Eda Nur Harputlu

Eda Nur Harputlu

Geçmişi telafi arzusu anne babalara tuzak çocuklara ıstırap

Geçmişi telafi arzusu anne babalara tuzak çocuklara ıstırap

Perihan Maden’in aynı adlı romanından uyarlanan ‘Biz Kimden Kaçıyorduk Anne’ dizisi ilk haftasında yayınlandığı platformda hem Türkiye’de hem de Dünya da en çok izlenenler arasına girdi. Bir anne- kızın sıra dışı hikâyesini anlatan yapım, bazı sahnelerine lüks ve romantizmi taşırken bazı sahnelerinde vahşeti gözler önene seriyor. Papatyadan taç yapmayı öğreten, lüks otel odalarını bebeklerle, işlemeli örtülerle, led ışıklarla süsleyen, kızının saçlarına özenle şekil veren naif ve sevgi dolu anne, kızına gelebilecek herhangi bir tehlike söz konusu olduğunda canavara dönüşebiliyor. Hikâyenin böyle uçlarda işlenişi tahminimce dizinin başarısını etkileyen faktörlerden biri. Benim dikkatimi çeken ve bugün sizinle paylaşmak istediğim kısım ise annenin kızıyla kurduğu ilişkide sergilediği aşırı telafi.

Dizi boyunca annenin adı hiç geçmiyor. Varlığı annelikle anlam kazanmış genç kadın zaman zaman ‘Bambim’ biye seslendiği kızına kendi çocukluğundan bahsediyor. Anlattığı anılar yalnız ve sevgisiz büyüdüğünü annesinin en büyük kâbusu olduğunu vurguluyor. Yaralı yavru bir kargaya yardım etmek istediğinde anne karganın ona nasıl saldırdığından bahsediyor hikâyenin bir yerinde. Yaralandıktan sonra eve gidişini ‘bir karga kadar değerimin olmadığı evime koştum’ diyerek anlatıyor. Hayal kırıklığı, değersizlik, yalnızlık gibi hislerle kuşatılmış kadın, anne olduğundaysa yaşadıklarının tam tersi bir Dünya vermek istiyor kızına. Anne kızın kıyafetlerine bile yansıyor bu durum. Anne siyahlar içinde kötüyü, karanlığı simgeliyor. Genç kız ise rengârenk çocuksu kıyafetleri, örgülü saçları ile masumiyeti. Kızının büyüdüğünü fark etmek anne için hayal kırıklığı. Daha çok çocuk kalsın istiyor, böylece kendi acı dolu çocukluğunu daha çok telafi edebilsin. Yaşadığı geçmişin ağırlığı, kızına gelecek tehditleri fark edip cezalandırdığında bir anlığına hafifliyor. Bir an için kızını korumak adına kendi hayatından vazgeçmiş gözü kara anne imajına kapılabilirsiniz. Fakat gerçekte hayatının merkezinde kendi acısı var. Kızının varlığı kıymetli çünkü kendi yarasını sarmasına hizmet ediyor.

Bu sıra dışı hikâyenin içinde sık karşılaşılan parça tam da burası. Yaralarını sarmayan acısını kalbine gömen ebeveynlerin yaşadıklarını yaşatmamak için verdiği mücadele. Ebeveynlik yaparken çoğunlukla temel referans kaynağımız zaten kendi çocukluk yıllarımız oluyor. Üzerine çalışıp anlamlandırmadığımızda çocukluk gerçeği olduğu gibi görmemizi engelleyen bir filtre gibi. ‘Ben onun iyiliğini istiyorum’ diye kurabilirsiniz cümlenizi ama iyiliği kendi hikâyenizden biliyorsanız bu gerçeği yansıtmayacak ve pek çok şeyi gözden kaçırmanıza neden olacaktır. Bugün sıklıkla artık ailelerin çocuk merkezli olduğu her şeyi çocuğun isteğine göre planladığı çocukların serbest, tatminsiz, uzun vadede hayata tutunamayan, büyüyemeyen başarısız insanlar olduğu eleştirisi yapılıyor. Çünkü otoriter ve mesafeli anne- babaların yetiştirdiği çocuklar büyüdüklerinde yaşadıklarının tam tersi bir dünya sunmak istedi evlatlarına fakat bir karışıklık oldu. Hiçbir çocuk anne babasının hayatının telafisi olmak için gelmemişti dünyaya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Eda Nur Harputlu Arşivi