Hilal’e bakıp dua eden adamı ayağa kaldıralım. Rusya ve ABD, Türkiye’yi bu yüzden sıkıştırmaktadır. Ehven-i şer olarak Ruslar, ABD’den daha iyi görülüyor.
Afgan zaferi, Büyük Şeytan’ıyla savaşıyoruz deyip Bağdat ve Halep yıkan İran filmlerine karşı, Ruslar gibi ABD’yi de rezil eden, İslam’ın sancaktarı Sünni Müslümanların son bir asırdaki küresel zaferidir.
ABD’nin terör kuluçka makineleri olan Paul Bremer ve Bred McGurk "Mezopotamya'da, Abbasi Hilafetinin ardından Türklerle devam eden bin yıllık Sünni hâkimiyetini devirdik" derken, Bereketli Hilal’i nasıl işgal ettiklerini anlatmaktadırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.