Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

ABD sonrası Afganistan

ABD sonrası Afganistan

Afganistan’dan kaçıp giden ABD’nin Başkanı Biden da artık dünyanın değiştiğini kabul etmiş. Öyle diyor, çekilmenin tamamlanmasına dair açıklamasında. Dünyada dengelerin değiştiğini ve buna bağlı olarak da ABD’nin de pozisyonunu değiştirmek zorunda kaldığını anlatmaya çalışıyor. Rusya ve Çin’i özellikle hedef alıyor. Onlar Afganistan’da bir 10 yıl daha kalmamızı isterlerdi diyor. Ulusal menfaatlerinin Afganistan’da kalmak olmadığını söylüyor.

Yani biz daha fazla kalsaydık daha zor durumlara düşerdik demek istiyor. Bu mecbur kaldık, yenildik demek.

O demese de medya ve ABD halkı Biden’a karşı öfkeli. Özellikle Afganistan’da hayatını kaybeden yaklaşık 2.400 ABD askerinin aileleri ateş püskürüyor. 90 civarında emekli subay Pentagon’u istifaya davet ediyor.

ABD’nin uzun zamandır unutmaya çalıştığı Vietnam Sendromu yeniden nüksetmiş durumda. Yenilmişlik hissi halkın iliklerine kadar işlemiş. Toplum psikolojisi algıyla ayakta tutulmaya çalışılıyor.

ABD’nin güdümünde kalmaktan sıkılmaya başlayan Avrupa inisiyatif geliştirme peşinde. İngiltere tarihindeki yenilginin acısıyla da olsa gerek Afganistan’da kalınması taraftarıydı ama çekilmeyi engelleyemedi.

İngiltere ve Fransa Afganistan’dan çekilmemek gerektiğini ve Kabil ve çevresinde bir güvenli bölge oluşturulmasını teklif ediyor. Fakat bunu ABD ve NATO olmadan kendi başlarına nasıl yapabilecekleri konusunda bir netlik yok.

Fransa zaten uzun zamandır bir Avrupa Gücü oluşturulması fikrini savunuyor. Macron NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti demişti. Bir çıkış arıyor. Amerikan etkisinden kurtulmanın yollarını arıyor çakma Napolyon.

 

Yahudi asıllı Fransız sözde filozof ama gerçekte ajan Bernard Henri Levy’i Pençşir Vadisi’ne göndererek Ahmet Mesud’u Taliban’a karşı savaşmaya ikna etmeye çalışıyor. Bir iç savaşa yatırım yapıyorlar. Ahmet Mesud İngiliz Kraliyet Askeri Akademisi mezunu.

 

Taliban ve Afganistan’daki bileşenler Fransa’nın Afganistan’ın istikrarını istemediğini söylüyorlar. Hizb-i İslami Lideri Gulbeddin Hikmetyar bunlardan biri. Sovyet işgaline direnen büyük mücahit önderlerden biri Hikmetyar. Afganistan’da geçiş sürecini yöneten üçlü komite üyesi.

 

Hikmetyar Fransa’ya ve yapmaya çalıştıklarına dair şunları söylüyor; Fransa zaten Afganistan’ın huzurlu olmasını istemiyor. Hep savaş içinde olmasını istiyor. Türkiye’de PKK’ya destek-eğitim veren bir Fransız ajanı şu an Pençşir’de. Geçmişi işgallerle bilinen Fransa Türkiye’nin de, Afganistan’ın da, İslam dünyasının da düşmanı.

 

Türkiye’ye dair beklentileri de var Hikmetyar’ın. Bunu da şu sözlerle ifade ediyor; Türkiye ile Afganistan arasındaki yeni yönetimdeki ilişkilerin en iyi şekilde yürümesini arzu ediyoruz. Türkiye önümüzdeki dönem Afganistan’da en iyi rolü oynayabilir, oynamalıdır. Afganistan halkı da her zaman ülkemizin kalkınmasında, özgür bir şekilde ayakta durmasında Türkiye’nin desteğini istiyor. Geçmişte olduğu gibi böyle hassas bir dönemde bizim yanımızda, Afgan halkının yanında olmanızı istiyoruz. Ve inşallah Afgan halkı da bugünleri geride bırakıp ayakları üzerinde duracaktır.’’

 

Bu sözlerden anlıyoruz ki; Mehmetçik orada olmasa da Türkiye Afganistan’da ve orada da bekleniyor. Onların da umudu ve beklentisi olmuş durumda. Türkiye değişik bölgelerde oynamaya çalıştığı yapıcı rolle bir rol model oluşturmuş durumda. Hele de Müslüman coğrafyada ilk bakılan yer olmuş Türkiye. Bu da elbette büyük bir sorumluluk yüklüyor. Türkiye’nin bu umudu boşa çıkarmaması lazım. Elini uzatması ve kardeş Afganistan’ın ayağa kalkması için her anlamda destek olması lazım.

 

Elbette bu yaklaşımın tek taraflı hayat bulması mümkün değil. Taliban’ın kuracağı hükümetin yaklaşımı ve samimiyetine bağlı her şey. Taliban’dan da sıcak mesajlar geliyor bu yönde Türkiye’de sıcak. Kaldı ki bu konuda Türkiye oldukça tecrübeli.

 

Tıpkı Suriye’de olduğu gibi. İşgalcilerin yıkıcı modeline karşılık. Yapan onaran ve hayatın normale dönmesi için gerekenleri yapan yapıcı bir model ortaya koyabilir. Aslında bunu da tarih Türkiye’nin sırtına bir borç olarak yüklüyor.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bosna Hersek ve Karadağ ziyaretlerinden dönerken uçakta gazetecilerle yaptığı toplantıda sorulan bir soru üzerine Türkiye’nin Afganistan yaklaşımını şu sözlerle ifade etti; “Biz burada süreci dikkatle takip etmeliyiz. Bir defa kesinlikle Taliban’ın devlet olma veya devlet yönetme noktasındaki duruşu nedir, bunu göreceğiz. Türkiye olarak bizim derdimiz şu; Afganistan süratle toparlanmalıdır. Artık Afgan halkı bu kadar yükü çekemez. Ortada 40 milyona yakın bir nüfus var. Devasa bir ülke var. Biz Afganistan'ın birliğine, beraberliğine her türlü desteği vermeye hazırız. Yeter ki Afganistan tarafından da bu anlamda o yaklaşımı görelim.”

 

ABD, kaçıp giderken Kabil Havalimanı’nı da yakıp yıkmış ve kullanılamaz hale getirmiş. Medeniyet bu olsa gerek. Hem sözde havalimanı işletilsin diye Türkiye ve Katar’la görüşmeler yapacaksınız hem de giderken yakıp yıkacaksınız. Tam ABD işi.

 

Anlaşılan yenilginin acısını böyle çıkarmak istemişler. Elçiliklerini de taşıdıkları için bir daha ihtiyaçları olmayacağını düşünmüş olsalar gerek.

 

Taliban da Kabil Havalimanı’nın işletmesi konusunda Türkiye’den teknik destek istiyor ama Türkiye güvenliğin de kendisinde olmasını istiyor. Taliban da bunu şimdilik egemenlik hakkına uygun bulmuyor. Bu yaklaşım elbette büyük bir risk demek. Türkiye de bu sebeple çekingen. Görüşmeler ve arayışlar devam ediyor. Bu havalimanının kapalı kalması demek Afganistan’ın içine kapanması demek. Bunu ne Taliban ister ne de Afganistan halkı. O yüzden hükümet kurulduktan sonra bir orta yol bulunacaktır.

 

Afganistan’da bir Libya modeli uygulanıp uygulanamayacağı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorulduğunda,Libya gibi bir anlaşma yapmak mümkün değil diyemem. Aynı tür bir anlaşmayı yaparız. Yeter ki aynı şekilde karşımızda bir muhatap bulalım. Eğer aynı şekilde bir muhatap karşımızda olursa niye öyle bir anlaşma yapmayalım? Bizim derdimiz problem çözmek” cevabını verdi.

 

Türkiye, Afganistan’ın bir an evvel normal hayata dönebilmesi için yardımcı olmakta istekli. Taliban’dan da sıcak mesajlar geliyor. Taliban’ın uluslararası meşruiyet kazanmak için buna ihtiyacı var. Artık siyasi ve askeri mücadeleden devlet yönetme pozisyonuna geçiyor. Bu da bambaşka ve bilmedikleri bir alan. Kaldı ki ortada işleyen bir devlet düzeni de yok. Bu sebeple Türkiye’ye çok ihtiyaçları var.

 

Yakın dönemde müracaat edebilecekleri ve güvenebilecekleri de başka bir devlet yok. Herkes Çin destek olacak dese de Türkiye ve Çin’in yaklaşımı asla bir olmayacaktır. İkisi de farklı modeller uygulayan devletler ve beklentileri de farklı.

 

Eğer Taliban Afganistan’ı bir Çin sömürgesi yapmak istemiyorsa tercihi Türkiye’den ve dostlarından yana olacaktır.

 

Bunu görmek için çok zaman kalmadı zaten.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi