Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Sesi çok çıkanlar ne istiyor?

Sesi çok çıkanlar ne istiyor?

Son günlerde çıkan 153 yangından 145’i söndürülmüş. Cansiperane bir mücadele var yani. Ciğerimizi yakan yangınları söndürmek için yeri geldiğinde canını feda eden kahramanları bile görmezden geliyorlar. Mücadelelerine saygı göstermiyorlar.

Strateji öyle. İyi olan hiçbir şey görülmemeli. Halka yerleştirmeye çalıştıkları ümitsizlik ve karamsarlığa nefes olacak hiçbir gelişme gündeme getirilmemeli. İyice bunalmalı ki patlasın halk. Sonra ikinci aşamaya geçecekler. O da yönlendirme. Öfkeli kalabalıkları amaçları için kullanmaya kalıyor sonrası.

Kuzuyu yemeyi kafaya koymuş kurdun hesabı. O kuzuyu ille yiyecek. Ama o bahaneyle ama bu bahaneyle. Kendi amaçları olan “iktidarı devirmek” hedefi dışında hiçbir şey umurlarında değil.

Plan onların değil. Öyleymiş gibi hareket etmelerine de aldırmayın. Cumhurbaşkanı adayını bile uluslararası güçlerin belirlediği bir kesimden bahsediyoruz.

Yaptıkları uluslararası planların yerli taşeronluğu. Bunun için varlar. İçlerinde iyi niyetli olarak mücadele edenler olması, yönetici pozisyonundakilerin ilişkilerini gözden kaçırmamıza sebep olmamalı.

Kim kimlerle beraber iyi bakmak lazım.

Milliyetçi gözüken ve son dönemde yaptığı videolarla AK Parti hükümetini hedef alan Sedat Peker’in ormanlarımızı yaktıklarını itiraf etmelerine rağmen yangınların arkasındaki PKK gerçeğini perdelemeye çalıştığını gördük.

Şaşırmaya gerek yok. Hep öyle olur çünkü. Biz insanların kendilerini bize anlattıkları insan olarak değil de yaptıklarıyla değerlendirmeyi becerebildiğimiz güne kadar da böyle olacak.

Ormanlarımızı yakanın PKK olduğu ortaya çıkarsa hükümete karşı yöneltmeye çalıştıkları halk öfkesi tersine dönecek. O sebeple o konu gündemden düşürülmeli. Yangını çıkaran değil, hükümetin acizliği gündem olmalı ki amaç hasıl olsun.

Tüm sinir uçlarımıza dokunarak hep birlikte kaosa oynuyorlar.

Kaosun sonucunda da önce erken seçimi zorlayacaklar ki yavaş yavaş zikretmeye başladılar. Hükümeti en yıpranmış haliyle sandığa götürebilirlerse seçimi kazanacaklarını düşünüyorlar. Ülkeyi yönetemiyorlar cümlesi ağızlarından dökülüyor.

Daha doğrusu yönettirmemek için yaptıklarına güveniyor olsalar gerek. Bunu ilk kez de yapmıyorlar. Eskiden de iktidar olabilirsiniz ama muktedir olamazsınız diyorlardı. Menderes’e, Özal’a, Erbakan’a yaşattıkları oydu. Erdoğan’a da denediler. Hala deniyorlar. Bir taraftan “Diktatör” deyip, bir taraftan olmadık hakaretleri yapıyor, rahat rahat tepindikçe tepiniyorlar.

Yönetilememe söylemleri ezberden ibaret. Sahada bir gerçekliği yok. Türkiye, kendilerinin de içinde olduğu bunca iç ve dış saldırıya rağmen gayet iyi yönetiliyor. Hatalar ve yanlışlar ya da eleştirilecek icraatlar yok mu? Elbette var. Fakat bu demek değil ki birileri öyle istiyor diye halk iradesinden vaz geçecek.

Gürültü çıkaran zihniyet, bunca yıldır halk iradesini görmezden gelen, “Halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor” diyen zihniyet. Kendilerini devletin sahibi zanneden, uzun yıllar sülalece devletin imkanlarından faydalanmış ve bunu kendine hak görmüş zihniyet.

Bu konu bugünün meselesi de değil. Cumhuriyet’le de başlamadı. 3 Kasım 1839’da Mustafa Reşit Paşa’nın okuduğu Gülhane Hatt-ı Hümayunu’na kadar inmek lazım. Yani yaklaşık 200 yıllık meselemiz.

Batılılaşma çabası. Fakat ilim ve fende değil. O kesmiyor bu zihniyeti. Dillerinden hiç düşürmedikleri ama sevme konusunda hiçbir zaman samimi olmadıkları Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine de çıksanız itibarsızlaştırmaya çalışırlar. Yapılanları yok sayarlar. Görmezden gelirler. Görevleri bu millete eziklik gömleğini giydirmek. Biz yapamayız. Bizim neyimize? cümlelerini çok duyarız.

Millet uzaya gidiyor biz daha nelerle uğraşıyoruz?” cümlesini de çok duymuşsunuzdur. Kafamıza kafamıza vurdular hep. Hükümet, geçtiğimiz aylarda içerisinde kendi imkanlarımızla aya inmenin de olduğu bir uzay programı açıkladı. Sen misin açıklayan? Yerden yere vurdular, bizim neyimize diye.   İçlerini o kadar acıtmış olmalı ki şimdi de çıkmışlar yangın bahanesiyle fırsat bulduklarını zannedip  “Uzaya çıkacağız diyorlardı, yangın söndürmeye uçak bulamıyorlar” diyorlar.

Onlar güzel ülkemizin o kutsadıkları batının uydusu ve sömürgesi olmasını istiyorlar. Tek başına ve bağımsız hareket etmesin, onların istediğini yapsın. Tak diye söylesinler, şak diye yapılsın. Muktedir olmasın Türkiye.

Çünkü Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değil. Bir çok ülkeye yönetimleri olmasa da halkı üzerinden rol model olma ihtimali var. Planlarını bozma potansiyeline sahip tek ülke Türkiye. Mücadele de o yüzden sert ve uzun süredir devam ediyor.

Türk Milleti’nin geçmiş potansiyelinin yeniden dünya yüzüne hakim olması kabusları. Dışarıdan saldırıyla yapabilmeleri pek mümkün değil. O yüzden içeriden deniyorlar.

Film aynı, az da olsa taktik değişiyor. Figüranlarsa her devre has özellikler taşıyor. Bugün olduğu gibi.

Halk desteğinden ziyade uluslararası destek ararlar. Bu sebepledir ki her darbe yapanın darbe bildirisinde ilk bağlılıklarını bildirdiği yerler BM ve NATO’dur. Halkın çoğunluğu hiçbir zaman bu ülkede yapılan darbelerin arkasında olmadı. O yüzden de bu zihniyet her yapılan ve içerisinde oldukları darbeler yüzünden millet tarafından cezalandırıldı.

Açık açık ordu göreve diye çağrı yaptıkları da oldu. Alışkanlıkları olmuştu. Halk desteği yerine ordu desteği. Artık onu da yapamıyorlar. Ordu, milletinin ordusu çünkü. O yüzden onu da yıpratmak için her fırsatı değerlendiriyorlar. Yangın fırsatıyla da yapıyorlar. “Söndürme faaliyetleri içerisinde neden asker yok?” diye.

Geçmişte askerler karşısında el pençe divan durup çağrıldıkları brifinglere koşa koşa gidenler, bugünkü ordu yönetimine tezviratta bulunuyor.

Ülkemizde hiçbir zaman halk desteğiyle iktidar olamadılar. Yine olmayacaklar. Çünkü onlar bizim gerçeğimiz değil. Gerçeğiniz diye bize dayatılanlar. Toplumsal destekleri iktidar olacak kadar güçlü değil. O sebeple her tür numara deniyorlar. Çoğunluk yerine azınlıkla ülkeyi yönetme şansı bulabilecekleri parlamenter sistem peşindeler.

Kitaplarında yapmak yok. Yıkım ekibi olarak çalışıyorlar. Devlet içerisinde kaybettikleri imtiyazların peşindeler. Eski güzel günlerini özlüyorlar. O yüzden de ne olduklarını bilmeyen gençleri amaçları için hedef seçiyorlar.

Sedat Peker’in bile 40 yaş altı vurgusu bu sebeple. Toplumsal hafızamızın devrede olmasını hazmedemiyorlar. Zihniyetleri unutulsun, devleti ele geçirip talan etsinler. Mutlu mesut günleri geri gelsin.

Onlara göre halka düşen de kimi zaman yangın, kimi zaman kadın hakları, kimi zaman göçmenler bahanesiyle ama onların amaçları için ister sokağa dökülsün, ister sandıkta istediklerini yapsın. Ondan sonrası onların umurunda değil.

Zira onlar halk değil vatandaş. Ülkenin sahibi onlar. Onlar ayrıcalıklı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi