Türkiye’de siyasi gündem parçalı bulutlu
Türkiye’deki siyaset sahnesi yeniden şekilleniyor. Bu kez CHP ve İyi Parti hareketli. Hatta yakın dönemde HDP için de aynı şeyleri söylemek mümkün olabilir. Ayhan Bilgen’in açıklamaları bu yönde atılmış bir işaret fişeği gibi duruyor.
Muharrem İnce “Yolumu ayırıyorum” dedi ve CHP’den istifa etti. Yolunu ayırma sebepleri bir manifesto gibiydi. Açık ve netti.
Memleket Hareketi artık bir parti oluyor. Yakın dönemde hatta 19 Mayıs’a kadar tabelayı asması bekleniyor. Epeydir beklenen bu gelişme CHP’de de yankı buldu. CHP cephesi “Saray ağzıyla konuşuyor” dedi.
En kolay yöntem bu tabii. Gerçekleri halının altına süpürmek için de gayet kullanışlı.
Üstelik geçmişte başörtülü öğrenciler için Nur Serter’in İstanbul Üniversitesi’nde kurduğu ikna odalarının benzerlerini CHP teşkilatlarında kurmalarına rağmen olan biteni engelleyemedikleri gerçeği ortadayken.
Medyada AK Parti’den ya da MHP’den ayrılıp parti kuranlar için davul zurna çalıp bayram ilan edenler de CHP yönetimine destek verdi.
Belli ki onlar için bir siyasi parti iktidar olmak için kurulmuyor. Öyle olsa Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’ndan şimdiye kadar ayrılmış olması lazımdı.
Onlara göre ne olursa olsun CHP’nin bölünmemesi lazım. Seçim kaybetmesi falan da önemli değil. Zira tüm plan bunun üzerine. Hatta Kılıçdaroğlu partinin başında “II. Milli Şef” olarak kalmalı diye teklif edilse onu bile kabul ederler.
Varsa yoksa tek hedef Erdoğan’ı devirmek. Tek vizyon, tek maç bu. Bu amaca giden her yol da mübah elbette.
Bir kere daha gördük ki AK Parti ve MHP bölünürse demokrasiden, haktan ve hukuktan bahsedilebilir. Eğer bölünecek olan CHP ise başka birileri hatta hatta “Saray” planlamıştır ve ihanettir.
Oysa normal olan 9 seçim kaybetmiş ama hala muzaffer komutan edasıyla dediğim dedik bir şekilde parti yöneten bir genel başkana sahip olan partinin bölünmesidir. Girdiği tüm seçimleri hem de açık ara kazanan ve yaklaşık 20 yıldır ülkeyi yöneten partinin bölünmesi değil.
Fakat o kadar alıştık ki artık “ajans” üzerinden yapılan operasyonlara.
Yalanın doğru, doğrunun yalan olarak pazarlandığı günlerdeyiz. Sesi çok çıkanın haklı göründüğü tuhaf zamanlardan geçiyoruz.
CHP’nin bölünmesinin bir siyasi gerçekliği var. Vatanını milletini seven ve bölünmesini istemeyen CHP tabanı partilerinin “bölücü siyasete” destek vermesini, onunla kol kola girmesini üzüntüyle izliyor. Bu dostluğa ve kol kola girmeye isyan eden kim varsa tasfiye edildi zaten CHP’den. Gidecek bir adrese ihtiyaçları olduğu aşikar.
CHP’ye baksak görünürde Atatürk’ün partisi. Pazarlama ihtiyacı duyduklarında “Atatürk” dillerinden düşmez, arkasına sığınmayı da pek severler.
İl başkanı “Atatürk” demez, diyemez ve bunu açık açık savunur. Şöyle dolu dolu bir tepki görmez parti yönetiminden. Tepki denen ağız ucuyla söylenen birkaç cümle. Meclis’teki odasından Atatürk posterini kaldırıp çöp kutusuna atanlar milletvekili olmaya devam edebilir, hiçbir beis görmezler.
Kolkola girdiklerine, ağız birliği ettiklerine bakılırsa bugün Atatürk mezarından kalksa bunları sopayla kovalar.
Onların da derdi Atatürk değil zaten. Bir nevi ticaretini yapıyorlar yani oy devşirmek için Atatürk’ü kullanıyorlar.
Muharrem İnce ve Memleket Hareketi CHP’yi HDP’ye eklemleyenlere tepki gösterenler için yeni ve güvenli bir liman olabilir. Eğer bunu başarabilirse tabii.
İnce’ye dair şüpheler geçmişteki tavır ve davranışlarından kaynaklı. Kimse yüksek sesle ifade edemese de alttan alta fısıldaşmaların olduğu herkesin malumu.
Gerçekten bu bir yol ayrımı mı yoksa İnce’nin tasfiye edildiği CHP’ye geri dönmek ve koltuk kapıp yeniden pozisyon alabilmek için eline aldığı pazarlık kozu mu?
Bu konuda hala şüphesi olanlar var.
Ak Parti’den ayrılanların koşar adım “Millet İttifakı”nın kapısını çalmasına rağmen Muharrem İnce saray eleştirilerinden etkilenmiş olmalı ki üstüne basa basa “Cumhur İttifakı’yla asla bir arada olmayacağız” dedi, demek zorunda kaldı.
Üzerindeki baskı hissediliyor. Bu baskıyla başa çıkıp çıkamayacağını zaman gösterecek bize.
İyi Parti’de de bir bölünme korkusu yaşandığı kesin. Önüne geçmek için de bir takım çabaların olduğu ortada. Son dönemin muhalif seslerinden biri olan ve üzeri çizildiği söylenen Aytun Çıray, Meral Akşener’le görüşmesi sonrası “Genel Başkan Başdanışmanı” olarak atandı. Partinin ağır toplarından Müsavat Dervişoğlu yaptığı açıklamada satılmaktan bahsederek bu atamaya tepki gösterdi. Sonra ne olduysa “Ben yönteme itiraz ettim” dedi. Oysa yaptığı açıklama oldukça sertti.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Belli ki alttan alta İyi Parti de kaynıyor. İçeride bir güç mücadelesi olduğu kesin. Aslında Meral Akşener kimsenin umurunda değil. Tüm mücadele onun yerine geleni tespit etmek üzerine.
Bu süreç partiyi bölebilir. Bu gerçek hiç uzak değil.
Yaptığı açıklamalar ve itirazlar yüzünden ihraç edilen Ümit Özdağ, partide bir geleceği olmadığını biliyor. Tekrar ihraç edileceğini de.
Ayrılıp yeni bir oluşuma gitmek istediği ayyuka çıktı. Alttan alta bu çalışmalarına başladığı da duyuluyor. Bu da İyi Parti için alarm zillerinin çalması demek.
Gördüğünüz gibi siyaset sahnesi hareketli ve giderek bölünüp parçalı bir hal alıyor. İttifakların bu parçalı tabloyu ne kadar toparlayabileceği de henüz bilinmiyor.
2023’e giden yol epey hareketli geçeceğe benziyor.
Yaşayıp görelim. Bakalım neler olacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.