CHP’de tiyatro bitmez
Futbolda “En iyi savunma hücumdur” diye bir taktikten bahsedilir. Son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP de bu taktiği uyguluyor.
Eleştiriler altında ne kadar bunalırsa o oranda sesini yükseltiyor, saldırıyor.
Sesler yine çok yükseldi, anlaşılan CHP iyice bunaldı.
Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Cumhur İttifakı’nı, Ak Parti’yi kıyasıya eleştiriyor. Doğru yanlış demeden ağzına geleni saydırıyor.
Haklı eleştiri diye bir kavram kalmadı artık.
CHP Lideri, kim ne derse desin önemli olan benim dediğim yaklaşımında. Olay öyle olmuş olmamış. Türkiye’nin hayrınaymış değilmiş, gerçekmiş yalanmış önemli değil. Konuları ve olayları eğip büküp kendi amacına hazır hale getirerek topluma yansıtıyor.
Son günlerdeki agresiflik, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi CHP milletvekili Anayasa Hukukçusu İbrahim Kabaoğlu başkanlığında İP, HDP ve SP ile birlikte ortaya çıkarılan bir anayasa taslağını Ümit Özdağ’ın açıklamasıyla başladı.
İP içerisindeki mücadele olmasa toplum olarak belki de hiç haberimiz olamayacaktı bu vahim çalışmadan.
HDP’den ses çıkmadı bugüne kadar ama artık o toplantıyı kimlerin yaptığını sağır sultan bile biliyor. Önce inkar ettiler. Onca kendi açıklamalarına rağmen. Komisyon başkanı da söyledi fakat yine inkar ettiler.
Bir anayasa çalışması olmadığına hepimizi inandırmaya çalıştılar ama panik halde.
Nereden çıktı bu diye sordular?
Olmadı.
Yok öyle bir şey dediler.
Olmadı.
Kendi medyalarına evlerinin bahçesinde röportaj verdiler.
Olmadı.
Oysa ortaya çıktı ki 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalsaydı, ikinci turda HDP’nin oylarını kendi adaylarına almak için o bölücü anayasayla yüzleşecektik.
Bu vesieyle ne aldık da Millet İttifakı’nı destekliyoruz diyen bazı çatlak ses HDPlilerin de ne alacağını öğrenmiş olduk.
Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.
Seçimi ilk turda kazanan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı oldu. Çalışma raflarda kaldı ama o “bölücü anayasa” gerçeği hiç değişmeyecek.
Tam da kamuoyunu kafalarını kuma gömen medya ve yandaşları eliyle soğutabilmeye çalıştıkları sırada Katar’la yapılan anlaşma üzerinde tartışılırken CHP milletvekili Ali Mahir Başarır’ın bir televizyon kanalında “Türk Ordusu Katar’a satılmıştır” cümlesi geldi.
Milletin Ordusu’na yapılan bu hakaret elbette karşılıksız kalmadı.
FETÖ’den temizlendikçe destanlar yazan gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri hedef alındı açıkça. Acaba CHP ve Ali Mahir Başarır’ı rahatsız eden neydi?
Türkiye’nin kendilerini de destekleyen aklın kontrolünden çıkması olmasın.
Türkiye, o adı müttefik gerçekte ellerine geçen her fırsatta düşmanlık yapan ülkeler tarafından artık “öngörülemeyen” yani kontrol edilemeyen ülke olduğu için hedefte.
Bu gerçeği kabullenemeyenler değişik gerekçelerle bu gerçeği ters yüz etmeye çalışıyor, düşmanlığını gösteriyor.
Kısa ve net; “Askere düşmanlık, düşmana askerliktir.”
Başarır, programda açık ve net söylemesine rağmen “Ben Tank Palet Fabrikası’nı kastetmiştim” dese de kimse inanmadı.
CHP ve zihniyeti Katar eleştirisiyle bir taşla iki kuş vurma peşinde.
İlki Türkiye’ye sermaye gelmesin. Gelirse de gizli gizli otellerde görüştükleri IMF’den gelsin ki Türkiye’nin burnuna yeniden halkayı taksınlar ve istedikleri yöne çeksinler.
Hükümet ne kadar zora düşerse onlar için iyi. Halkı falan düşündükleri de yok.
İkincisi, sözde milliyetçilik yaparak yıllardır Türk Savunma Sanayi’nin en parlak projelerinden biri olan beklenen Milli Tank projesinin gecikmesine sebep olan holdingin ‘’Altay’’ tankı üretim ihalesini alamamasının intikamını almaya çalışıyorlar.
Katar falan bahane yani.
Ellerinden gelse Türkiye’yi ABD’nin üzerine yapmak isteyecek bir zihniyetten bahsediyoruz.
Libya’dan Doğu Akdeniz’e, Somali’den Katar’a, Suriye’den Irak’a, Azerbaycan’dan Afganistan’a bizi çevrelemek isteyenlerin tüm oyunlarını bozan Mehmetçik hedefte. Hem de alınan bağımsız kararlarla özüne dönen Mehmetçik.
Uluslararası sularda bir Türk ticaret gemisi Yunan komutanın emriyle bir Alman savaş gemisi tarafından durdurulup hukuksuzca aranıyor CHP Lideri hükümeti suçluyor. Bir Alman konuşsa ancak bunları söyler.
Onların argümanlarıyla hükümete saldırıyor. Niye?
Partisinin yaptıklarını unutturacak.
Oysa unutulacak gibi değil.
Tıpkı önüne gelen muhafazakarı ve cemaatleri, STK’ları suçun şahsiliğini gözardı ederek tecavüz ve tacizle suçlayan CHP, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu tarafından kapatılmaya çalışılan taciz ve tecavüz skandallarıyla sarsılıyor.
Fakat hala ne Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ne de CHP üst yönetiminden konuyla ilgili ses yok.
Her zaman ortalığı ayağa kaldıran kadın dernekleri nerede? derseniz onlar olay CHP’de olduğu için kör ve sağır.
Taciz ve tecavüze uğrayan kadınlara saldırmadıklarına şükretsek iyidir. Zira rezaleti ortaya çıkaran eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş’ın tweetlerinin altına baksanız utanırsınız yazılanlardan. Konunun üzerine giden Barış Yarkadaş’ı nasıl eleştirdiklerini, olayı nasıl kapatmaya çalıştıklarını görürsünüz.
Bir kadın il başkanı kendi teşkilatı içerisindeki kadınların kendi teşkilat mensupları tarafından taciz ve tecavüze uğramasına karşı bırakın mücadele etmeyi kapatmaya çalışıyor.
CHP İstanbul’da bu iddialarla sıkışınca ‘’ajans’’ ilişki içinde olduğu karanlık oda üzerinden İmamoğlu’na suikast tiyatrosunu perdeledi olmadı. Kimse bu PR çalışmasını da yemedi.
Baktılar olmuyor, “benim gündemim pandemi” dedi İmamoğlu.
Taktik hep aynı.
Yapsan da inkar et. Saldır ve hedef saptır.
Tutarsa ne ala.
Tutmazsa, tiyatroya devam.
Yani anlayacağınız, CHP’de tiyatro bitmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.