Türkiye son dönemde yaptığı bağımsız hamlelerle etrafındaki ateş çemberini kırma yolunda büyük adımlar attı, atıyor. Bu adımları attıkça değişik bahanelerle siyasilerimizin dost ve müttefik olarak isimlendirdiğimiz ülkeler tarafından yaptırımlara, ambargolara, psikolojik baskılara ve tehditlere maruz bırakılıyor.

Bu olan biten bugüne kadar Türkiye’yi yolundan döndüremedi, döndürebilecek gibi de durmuyor. Bunu bizden önce o sözde dost ve müttefiklerimiz farketti.

Pozisyonlar bu gerçek üzerine yeniden şekilleniyor.

Artık kabul gören tek gerçek Türkiye’nin dışarıdan bir müdahale ile değil, içeriden yapılacak hamlelerle yolundan döndürülebileceği.

20 Ocak’tan itibaren ABD Başkanlığı koltuğuna oturacak olan Joe Biden’ın “Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti demokratik yoldan destekleyeceğiz” minvalindeki açıklaması da bu yüzden.

Amaç cepheyi içeriden yumuşatmak.

Doğrusu CHP ve güdümündeki partiler de bu iş için oldukça hevesli.

Amerikan sermayeli sosyal medyanın kendilerine verdiği desteğin gücüyle halkı ikna etmek yerine algılar üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti hedef alan bir kampanya yürütüyorlar.

Yalan yanlış her iddia büyütülmeye çalışılıyor.Yalan olduğu aşikar olan söylemler gerçekmiş gibi birinci elden sürekli tekrar ediliyor. Millet psikolojik bir harbe tabi tutuluyor, hedefe gitmek için her yol mübah onlar için.

Yozlaştırmaya çalışmadıkları kutsallarımız dahil hiçbir değerimiz kalmadı.

Arsızca saldırıyorlar.

Artık iş o hale geldi ki hükümeti bırakın devleti hedef alır hale geldi.

Sanki bir satranç karşılaşmasının sonunda tüm taşların aynı torbaya konulduğunu unutup olur da her şey alt üst olursa ödüllendirileceklerini zanneder bir heves içindeler.

Hedefte olan Türkiye’nin bağımsızlığı. Bağımsız hareket etmesi.

Hatta onlara göre “öngörülebilir olmaması”

Kimi zaman NATO müttefikliğine kimi zaman AB hedeflerine vurgu yapılarak yapılanlar engellenmeye çalışılıyor. Hatta bir CHP milletvekili kahraman ordumuzun satılmış olduğu bile iddia edebiliyor.

Ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle yapılan bir Şeb-i Arus töreninde Allah (C.C) kelamı Kur’an-ı Kerim Türkçe okunabiliyor.

Milletin sinir uçlarıyla ustaca ve planlı bir şekilde oynuyorlar. Tahammül sınırımızı test ediyorlar. İstiyorlar ki bu millet tarihte yaşayıp artık geride bıraktığı travmaları yeniden yaşasın.

İçe kapatıp enerjimizi içeride harcamamızı istiyorlar.

Geçmişte olduğu gibi.

Bizi ne kadar içeri kapatır, enerjimizi içeriye harcamamızı sağlayabilirlerse kendilerince yönetilebilir bir Türkiye olacak.

Bunun içinde görevi sahiplenen çok hevesli bir muhalefetle karşı karşıyayız. Uyanık olmak ve bilinçli hareket etmek zorundayız.

Milletin dini ve milli değerlerine sözde saygı dolu bir seçim propagandası kurbanı olmayalım ki sonra başımızı taşlara vurmak zorunda kalmayalım.

Zira akbaba gibi yere düşmemizi bekleyen sözde dost ve müttefiklerimiz var etrafta.

Düşersek ölürüz. Hiç şüpheniz olmasın